Güncelleme Tarihi:
O sabah Doğukan Manço'yu nedense uyku tutmamış erkenden kalkmıştı. Bir daha görüşmediler
Barış’ın oğlu Doğukan
7'den 77'ye milyonların sevgisini kazanmış bir starın 19 yaşındaki oğlu Batukan Manço. Öyle bir star ki baba, ani ölümünün estirdiği üzüntü kasırgası O'nu iyiden iyiye donulmazlar mertebesine çıkardı. Fısıltı gazetelerinde bir yıl tefrika edilen ölüm anı, ölüm yıldönümünde gün ışığına çıkınca toz dumana karıştı. Doğukan, babası Barış Manço'nun ölümü sırasında yanında bulunan Sevil Demir'le tanışmasına da iradesi dışında vesile olmuştu! Demir'le tanışmaları, evlerine ilk gelişi ‘‘Bir starın oğlu olmak’’ üzerine okul ödevi hazırlamak içindi. Doğukan için olayın tatsızlığı ortada. Bu konuda fazla da konuşmak istemiyor. Yine de sorularım üzerine suskun kalmıyor, tepkisini gösteriyor. Elbette Doğukan Manço'yla röportaja gidişimin tek nedeni bu sorular değil. Hikayesini öğrenmek istiyorum: Belçika'da doğmuş. Babasının üretimi olan ismini çok seviyor. Marmara Meslek Lisesi Radyo Televizyon bölümünde okuyor. Fotoğrafa büyük merakı var. Zaten hangi konuya el atacak olursa olsun, başarılı olmak istiyor. Müzikte kabiliyetli sayılmaz. Kendi deyimiyle, armut dibine düşmemiş! Ama iyi bir dinleyici. Son zamanlarda favorisi Candan Erçetin. Babasının parçalarından ise özellikle eskiler: Gönül Dağı, Kağızman gibi. Yenilerden de Alla Beni Pulla Beni. Antika otomabiller büyük tutkusu: ‘‘Babamın antika otomobillerini kullanmak için kuduruyorum ama kullanamıyorum. Şu anda babamın Jeep'ini kullanıyorum.’’ Okul saatleri dışında kalan zamanının çoğunu bir arkadaşıyla birlikte kurduğu web sitesi alıyor. Orada sanatçılarla, televizyoncularla röportajlar yapıyor. Kitaplarla başı pek hoş değil. Ama son günlerde Hayallerini Yak, Evini Sat, isimli kitabı okuyor. Bir keyfi daha var: Annesi ve kardeşiyle birlikte aikido yapmak. Küçük hayat hikayesi bu kadar. Nasıl bir insan olduğu, babasıyla ilişkisi, duyguları, olaylar karşısında yaşadıkları ise aşağıda. Yani babasını kaybetmiş bir genç adama sormakta zorlandığım soruların cevapları.
BABAMIN TAKILARI
Kardeşim ve bende duruyorlar. Yüzükleri takmıyorum. Bileklikleri seviyorum. Arada bir konserlerinde taktığı kolyeleri evin içinde takıp dolaşıyoruz. Kendimizi avutmak için. Bazen babamın bir resmini alıp bilgisayarla kendi fotoğrafımın üstüne koyuyorum. Ne kadar babama benzediğimi düşünüyorum. Bu tip şeylerle çok mutlu oluyorum. En büyük isteklerimden bir tanesi onu yaşatma günlerinde (biz anma günü demiyoruz!) çıkıp onun taklitini yapmak.
Fotoğraf: Kutup DALGAKIRAN
Manço soyadını taşımak ağır geliyor mu?
-Herşeyden önce şunu söylemek istiyorum. Ben böyle bir röportajda kendi üretimlerim sayesinde yer almak isterdim. Manço adını taşımak şu an benim için en büyük gurur. Ama Manço ismine bir şey katarak bu röportajda yer almak isterdim. Kişiliğimle kattığımı da düşünüyorum ama üretiğim birşey yok henüz.
Babandan sonra hayatın ne yönde değişti?
