Güncelleme Tarihi:
Üç sezon kapalı gişe oynayan ‘Casablanca’ da ardından ‘Müzikaldeki Hayalet, Kibarlık Budalası’ oyunlarında rol aldı. ‘Çalıkuşu’ oyununda ‘Gözlerinden uyku gibi sevda akan’ Kamran’ karakteriyle bizi eski günlere, eskiden incelikle yaşanan aşklara götürdü. Şimdi de klasik komedi ‘Figaro’nun Düğünü’ oyunu ile karşımızda…
“FİGARO GİZLİ BİR ASİLZADE!”
Beaumarchais’in (Bomarşe) yazdığı ‘Figaro’nun Düğünü’ oyunuyla seyirciyle buluşacaksınız. Aristokrasi eleştirinin mizahın içerisinde net olarak görüldüğü bu klasik komedide başrolü oynayacağınız ‘Figaro’ karakterinden bahseder misiniz?
Figaro, soylu kesimden olmayan bir uşak. Her şeyi idare edebilen, düzene karşı çıkan sevdiği kızla evlenmeye çalışan, aslında gizli bir asilzade.
İki yüzyıl öncesindeki sınıf farkını ve dönen dolapları komediyle buluşturan bu oyuna dahil olmanız nasıl gerçekleşti?
Ben zaten kurulduğundan beri Tiyatro Kedi oyuncusuyum. Tiyatrom da beni bu role uygun gördü. Ben de kendimi çok yakın hissettiğim bu rolü seve seve oynuyorum.
Oyunda sizden başka kimler var?
Nedim Saban, Yeşim Alıç, Tarık Papuççuoğlu, Ergün Demir, Füsun Önal, Sanem İşler, Erez Ergin Köse ve Şirin Kılavuz. Bu kadrodan Füsun Hanım ve Nedim Bey’le ilk defa çalışma fırsatı yakalıyorum. Bu da ayrı bir heyecan benim için.
Oyuncularla kaynaşma süreciniz nasıldı? Çünkü ekipte huzur önemli olduğundan ve bu da oyuna ve oyunculara yansıdığından…
Bu soruyu bir kelime veya bir cümleyle cevaplamak zor. Zaten cevaplayamayız da. Ancak farklı ekollerden olmamıza rağmen, tiyatronun büyüsü ve Tiyatro Kedi’nin huzuru, adaptasyonumuzu kolaylaştırdı.
Provalar keyifli geçiyordur. İlginç şeyler yaşanıyordur gülmekten katıldığınız… Aklınıza gelen birini paylaşır mısınız?
Evet, çok güzel anlar yaşıyoruz, anlık buluşlarımız oluyor. Mesela geçen gün provada söylediğim kelimelerden birine ‘a’ yerine ‘u’ koyunca ortaya birden ‘Karadenizli bir Figaro’ çıktı. Bütün tirada, aynı şiveyle devam ettik. Çok da eğlendik. Eminim oyun başladığında, o tiratta o anı aklımıza gelecektir.
“YANAKLARDA GÜLÜCÜK, ZİHİNLERDE İSE ANLAMLI TORTULAR BIRAKMAK İSTİYORUZ!”
Bu klasik komedinin izleyenlerde nasıl bir etki bırakmasını düşünüyorsunuz?
Çok eğlenecekler. Bu oyunla insanların yanaklarında gülücük, zihinlerinde ise anlamlı tortular bırakmayı hedefliyoruz.
Daha önce rol aldığınız ‘Müzikaldeki Hayalet, Kibarlık Budalası’ komedi türündeki oyunlardı. Şimdi oynayacağınız ‘Figaro’nun Düğünü’ de komedi…
Dediğiniz gibi ‘Müzikaldeki Hayalet’ de bir komediydi. ‘Kibarlık Budalası’nda da oynadım, o da bir komediydi. Ancak ‘Figaro’nun Düğünü’, bir klasik olmasıyla ve Figaro karakteriyle çok özdeşleşmiş bir oyun olduğu için her oyuncunun hayalidir. Benim de bu hayalim gerçekleştiği için çok heyecanlıyım.
Tiyatrolar yaz mevsiminde tatile girerken ‘Figaro’nun Düğünü’ bir yaz oyunu olarak karşımıza çıkıyor.
