Güncelleme Tarihi:
Yarım asırdır klasik müzikle uğraşan eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman’ın askeri bale yazdığını duyunca bir müzik röportajına “Evet” diyebileceği öngörüsüyle bir e-mail attım. Yakın zamanda yazdığı ‘Hayatımdaki Müzik’ kitabından esinlenerek ‘hayatındaki müziği’ anlatmasını istedim. Birkaç saat içinde, hem de “Memnuniyetle” yanıtı almak sürpriz oldu.
Ertesi gün müdavimi olduğu İstanbul Büyük Kulüp’te buluştuk. 2004’te emekli olmuştu ama ilk kez üniformasız görüyordum. 72 yaşına rağmen dinçti. “Sporumu yapıp geldim” dedi.
6.5 yaşından beri yatılı
Dört kuşaktır asker bir aile. Dedesinden gururla bahsediyor: “Dedem topçu subayıdır. 1916’da Irak’ta İngilizlere karşı yapılan Kut’ül Ammare meydan muharebesinde General Townshend’i esir alanlardan biri.” Askeri hâkim babasınıysa hiç görmemiş. İki buçuk yaşındaymış kaybettiğinde: “Üsküdar’da deniz kıyısında bir konakta doğdum. Anne tarafım Selanikli, baba tarafım Giritli. Varlıklı bir aileymişiz zamanında. Ama bize varlığı kalmadı. Annem memurdu. Feyz-i Ati Lisesi mezunuydu. Ben de okula orada başladım. Selaniklilerin kurduğu bir okul. Beni de herhalde ‘babası yok, sahip çıkalım’ diye burslu okuttular. Yatılı okudum. Bazen cumartesi pazarları da okulda kalırdım.”
Hayatı boyunca hep yatılı okumuş Aytaç Yalman. ‘Bir Yatılı Okul Öyküsü’ müzikali de o günleri anlatıyor. “6.5 yaşındaki çocuk nasıl eziliyor, nasıl mücadele ediyor. Hepsi bütün çıplaklığıyla var bu müzikalde” diyor. Ama okulunu da övgüyle anıyor: “Kültür ve sanata ağırlık verirdi. Yedi yaşında (1947) Darülbedayi’ye gidip eser izlemiş bir insanım. Burada bulunmamın başlangıç noktasıdır.”
Ardından yine yatılı okuduğu Haydarpaşa Lisesi’nin ortabölümü ve Kuleli Askeri Lisesi... Sakin, her zaman kurallara uyan bir öğrenci: “İnsan özgür olmak ister tabii ama cihet-i askeriye insanların belli bir kalıpta olmasını arzu eder askerlik, karakteri de şekillendirir. Eğer o karaktere girmezseniz bir yerde takılırsınız.”
Müzik bir sığınaktı
İlk görev yeri Ardahan. 1961 haziranında saman, benzin, insan yüklü bir kamyonda gittiği Ardahan yeni bir başlangıç oluyor hayatında. Tek bir odada, portatif bir karyolada uyku tulumu içinde geçirdiği üç yıllık yalnızlığında klasik müzikle tanışıyor:
“Bir taraftan mesleki zorluklar, bir taraftan tabiatla boğuşma. Elektrik yok, sosyal hayat yok, hiçbir şey yok. Kırk sekiz bas bir akordeon aldım, yaşamıma renk veren yegâne oyuncağımdı. Belli bir dönem Türk Sanat Müziği’yle meşgul olmuştum. Sesim de güzeldi. Dost toplantılarında söylerdim. Tüm makamları hatta koma sesleri bile bilirdim. Bir süre sonra Ankara Devlet Operası’ndan tenor Edip Arman geldi Ardahan’a, yedek subay olarak. Onun getirdiği 33’lük plakla girdim bu dünyaya. Pablo de Sarasate’nin Zigeunerweisen parçası beni ilk etkileyen parçadır.”
O günden sonra kasetçaları, plakları, iPod’u ayrılmaz parçası oluyor Yalman’ın. Kulağındaki müzik zamanla operasyona gittiği helikopterin sesini bile bastırıyor: “Müzik bir sığınaktı benim için. Yalnız bir insandım. Çocukluğumdan itibaren yalnız yaşadım. Yalnızlığın erdem olduğunu keşfettim. Müziğin, gelişimimde önemli rolü olmuştur. Nitekim bu kadar dolu olmasaydım emekli olduktan sonra iki kitap, sekiz sahne eseri yazamazdım.”
Kuvvet komutanlarına ne oldu?
Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Aytaç Yalman: Hakkında açılmış dava yok. Özden Örnek’in günlüğünden bir bölüm aktaralım: “Aytaç Paşalar’a ziyarete gittik. Bana ‘Seninle özel konuşmamız lazım. Ben Şener ile İbrahim’in davranışlarını tasvip etmiyorum. Artık kendimize bir çekidüzen verip ülkeyi bir maceraya götürmek yerine devamlı ve kararlı bir tutum sergilemeliyiz’ dedi.”
Deniz Kuvvetleri Kom.Oramiral Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Kom. Org. H.İbrahim Fırtına: 21 Eylül’de Balyoz darbe planı davasında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası aldılar. Darbeye eksik teşebbüs sebebiyle ceza 20 yıla düşürüldü.
Jandarma Genel Komutanı Org. Şener Eruygur: 2003 ve 2004 yıllarında planlanan ‘Ayışığı’ ve ‘Sarıkız’ adlı askeri darbeler’in öncülüğünü yaptığı iddia edildi. 1 Temmuz 2008’de gözaltına alındı.17 Eylül 2008’de tutuklu bulunduğu hapishanede beyin kanaması geçirdi. Hafızasını kaybettiği gerekçesiyle cezaevinden çıkarıldı.