-Acı insanı olgunlaştırıyor. Dünyaya bakış açım yüz seksen derece değişti. Etrafımda pek çok şeyi görmüyormuşum meğer. Kıymet de bilmiyormuşum. Şunu çok iyi öğrendim: Yaşadığınız an çok önemli. Her anının kıymetini iyi bilmek lazım. Babam öleli bir buçuk sene olacak neredeyse; su gibi geçti. Şu beni rahatlatıyor: babamla geçirdiğim yıllar içinde herşeyin en iyisini yapmaya çalıştım, (dersler hariç). Onu hiç üzmedim.
Ne zaman toparladın?
-Biz bu kararı aslında çoktan verdik. Kardeşim, annem ve ben... Vaktimizi üzüntüye harcamak yerine onu yaşatmak için neler yapabiliriz diye düşünmeyi tercih ettik.
İki senedir Kanlıca'da oturuyordunuz. Neden tekrar Moda'ya taşındınız?
-Kanlıca'daki ev babamızın çok sevdiği bir yerdi. Biraz daha kafa dinlemek ve yalnız kalmak istediği bir yerdi. Ama burası başka. Herşeyi bu evde yaptık. Babam bestelerini burada yaptı, yemeğini de burada yedi. Tabloları burada. Vaktininin çoğunu da burada geçirdi. Bizim çocukluğumuz da bu evde geçti. Buraya taşındık, babamı burada daha çok hissediyoruz.
TUHAF BİR GÜNDÜ
Ama O'nu bu evde kaybettin. Bu seni tedirgin ediyor mu? Mesela o odaya rahat girebiliyor musun?
-Öyle bir sorunum yok. Ürktüğüm zamanlar da oluyor ama yalnız kalmaya çalışıyorum. Çünkü, belki biraz fazla özlemekten kaynaklanıyor, bir an karşıma çıkacakmış gibi geliyor. Bunu istiyorum hatta... Bütün bunlar çok kabarık duygular ama yine de bir türlü öldüğünü kabullenemiyorum.
Babanı yaşarken en son ne zaman görmüştün?
-Vefatının sabahı. Aslında erken kalkmam ama o sabah kalktım işte. Oğlum ne yapıyorsun, git yat dedi. Kalktım, babamı gördüm geri gittim yattım. Bir tuhaflık vardı yani. Sonra o günün akşamında bir antika fotoğraf makinesi daha aldığını öğrendim bana vermek üzere. Babamın haberini aldıktan sonra hastaneye gittik. Sonra Moda'daki evde neler olduğunu merak ettim, eve gittim. Eşyaları ajandası ve o fotoğraf makinası hazırlanmış, duruyordu. Çok kötü oldum. Tam çıkıp, Kanlıca'ya gelmek üzereymiş.
Babanın öldüğünü kimden öğrendin.
-Moda'daki evin önünde ambulansı gören bir arkadaşım beni aradı. Hastaneye vardıklarından on dakika sonra da biz ulaştık. Babam için daha önce de o kadar çok hasteneye gittik ki, hep inandım kalkacak çıkacak diye. Babamı kaybettiğimizi annemle bize, doktor söyledi.
Tepkin neydi?
-Hazmedemedim. Bir şeyleri parçalamak istedim. Bu dünyada çok fazla durmak istemedim ama sonra yavaş yavaş kendimi toparlayıp kardeşim ve annem var dedim. Böyle bir delilik yapar mıydım bilmem ama aklımdan geçti.
Babandan hep üçüncü sahış olarak sözediyorsun...
-Bunu özellikle yapıyorum. Özel hayatımda babam ama, dışardaki Doğukan için o Barış Manço. Topluma mal olmuş biri. Bunu cenazesinde daha iyi anladık. Silkelendik adeta...
En çok güvendiklerin kimler?
-Babam, babam, sonra kardeşim, sonra annem...
EVLENMEK ANNEMİN HAKKI AMA BABAMIN YERİNİ KİMSE ALAMAZ
Doğal olarak annemin üzerine daha çok düşüyoruz. Onun için pek çok şey daha zor. Ama bu işin üstesinden çok iyi geliyor. Biz kardeşimle, yarın, öbür gün kendi yaşamlarımızı kuracağız ama, annemi hiç yalnız bırakmayacağız. Ama kader ne gösterir belli olmaz. Evlenmek onun hakkı. Gerçek sevgiyi bulursa, hayatını geçirebilecek biri çıkarsa, karşı çıkmam. Şu da kesin, babamın yerini kimse asla alamaz.
