Güncelleme Tarihi:
Son bir yıldır kitap piyasasında icat edilen pazarlama yöntemlerinden bahsetmiştim. Blog yazarının kitabı “Küçük Aptalın Büyük Dünyası”, Yedi Ölümcül Günah serisi, Aykut Oğut’un ayna kapaklı son kitabı ve barkot sistemini kullanan “1 Kadın 2 Salak” verdiğim örnekler arasındaydı. Her birinin kendine özgü yeni pazarlama, okuyucunun ilgisini çekme yöntemleri var.
Tüm yapılanlar iyi mi yoksa kötü mü, uzun uzun tartışılabilir. Ama bunlara son noktayı Zafer Başoğul’un ilk kitabının koyduğunu yazmadan edemeyeceğim. Başoğul’un geçen hafta birkaç yerde röportajı çıktı belki denk gelmişsinizdir. Evet, o kitaptan bahsediyorum... Arka kapağında prezervatif olandan.
Kitabın ismi “Af”. Kapağındaki alt kısma, “Birilkeninhikayesi” diye not düşülmüş. Konusunu okumak için arkasını çevirdiğinizdeyse sizi gerçek bir prezervatif karşılayacak. Bunu gören insan haliyle kitabın konusunu çok daha fazla merak ediyor. Aklı fesat olanlar “Uygulamalı bir yöntem mi var acaba” diye bile düşünebilir...
Kitap, nefret ve sabır üzerine kurulu altı yıllık tutkulu bir aşk hikâyesini anlatıyor aslında. Bir de aşk ve ilişki üzerine derinden incelemeler yapıyor, detaylar veriyor okuyucuya. Ama kitabın asıl misyonunun Türkiye’deki HIV Pozitif gerçeğine bir gönderme yapmak olduğunu söylüyor yazar Zafer Başoğul. İşte bu yüzden kitabının arka kapağına bir prezervatif yerleştirmiş. Prezervatifle ilgili tüm önyargıları da göze almış. Hatta kendisi şöyle de bir cümle kuruyor: “Prezervatifi bir promosyon malzemesi yaptığım söylenebilir, dikkat çekme öğesi olarak kullandığım düşünülebilirdi. Fakat benim kitapta anlatmaya çalıştığım ilk konu, bir ilkenin hikâyesidir. Bu hikâye ile birlikte Türkiye’de bu tabu ürün prezervatif ile ilgili bir adım atma isteğim, bazı riskleri göze almam gerektiğini düşündürdü. Öte yandan bu kitap bir sosyal sorumluluk misyonu da üstlenecek, HIV Pozitif ve AIDS gerçeği hakkında da bir deşifre yapacaktı.”
Hepsi iyi güzel hoş da, sanırım tüm bunları söylerken kendisinin Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun olduğunu ve uzun yıllardır halkla ilişkiler yaptığını da göz önünde bulundurmak gerekiyor. Artık durum, bir pazarlama harikası mı yoksa gerçekten sosyal sorumluluk projesi mi siz karar verin...
Almanya’da herkes Türkler’i konuşuyor
Bir önceki hafta hem iş hem de tatil için Berlin’deydim. Bu güzel şehri bir de sıcak havada gezmek inanın heyecan vericiydi, herkese tavsiye ederim. Tabii ki size oturup geziyi anlatmayacağım ama orada duyduğum güzellikten bahsetmeden edemeyeceğim.
Evet, başlıkta da söylediğim gibi orada herkes Türkler’i konuşuyor. Neden mi, tabii ki “Almanya” filmi sayesinde...
Film, geçen şubat ayında düzenlenen 61. Berlin Film Festivali’nde (Berlinale) en iyi film dalında “Altın Lola” ödülünü almıştı. Senaryosunu Almanya doğumlu Yasemin Şamdereli ve kardeşi Nesrin Şamdereli’nin yazdığı ‘Almanya’, üç haftadır tüm Almanya’da vizyonda. Tanıştığım Alman ya da Türk herkes ise, benim Türk olduğumu öğrenince hemen bu filmden bahsetmeye başladı.
