Güncelleme Tarihi:
Gravürler olmasaydı Osmanlı’yı nasıl hayal edebilecek, İstanbul’un güzelliklerini, mimarisini; insanların giyim kuşamından, kayıklarının süslemesine kadar birçok detayı nasıl öğrenebilecektik? Mimarlarımızın çizimlerini, tasarımcılarımızın motiflerini, gezdiğimiz gördüğümüz kentler üzerine yorumlarımızı neler etkileyecekti...
Kısaca ‘kazıma resim sanatı’ olarak tanımlayabileceğimiz gravür, fotoğrafın icadından çok önce, bir levhaya kazınan resimlerin kağıt üzerine aktarılmasıyla elde edilen meşakkatli bir çoğaltma tekniğiydi. Bu sayede geçmişin görüntüleri kaybolmuyor, yeni nesillere ulaşabiliyordu.
DÜNYADA İLK KEZ ÜÇ DİLDE
Geçmişi geleceğe taşıyan işte bu gravür kitapları arasında en öne çıkanlardan biri, Orhan Pamuk’un da “Boğaz manzaralarını konu edinen bütün Batılı ressamlar içerisinde görmenin ve seyretmenin zevklerini bana en çok tattıranı ve bana en inandırıcı geleni Melling’dir” diye bahsettiği ressamın eseridir. Melling’in akıl almaz detaylarla süslediği resimlerinden oluşan ve yaklaşık iki yüz yıl önce yayınlanan ‘Voyage pittoresque de Constantinople et des rives du Bosphore’; daha evvel birçok koleksiyoner, kitapsever ve İstanbul âşığı için ulaşılması son derece zor bir eser iken, nihayet Türk okuruna kendi dilinde ulaşıyor. Prof. Dr. Edhem Eldem’in önsözünü yazdığı kitapta 48 gravür ve 3 haritanın dışında, gravürlerde tasvir edilen yerlerin detaylı anlatımının da bulunduğu metinler dünyada ilk kez İngilizce, Türkçe ve Fransızca olarak üç dilde yayınlanıyor.
KARŞILALTIRMALI ÇALIŞMALAR İÇİN KAYNAK
Melling’in eseri, İstanbul’un bugün hâlâ varlığını devam ettiren ya da yok olan görkemli yapılarını sunmanın dışında, ‘Bayram günü Padişah’ın tören yürüyüşü’, ‘Türk düğün alayı’, ‘Tophane’de bir kahvehanenin iç görünümü’ gibi bölümleriyle sosyal hayattan kesitleri de tasvir ediyor.
19. yüzyıl seyahat edebiyatının temel örneklerinden biri olan kitap, yalnız Osmanlı tarihçileri ve toplum bilimciler için bir kaynak olmakla kalmayıp, şarkiyatçı söylem konularında da eleştirel ve karşılaştırmalı çalışmalar için zengin bir uygulama alanı sunuyor. Bu nedenle de, ilk yayınlanışından neredeyse iki yüzyıl sonra ‘İstanbul ve Boğaz Kıyılarına Pitoresk Seyahat’, hâlâ bilim insanları için zengin ve çok boyutlu bir araştırma konusu, kitapseverler için ise görsel bir haz kaynağı olmaya devam ediyor.