Bu bizim Tiyatro Kedi olarak yazın oynadığımız ilk oyunumuz değil. Hatta yazın oyun oynama geleneğini uzun bir aradan sonra ilk başlatan 2004 yazında “Tarlakuşuydu Juliet” adlı oyunla ‘12 Ay Tiyatro’ sloganıyla hayata geçiren Tiyatro Kedi olmuştur. O yüzden biz bir müddet ara vermiş olduğumuz bir şeyi, tekrar gündemimize aldık.
“AŞK BANA ÖYLE ŞEYLER HİSSETTİRİR Kİ ETRAFIMDA OLMAK İSTEMEZSİN!”
Bu yıl ‘Çalıkuşu’nda rol aldınız, Kamran’ı canlandırdınız. ‘Gözlerinden uyku gibi sevda akan’ karakterin sahibi olarak aşk hakkındaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum şimdi de. Neler hissettirir, neler yaşatır Atılgan’a aşk?
Bana öyle şeyler hissettirir ki etrafımda olmak istemezsin. Çünkü hiperaktif oluyorum. Bu da etrafımdakileri yorar.
“DÜNYANIN DENGESİ BOZULDU, İNSANIN DENGESİ BOZULMUŞ ÇOK MU?”
‘Çalıkuşu’ oyununu izlerken eskiden yaşanan aşkların inceliğine ‘Ah’ çekiyor insan. Günümüzde niye bu incelikle yaşanmıyor aşk?
Dünyanın dengesi bozuldu, insanın dengesi bozulmuş çok mu? Çok kurcalamamak gerek…
Duygular mı ağır geliyor, yük oluyor hayata yetişme telaşında? O yüzden mi incelikle, gerçekten hissederek yaşanmıyor aşklar?
Az önce de dediğim gibi… Bunun cevabını sorunla sen de veriyorsun zaten, doğru şekilde.
Rollerinize hazırlanırken kendinizden neler katarsınız ve bu hususta nelere dikkat edersiniz?
Kendimden biriktirdiklerimi katarım. Katacağım şeylerin, oynayacağım karaktere uygun olmasına çok dikkat ederim. Aksi takdirde, her biriktirdiğimizi her role katarsak, oynadığımız her rol aynı olur.
Tiyatroyla ilgili edindiğiniz en önemli tecrübeler nedir?
Tiyatrodan beklediğim ve bana katacağı en büyük şey daha iyi bir oyuncu olmamdır. Tiyatrodan başka beklentiler içerisine girmek, bu işi hobi olarak yapan insanlara mahsustur.
“OYUNCU OBUR BİR VARLIKTIR!”
Canlandırmayı çok istediğiniz ya da ‘Şu rolü çok iyi başarırım’ dediğiniz bir rol ya da roller var mı?
Elbette… Oyuncu obur bir varlıktır rol konusunda. Ama benim illa şu rolü oynayacağım diye tutturduğum bir oyun karakteri yok.
“TOPRAK AĞASI OLMAK İSTİYORUM!”
O zaman şöyle sorayım karakter değil de tip olarak…
Ha evet tip olarak var. Mesela toprak ağası...
Tiyatro adına bundan sonrası için yapmak istedikleriniz arasında neler var?
Hep daha iyi, hep daha iyi oyunlar oynamak…
Tiyatrodan sonra sinemada da görebilecek miyiz sizi? Var mı hayalleriniz arasında sinema?
Ben bu tarz şeyler konusunda hayaller kurmamayı tercih ediyorum. Ama şu anda görüşmekte olduğum bir proje var. Gerçekleşirse, sinemada da bir başarı yakalamak istiyorum.
Büyük hayalleriniz var mıdır peki?
Bu çok özel bir soru, bana kalsın.
Tiyatroya ilginiz ne zaman, nasıl başladı?
Tiyatroya ilgim, 4- 5 yaşındayken başladı. Yaptığım küçük oyunları, aile eşrafına oynardım.
Peki neden tiyatrocu olmak istediniz? Yani neydi size “Tiyatrocu olmalıyım” dedirten ve bu doğrultuda konservatuar eğitimi alıp sahnelerde rol aldığınız oyunlarla, bugünlere gelmenize neden olan?
Kendimi ancak böyle ifade edebiliyorum. Ben, başka bir şey olamazdım. Birçok şey olabilirdim, ama tiyatro oyuncusundan başka bir şey olamazdım.
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Tiyatro Bölümü mezunusunuz. Ayrıca yarı zamanlı Şan eğitimi de aldınız. Tiyatro oyunları bünyesinde müzikallerde daha çok rol alıyorsunuz.
Opera ve dans eğitimi almış olmam hem benim ilgim, hem de oyunculuğuma hizmet etsin diyedir. Eskilerin deyimleriyle “Atlet Komple” olmak istedim.