Film, bir Türk ailenin Almanya’ya göçünü anlatıyor. Ancak bunu eleştirel bir bakış açısıyla değil, hem komik hem de dramatik bir şekilde yapıyor. Zaten Şamdereli kardeşler, senaryoyu hazırlarken kendi deneyimlerinden de eklemeyi unutmamışlar. Belki bu yüzden film, bu kadar samimi ve Almanlar tarafından çok sevildi.
GÖRÜNMEZLİK TAKTİKLERİ’NDE SON İKİ GÜN
Arter’deki son sergi “Görünmezlik Taktikleri”ni yakalamak için son iki gün, kaçırmayın! Nasan Tur’un İstanbul’un semtlerinden topladığı 700 duvar yazısından oluşturduğu “İstanbul diyor ki..” adlı eseriyle başlayan sergi, aynı katta Sarkis’in 1986 tarihli bir yapıtı olan ”İki Gölet Arasında K” ve Esra Ersen’in eseri “Türküm, Doğruyum, Çalışkanım...”la devam ediyor. 20’ye yakın iş arasında; Füsun Onur’un “Opus II Fantasia” adlı eseri, İnci Eviner’in “Harem”i, Kutluğ Ataman’ın yeniden dünyaya geldiğine inanan altı kişiyle yaptığı röportajları içeren “Oniki” adlı işi de var.
SALYANGOZLARA DİKKAT
Bilmem karşılaşma fırsatınız oldu mu, Emaar Türkiye, İstanbul’un dört bir yanına dev pembe salyangozlar yerleştirdi. Amaç, şehre “Yavaş Yaşam” konseptini aşılamak. Altı sanatçıdan oluşan Cracking Art Group’un 1993’te Milano’da başlattığı ve bugüne kadar Fransa, Belçika, Çek Cumhuriyeti ve ABD gibi pek çok ülkede sergilenen “Pembe Salyangozlar” Art Basel’de de coşku ve övgüyle alkışlanmıştı. Şimdilerde Nişantaşı, Bağdat Caddesi, Yeşilköy ve Bahçeşehir’de karşınıza çıkabilir.
KARABAHTLI KARDEŞLERİN GÖSTERİSİ
Aslı Can Kortan ve Yiğit Sertdemir, Karabahtlı Kardeşler’in son oyunuyla bu akşam 20.30’da Kumbaracı50’de sahne alacak. İkili hayatlarını sahneye taşımaya karar verince ortaya ilginç eser “Karabahtlı Kardeşlerin Bitmeyen Şen Gösterisi” çıktı. Bin bir renkli kostümler, türlü tuhaf masklar, çeşit çeşit kuklalar, şarkılarla danslarla; bir şenlik, iki bahtıkara, üç çalgıcı huzurunuzda... Biletler 15-25 TL.
ERKENDEN ALIN
ENKA Kültür Sanat’ın, sanatı açıkhavaya taşıyan yaz etkinliklerinin biletleri satışa çıktı! Fazıl Say ve Arkadaşları’nın gerçekleştirecekleri muhteşem bir konserle başlayacak program, 18 Haziran - 20 Temmuz tarihleri arasında, 33 gün boyunca 3 konser, 5 tiyatro oyunu ve 2 özel performans ile ENKA Eşref Denizhan Açıkhava Tiyatrosu’nda devam edecek. Biletler Biletix’te.
HER GÜNE BİR ÖNERİ
Pazar Postacı adlı oyun Kulis Oda Sahnesi’nde. Biletler 23.5 - 28.5 TL.
Pazartesi Ceylan Öztürk’ün “Sözün Görüntüsü” sergisi Daire Sanat’ta.
Salı Modern dans sevenlerin ilgisini çekecek Altı adlı gösteri Mekan Artı’da.
Çarşamba Renkler ve Sisler sergisi Fransız Kültür Merkezi’nde.
Perşembe Anadolu Ateşi yeni gösterisiyle Turkcell Kuruçeşme Arena’da. Biletler 56 - 82.5 TL.
Cuma Yunus Tonkuş’un Günce adlı sergisi Çırağan Palace Kempinski Sanat Galerisi’nde.