Dostlarıma vefalıyımdır
Klasik müzik hayatınızı ne yönde etkiledi?
- Bu müziği dinledikten sonra daha hoşgörülü olmuşumdur. Çoksesliliğe alışan insan demokrasiyi de bir şekilde özümsemiş olur.
Resim de yapıyorsunuz, satmayı düşünür müsünüz?
- Benim parayla işim yok. Maneviyata önem veririm. Türk toplumunun gerçekten sevgiye ihtiyacı var. Vefasızlık had safhada.
Siz vefalı mısınızdır?
- Kesinlikle, dostlarıma karşı çok vefalı olmuşumdur ama çok vefasızlık gördüm. Bu, giderek artan bir hastalık.
Son dönemde yaşadıklarınız...
- Onlar çok acı, çok yaralayıcı.
Bu dönemde daha mı fazla hissettiniz vefasızlığı?
- Had safhada. Onun için kitap yazma ihtiyacı hissettim. Onunla ilgili şimdilik konuşmayayım. Kitap yazmak, kendimi ifade etmekte bir araçtır benim için.
Benim de hayatımda ‘keşke’ler var
Komutanken şarkı söylemişliğiniz var mı?
- Komutan daima ciddi olur canım; ufak rütbelerde belki. İnsani tarafa girdiniz mi zaaflar çıkar. Makamlar büyüdükçe insan kutsanır, yüceltilir. Onların zafiyet alanını gördüğünüzde çökersiniz.
Zaaflarınızı göstermediniz mi hiç?
- Komutanlar zaten yalnız insanlardır.
Askerleriniz bilmez mi sesinizin güzel olduğunu?
- Bilmez. Bazı sınıf arkadaşlarım bilir, kendi aramızda belki üç beş kişi toplanıp söylemişizdir. İlk siz duyuyorsunuz.
Arabesk dinler misiniz?
- Arabesk pek dinlemem ama arabeske de diğer müziklere de saygı duyarım. Hiçbir müziği ayırmam, ‘Efendim bu da dinlenir mi?’ demem. Arabesk de, tango gibi, caz gibi bir ıstırabın, bir dışlanmanın sonucu olarak ortaya çıkmıştır, bir isyandır. Protest bir müziktir.
Fazıl Say’ın ‘Arabesk dinlemek vatan hainliğidir’ lafını nasıl değerlendirdiniz?
- Ben ona girmem.
Hiç dinlediniz mi?
- Mesela Orhan Gencebay’ı dinleyebilirim.
İç dünyamda hesaplaştım
Pişmanlıklarınız var mı? “Bugün olsaydı yapmazdım” dediğiniz..
- Benim de hayatımda keşkeler var.
En büyük keşkeniz ne?
- Eğer bir insan hayatımda hiç keşke yok diyorsa yalan söylüyordur.
Geçmişle hesaplaşmanız bitti mi?
- Bu hesaplaşmayı yapıyorum şu anda, yazacağım kitapla da tam manasıyla hesabım bitecek. Fikirsel, ruhsal anlamda o hesaplaşmayı iç dünyamda yaptım, kendi içime döndüm. Kendimle kavgamı bitirmiş bir insanım. Şimdi başkalarının da kendiyle kavga etmemesi için yazmaya çalışıyorum. Bu eserler bir gün çalınır, dinlenirse onlara da katkım olur.
Bu eserlerle mi anılmak istersiniz, asker kimliğinizle mi?
- Ayrım yapmak istemem ama yazdığım bu eserlerle anılmak isterim. Bu daha baskın.
Bu dönemde sıkıntınızı hangi müziği dinleyerek attınız?
- Son yıllarda yaşadıklarımı rahatlatmaya müzik bile yetmedi..
Muhteşem Yüzyıl Gülfem Hatun’u yazdırdı
Aytaç Yalman’ın sekiz eseri var. İlk eseri Şehitler Oratoryosu’nu yazmak için daha önce okuduğu Kuran’ı tekrar okumuş. müftülerle görüşmüş ve ağlayarak yazmış. Arkasından Mehmetçik Oratoryosu, Sakarya’da Diriliş destanı, Kahraman Türk Kadınları Oratoryosu, Bir Yatılı Okul Öyküsü müzikali, İlk Türk Piyanosu belgeseli, İnancın Zaferi (askeri bale) ve Gülfem Hatun bale librettosu... Bütün Avrupa’yı titreten Napolyon’un ilk mağlubiyeti Akka Zaferi’ni anlatan askeri baleyi Türk-Fransız ilişkilerinin kötü olduğu dönemde Fransa’ya cevap olarak yazmış. Son eseri Kanuni’nin ilk eşi Gülfem Hatun’u ise televizyon dizisi Muhteşem Yüzyıl ilgi çekip meşhur olunca sipariş üzerine yazdığını söylüyor. Ulusal konular ve yerel müzikal motifleri içinde barındıran eserlerinin sahnelenmesi halinde ilgi çekeceğini söyleyen Yalman, Türk kültüründe klasik müzik, bale, operanın gelişmemesini ulusal motiflerden yoksun olmasına bağlıyor. Sanatçıları toplum için sanat yapmaya çağırırken eserlerinin bastırılıp konservatuvar ve güzel sanatlar liselerine ücretsiz dağıtılmasını istiyor.