“BEN SON KURTARILMIŞ JENERASYON ÇOCUKLARDANIM!”
Gelelim tiyatro ve mesleği dışındaki Atılgan Gümüş’e. Çocukluğunuzdaki Amerikan müzikallerindeki oyunculara hayranlığınız nerden geliyor?
Ben son kurtarılmış jenerasyon çocuklardanım. TRT’deki ‘Pazar Konserleri’ de dahil olmak üzere, hiçbir programı kaçırmazdım. Tabii biliyorsunuz o dönemde genelde Amerikan müzikalleri gösterilirdi. Ben de onları izledikçe; ‘Bir insanın bunları yapabiliyor olması mümkün müdür?’ diye düşünürdüm. Düşündüğüm başıma geldi.
Çok fazla kişinin bilmediği bir yönünüz daha var sizin. O da yorumculuğunuz. Hatta 1999’de Garsongs adında bir grup kurmuşsunuz. O grubu kurmak ve grupla yaptığınız çalışmalar süreci nasıldı?
Bana çok büyük katkısı oldu. Benim yaratıcı yönümü geliştirdi. Garsongs’ta çok pratik olmak gerekiyordu çünkü. Yaklaşık 1500 performans gerçekleştirdim Garsongs’la. Çok da gurur duyduğum bir iştir.
“MÜZİK BENİMLE YAN YANA YÜRÜYOR!”
Tiyatro ağır bastığı için Garsongs’u bırakmadınız değil mi? Garsongs ve müzik yolculuğunuzdan size kalanlar…
Tiyatro ağır bastığı için Garsongs’u bırakmadım. Kurduğum bir şeyi nasıl bırakabilirim? Sadece, her şeyin bir zamanı olduğuna inanıyorum. Garsongs görevini çok iyi yaptı. Müzik benimle birlikte yan yana yürüyor.
1500’e yakın konserler vermiş bir grup kurucusu olarak özlemiyor musunuz şarkı söylemeyi?
Özlüyorum, zaten de söylüyorum da. Ama bunlar çok nadir oluyor.
'Kibarlık Budalası’ oyununda, Tarık Pabuççuoğlu ile dönüşümlü olarak Haldun Dormen’le başrolü paylaştınız. Tiyatronun bu iki ustasından tiyatro ve hayatla ilgili öğrendiğiniz en önemli şey nedir?
Saygı… Maalesef toplumumuzda en eksik olan saygıyı…
“BALIN İYİYSE, ALICISI BAĞDAT’TAN GELİR!”
Konservatuarda okurken aynı zamanda da Kenter Tiyatrosu, Dormen Tiyatrosu, Tiyatro Fora, Özel Prodüksiyon ve Yayla Sanat Prodüksiyon’da tiyatro oyunlarında rol almışsınız. Birçok kişiye göre, hem konservatuarda okuyup hem de aynı zamanda alanındaki iyi tiyatrolarda çalışabilme şansı yakalamanızın sırları neydi?
Türkçe’de bir laf vardır. ‘Balın iyiyse, alıcısı Bağdat’tan gelir!’ Sağ olsun hocalarım, beni takdir edip layık görmüşler ve…
Yine çok kişinin bilmediği bir yönünüz daha var. Konsept partnerliği… Hülya Avşar ve Candan Erçetin’le çalıştınız. Konsept partnerliği yaptığınızda daha çok ön plana çıkardığınız ve önem verdikleriniz neler?
Konsept partnerliğinde önem verdiğim şey, sahnedeki asıl performer’a (sanatçıya) ve seyirciye hizmet etmesi.
Öncesinde ‘Yalancı Romantik’ dizisinde rol aldınız. Şimdi de Papatyam’ dizisinde… Tabii ki kıyaslanamaz ama tiyatro oyunculuğundan sonra dizi oyunculuğunu tanımlamanız gerekirse…
İkisi farklı ekol oyunculuğu gerektirir. Birinde kameraya, diğerinde ise yaklaşık 80 metre derinliği olan bir salonda, en arkada oturan seyircinin de ne yaptığınızı görmesi gereken tarzda oynamanız gerekir.
“TİYATROYU ÇOK SEVEN BİR OĞLUM VAR!”
Birkaç yıl önce ‘Benden Baba Olmaz’ dizisinde rol alsanız da, sizin iyi bir baba olduğunuzu düşünüyorum. Nasıl gidiyor babalık? 4 yaşındaki oğlunuzla aranız nasıl?