BABAMLA EN ÇOK KADINLARI KONUŞURDUK
Babamla kaderimiz benziyor galiba. Bir kere o da babasını benim yaşlarımda kaybetmiş.
Konuştuğumuz konuların en eğlencelisi, dünyadaki en güzel canlılar, kadınlardı tabii ki. O bana gençlik anılarını anlatırdı.
Ölümünden bir ay önce çok güzel bir tatil geçirdik, Belçika'da. Antikacıları gezdik, geceyarısı fotoğraf çekmek için dışarıya çıktık. Dönüşümüzde babam çok eski ve değerli bir fotoğraf makinasını bana hediye etti. Ölümünden bir gün önce de böyle bir hediye verdi.
Babamın adını bugüne kadar hiç kullanmadım. Bir kez, polis kimlik sordu, yanımda yoktu, Doğukan Manço, Barış Manço'nun oğluyum dedim, inanmadılar.
Çektiğim bir fotoğrafı onunla eleştirmeyi... Ya da arabayla bir yere gidelim ben kullanayım, bunu çok özlüyorum. Hep hayal ederdi... Annenle saçımız ağardığı zaman bizi gezdireceksiniz, derdi.
SEVİL DEMİR HAKKINDA
Onu üç beş kez gördüm
Sevil Demir'i tanıyor musun?
-Keşke tanımaz olsaydım...
Neden böyle diyorsun?
-Bu röportaj Sevil Demir üstüne kurulsun istemiyorum...
Bu tavır, Sevil Demir'i yok saymak mı?
-Siz beni sıkıştırıp ağzımdan laf mı almaya çalışıyorsunuz?
Hayır, herkes kendi yönünden olayı anlattı, senin fikrin ve yorumun önemli bizce.
-Herkesin saygıyla andığı Barış Manço'nun birinci ölüm yıldönümünde yaşanan bu olay, çok ayıp bir şey. Barış Manço'nun çok önemli bir lafı vardı: 2000 yılında herkes çok meşhur olacak ama sadece 15 dakika için...
Sevil Demir'in ortaya çıkması meşhur olmak için miydi?
-Ben onun ne yapmak istediğini bilemem, bilmek de istemem. Psikolojik sorunları olan biriyle ilgili neden bir şeyler söyleyeyim...
Çünkü babanla, hatta annenle ilgili çok önemli şeyler söylüyor...
-Sevil Demir bir yana ben medyaya da çok kızdım. Ben bu konularda konuşup vakit kaybetmek istemiyorum. Çünkü değmez.
Kim için değmez?
-Tabii bu kadın için.
Ama onu tanıyorsun, kaç kez gördün?
-Bilmem, üç beş kez olabilir o kadar. Keşke görmez olsaydım... Şimdi söylüyorum bu tip olaylar bizi yıkamaz. Sevil Demir babamı kullanıp bir şekilde meşhur olmaya çalıştı. Sevil Demir olayı ne ilk ne son belki. Bizi yıpratamaz, aile bağlarımıza zarar veremez. Biz hálá dört kişiyiz.
Aile sırlarına inanır mısın?
-Manço ailesinin gizli saklı bir şeyi yok. Sevil Demir gibi pek çoğu çıksın bizden bir şey götüremezler. Ben hatta ona acıyorum.
Baban onu sevmiş olabilir mi?
-Bakın Barış Manço evli iki çocuk babası bir adam... Barış Manço kalkıp da 22 yaşında genç ve psikolojik sorunları olan bir kıza yardım etmek istediyse, bu iyi niyetindendir. Biz Manço ailesi olarak hiç kimseyi geri çevirmeyiz. Barış Manço bu kıza yardım etmek istemiş ama iyi niyeti suistimal edilmiş. Neden yaşarken yapmadı da şimdi. Çünkü babam kendini savunamaz artık.
Bu mesele aile imajınızı sarsmış olabilir mı?
-Bir ailenin imajı olabilir mi? Pek anlamadım sorunuzu... Biz Manço ailesi olarak imaj peşinde değiliz.
Peki sen evliliğe inanıyor musun?
-Kesinlikle. Eğer annem ve babam gibi bir evlilik benim hayatımda olabilecekse hemen yarın isterim ama, yaşım daha çok genç.