Güncelleme Tarihi:
Bir gün sahne deneyiminden sonra eşi, Türkiye’nin en iyi trompetçilerinden biri olan İmer Demirer’e aşık oldu ve evlendi. Hayatında müziksiz bir dakika geçirmeyen Gencer, 25 yıldır beklediği, ilk albümü ‘But Beautiful’ isimli albümüne sonunda kavuştu.
Ayşe Gencer, ilk sahne deneyimini annesi Ayten Alpman’ın da sahneye çıktığı mekân Bodrum Jazz Now’da 1986’da yaşadı. Standart caz söylemeye başladı. Tuna Ötenel, Cankut Özdil ve Nezih Yeşilnil gibi isimlerle konser verdi. Tam 25 yıldır caz söylüyor. 23 Yıldır İmer Demirer’le evli. Ailesinde bu kadar müzisyen olmasına rağmen uzun süredir albümü için bekleyen Ayşe Gencer, “Üç yıl önce İlkin Deniz’in Amerika’da yayınlanan bir albümünde Everything Happens To Me’ adlı bir parça söylemiştim. Sonrasında iki tane albüm teklifi geldi. Fakat etnik söyleyip söylemeyeceğimi sordular. Yani ticari kaygıları çok ön plandaydı. İstemedim ve teklifleri geri çevirdim. Birisinin bana inanıp destek olması da önemliydi. Kendi paramla yapsaydım albüme inanmazdım. 21 yaşımda şarkı söylemeye başladım. Asla kendi kendime bir CD yapmayı düşünmedim. Ayrıca ailem çok ünlüydü, hep arka plandaydım. Her şarkı söyleyişimde ‘annenizin sesi harika sizinki de ona benziyor’ derlerdi. Aradan 20 yıl geçti bu sefer de İmer Demirer’in eşi oldum. Ben caz klüplerinde caz müzisyenleriyle şarkı söylemeye aşıktım. CD olsa da olmasa da önemli olan müzikti. İnanan birinin çıkması önemliydi” diyor.
BEKLEDİĞİM TESADÜF ELEKTRONİK POSTAYLA GELDİ
Ayşe Gencer sonunda yıllarca yayınlamak için beklediği albüm için bir destekçi buldu. Fakat olaylar hiç de umduğu gibi gelişmedi. Bir gün gece 04.00’te Şahmaran’la ilgili bir makale okudu ve imza sahibi Doç. Dr. Neşe Yıldıran’a bir e-mail attı. “E-mailimde makaledeki resmi siz mi yaptınız diye sormuştum. Ertesi gün Neşe Hanım’dan bir cevap geldi. 20 yıl önce tanıştığımızı söylüyor ve sesime hayranlığını dile getiriyordu. Ardından Eylül Bar’daki konserime davet ettim. Birbirimizi çok sevdik. Neden albümüm olmadığını sordu, ben de hikayemi anlattım. O da hayatı boyunca bir şeye yatırım yapmak istediğini, yıllar boyunca bir şey beklediğini ve bu tesadüfi tekrar tanışma sonrasında benim albümüme yatırım yapmak istediğini söyledi. İlk önce çok şaşırdım ve garipsedim. Aslında benim de beklediğim buymuş demek ki” diyen Ayşe Gencer anında çalışmalara başladı. İmer Demirer’in albümünü de yapan Can Aykal’la bir toplantı yapıldı, Babajim Stüdyosu’ndan gün alındı ve kayıt aşamasına hemen geçildi. Gencer’in 25 yıldır söylediği, onda anısı olan 10 parça seçildi, şarkıların düzenlemeleriyse İmer Demirer tarafından yapıldı. Albüm geçen aylarda yayımlandı.
ZOR BİR AİLEDE BÜYÜDÜM
“Anneme hayrandım. Annem ve babamın ayrılmasından sonra, üzgün bir çocukluk geçirdim. Annem İsveç’e taşındı, hep onu hayal ettim. Ailem hep çok meşguldü. Fazla duygusalımdır bu şarkıları da öyle seçtim. ‘All Alone Am I’ şarkısını annemin söylediğini radyoda duymuştum. Sözlerini anlamıyordum ama her duyduğumda gözlerim yaşarırdı. Bütün cazcılar evimizdeydi. Ama şartlar yine de çok zordu. O büyük cazcılardan destek de aldım. Erol Pekcan’la çok yol katettim. Cazı sahnede öğrenmeye çalıştım. Cazcıların o zamanlar vakti yoktu, yine de ilgilenmeye çalıştılar. Yılmadım ve hep caz söylemeye devam ettim. Yalınlığı, sadeliği ve duygu derinliğini seviyordum standartların” diyen Ayşe Gencer’in albümünün özelliği özgün beste içermeyen bir repertuvarla hazırlanan ilk kadın caz vokal albümü olması. Şarkıları asla orijinaline benzetmiyor ve her şarkıyı kendi tarzına uyduruyor. Asla taklit etmediğini söyleyen Gencer: “Çocukluğumda dinlediğim şarkıları hep kendime uyarladığımı fark ettim. Her şarkıyı farklılaştırıyordum. O gün bugündür söylediğim her şarkıyı kendi tarzıma uyduruyorum. Başlangıç için taklit önemli. Ben de Sarah Vaughan’dan etkilenmiştim ama sahnede kendimi bulana kadar bayağı uğraştım. İlk zamanlarda daha çok çalışmam için uğraştılar benimle. Bu sefer İmer’le çalışmaya başladım. Taklidi bıraktım ve gün içinde yaşadığım hisleri sahnede şarkılara yansıtmaya başladım” diyor.
Gencer’in 25 yıl önce sahnede ilk söylediği şarkı ‘Fly Me To The Moon’ oldu. Parçanın sözlerini unuttuğu için büyük bir bölümünü ‘lay lay lay lay’ diye söyledi ve ilk iş teklifini bu performansından sonra aldı. Ona her zaman iyi şarkıcı değilsin, sesin çok güzel denildi. “Sesimi biraz sigaraya borçluyum diyebilirim. 20 yıl boyunca çok sigara içtim. Bir gece babam arayıp çalıştığı otele Betty Carter’ın geldiğini söylediğinde hemen gittim. Sahnede birlikte şarkı söyledik bana ‘Sesin çok dumanlı (smokey) demişti.”
ŞARKILARA STÜDYODA KARAR VERİLDİ
Yıllar önce iki şeye karar vermiştim. Biri, bir gün albüm yaparsam o albüme Antonio Carlos Jobim’in Luiza şarkısı koymak diğeri de Levent Öget’in çekip Caz Fotoğrafları adlı kitabında 15 yıl önce yayınladığı fotoğrafı kullanmaktı. Eskiden beri Luiza’yı çok severdim. Albüme karar verdiğimiz anda Neşe Hanım’la Brezilya Konsolosluğuna gittik. Başkonsolos Michael Francisgepp, sözlerin anlamını anlatıp benim 15 yıl önce çıkarttığım sözleri inceleyip doğru olduğunu söyledi. Luiza ve Neşe Yıldıran’ın rica ettiği The Man I Love şarkısı dışında albüme girecek parçalar belli değildi. Stüdyoda karar verdik diğerlerine. Albüm iki günde kaydedildi. Albümü annemle birlikte dinledik. Hiç kolay ağlamaz ama dinleyince çok duygulandı ve ağladı. But Beautiful’un iyi olduğunu o an anladım. Sonunda annemi ağlatmayı başarmıştım.