Güncelleme Tarihi:
14 Ocakta gösterime girecek yeni Bond filmi ‘‘Dünya Yetmiyor/The World is not Enough’’da yeni Bond kızı, Sophie Marceau. Bazı sahneleri İstanbul'da çekilen filmde Bond'un korumakla görevli olduğu güzel Elektra'yı canlandırıyor. Marceau ile filmin çekimleri sırasında yapılmış bir söyleşiyi yayımlıyoruz.
Sophie Marceau, dalgalı kumral saçlarını tepesine toplarken, bir gün önce bir Bentley coupe araba almak istediğini açıklıyor. Genç oyuncu, Fransız aksanıyla,‘‘ Ah, bir Bent-lay'imin olmasını isterdim,’’diyor. ‘‘Mükemmel bir çizim, güzel, şık ve uzun mesafeler için uygun...‘‘
Sophie Marceau, böyle klasik bir arabaya sahip olmanın yararlarını sıralarken, birden yıldızın kendini anlattığı düşüncesi aklınıza takılıyor. Bu sözlere ‘‘müthiş suspansiyon, baştan çıkarıcı iç kısım ve muhteşem döşeme’’ gibi eklemeler yapabilirdiniz. Ama yapmıyorsunuz.
Pinewood Stüdyoları’ndaki küçük Treyler'in minicik ve sıkış tıkış mutfağında oturan yıldız büyük bir sabırla bundan sonraki sahnenin çekimini bekliyor. Çağrı gelince, Sophie Marceau, hiç zorlanmadan son Bond filmi ‘‘Dünya Yetmiyor’’da canlandırdığı Elektra King kimliğine bürünüverecek. Elektra, 007 James Bond'un korumakla görevlendirildiği cinayete kurban gitmiş bir petrol milyarderinin iki yüzlü kızı. Kuşkusuz Bond, bu kızı kendine bağlayan casus oluyor. Türkiye'de, İspanya'da, Fransa Alpleri’nde sürüp giden bir ilişki bu.
BİRAZ SIKICI
Sophie Marceau, vücudunun yuvarlak çizgilerini kalın bir kardigan ceketle örterken, kaşlarını çatıp, ‘‘Öyle aman aman büyük bir Bond hayranı sayılmam,’’ diyor. ‘‘Aslında pek fazla Bond filmi de izlemedim. Dr. No, oldukça iyi bir filmdi, fakat bu filmler genelde benim tarzım değil.’’
Zaten çok geçmeden de pek az konunun Sophie Marceau'nun tarzı olduğunu farkediyorsunuz. Yıldızın, kürkten cinsel politikaya kadar birbirinden çok farklı konularda söylediklerini dinlerken, yumuşak bakışlı, açık kahverengi gözlerine, o güzelim kalın dudaklarına ve etkileyici dekoltesine hayran kalmaktan kendinizi alıkoyamıyorsunuz. Sophie Marceau, hiç tartışmasız, güzel bir kadın. Ve aynı zamanda biraz da sıkıcı.
BAŞARI NEDİR?
Genç yıldız aynı zamanda, oyunculukta ne kadar başarılı olduğunu anlatmak için de bir hayli zaman harcıyor. Genç yıldız öğrencivari bir tavır içinde şöyle diyor: ‘‘Gerçi başarının ne anlama geldiğini pek bilmiyorum ama daha elde edilmesi gereken çok şey var. Gökyüzü. Evren...’’
Konuyu değiştirmek için bir taktik uygulayıp, ona bir seks sahnesinin çekimlerine başlayacak olsak, bu sahneye nasıl hazırlanırdı, sorusunu yöneltiyorum.
Sophie Marceau, söze şöyle başlıyor: ‘‘Bu da başka herhangi bir sahne gibi olurdu. Aşk sahneleri her zaman bir anlam taşımalı. Teknik bakımdan bu sahneyi de başka herhangi bir sahneymiş gibi oynardık. Asansörde mi, yoksa merdivenlerde mi?’
Bond filminden ne kadar para alacağını soruyorum. Yıldız, materyalist görünmemeye çalışarak ‘‘Parayı pek düşünmem’’ diye mırıldanıyor. ‘‘Fakat madem ki sordun, söyleyeyim... Bu filmden, bir köy evi satın almama yetecek kadar para kazanacağım.’’ Sophie Marceau'ya ne okuduğunu soruyorum. Yıldız, son günlerde en çok sevdiği yazarın Avusturyalı büyük düşünür Wilhelm Reich ve kitabı ‘‘Orgazmın Görevi‘‘ olduğunu söylüyor. Peki, yıldıza göre orgazmın görevi nedir? Sophie Marceau, omuzlarını silkiyor ‘‘ Bilmiyorum. Okumaya daha yeni başladım.’’
Aktörleri karalıyor
Sophie Marceau, Hollywood'un ünlü erkeklerini karalamaya pek meraklı olmasıyla ünlü. ‘‘Bir keresinde bir uçakta Robert De Niro ile karşılaştım. Öylesine sıradan biriydi ki, onu tanımakta güçlük çektim.’’ Özellikle cinsel çekiciliği ile ünlenen aktör Bruce Willis de aşağı yukarı aynı şekilde karalanıyor. ‘‘Bruce Willis ile karşılaştım ve daha sonra da kendime, ne olmuş yani dedim.’’
Sophie Marceau, Leonardo Di Caprio'nun lafını etmek bile istemiyor. ‘‘O daha tüysüz bir oğlan. Bir çocuk.. 13 yaşında mı? Belki de 11 yaşındadır.’’‘ Sean Penn'i ‘‘çok sıradan’’ buluyor.
‘‘Cesuryürek/BraveHeart’’ filminde Mel Gibson ile çevirdiği seks sahnelerinin pek sıkıcı olduğunu belirtiyor. Yıldız sigarasının dumanını tavana doğru tüttürerek,‘‘O sahneler anlamsızdı. Hiç yok gibiydi’’ diyor. Ancak bu filmi çevirmekten zevk aldığını da gizleyemiyor. Cesuryürek ne de olsa ona Hollywood’un kapılarını tartışmasız olarak açtı. Yine de rol arkadaşı Mel Gibson için bile ‘‘Her sahnede Mel Mel Mel vardı’’ demekten kendini alamıyor.