Güncelleme Tarihi:
“Doktorum” yaklaşık altı aydır yayınlanıyor, şimdiye kadar izleyiciden aldığınız tepkiler nasıl?
Zahide Yetiş: Gayet güzel. Ben doktor değilim, spikerim. Halkın merak konularına göre programı yönlendiriyorum, Altuğ Bey ise inanılmaz güzel cevaplarla pek çok konuyu anlaşılır kılıyor. Özenle seçip programımıza konuk ettiğimiz doktorlarla beraber izleyicilerimizi hastalıklar hakkında bilgilendirmeye çalışıyoruz.
Aytuğ Kolankaya: Çok güzel tepkiler geliyor ve izlenme oranımız da yüksek.
Programda her gün farklı bir hastalık anlatılıyor. Konuları neye göre belirliyorsunuz?
Aytuğ K: 20 kişilik bir ekibimiz var. Konuları ortaklaşa belirliyoruz. Ele alacağımız hastalıklar üzerinde çok ciddi bir çalışma yapıyoruz. Bazen konuyu maketler üzerinden anlatıyoruz, bazen de ameliyathaneden canlı yayın yapıyoruz. şimdi bunun bir adım daha ötesine geçecek bir yenilik yapmayı planlıyoruz.
Ne gibi bir yenilik bu?
Aytuğ K: Göz taramaları başlatıyoruz. Bunun yanı sıra check-up da yaptıracağız. Otobüslerimiz hazırlanıyor. şu an hazırlık aşamasındayız, yakında sokaklarda halkımıza bu hizmeti veriyor olacağız.
Zahide Y: Bir de programda jimnastik yapmaya başladık. Lale Roche adlı bir jimnastikçi ve spor eğitmenimiz var. Her sabah dans eşliğinde egzersiz hareketleri gösteriyor. Bir beslenme uzmanı da sağlıklı yaşama formülleri hakkında bilgiler veriyor.
DEPRESYONA DİKKAT
Size duyulan güven, üzerinizdeki sorumluluğu daha da artıyor, değil mi?
Aytuğ K: Kesinlikle... Geçenlerde Zonguldak’tan 80 yaşında bir amca, ailesine “Ben gidip Aytuğ Bey’le görüşeceğim, onun tavsiye ettiği doktora gideceğim” demiş. Ailece kalkıp geldiler. Konuştuk ve bir doktora yönlendirdim kendilerini... Üzerinizde öyle bir sorumluluk var ki, yapılan o tedaviden de kendinizi sorumlu tutuyorsunuz.
Geçtiğimiz gün programda ‘depresyon’ konusunu işlediniz. Türkiye’nin bu hastalıkla arası nasıl?
Aytuğ K: Türkiye’de depresyonda olanların oranı, nüfusun yüzde 5’inin altında değildir. Stüdyomuzda 150 seyirci varsa, 8-10 tanesi depresyon ya da panik atak hastası. Bu ciddi bir rakam. Depresyonun tabii ki ilaç tedavisi ve terapistler yoluyla halledilmesi mümkün. Ama muzdarip olduğunuz konuları sadece yarım saatliğine bir kenara bıraksanız, yani zihninizi kontrol etmeye başlasanız, inanın bu sıkıntılar azalır.
Zahide Y: Mesela Ajda Pekkan’ı ele alalım. Hiç mi üzülmemiştir, hiç mi depresyona girmemiştir bu sanatçımız? Ama baktığınızda gözlerinde her zaman enerji, mutluluk görürsünüz. Her yerinize estetik yaptırabilirsiniz ama gözünüze yaptıramazsınız. Onun gözlerinde mutluluk var. Mevlana’nın “Hayat bir gündür, o da bugündür” sözünü sık sık kendimize hatırlatmamız lazım. Geçmiş için yapılacak bir şey yok. Gelecek henüz gelmedi, endişelenmeye gerek yok. O yüzden hayat bir gündür, yani bugündür.
MUCİZELER İNAMAYIN
Sizden alternatif tıp hakkında da bilgi almak istiyorum. Bitkilerle tedavi yöntemleri konusunda ne düşünüyorsunuz?
Aytuğ K: Tıpta “mucize bitki”, “mucize meyve-sebze” diye bir şey yok. Tek başına bir şey yiyerek ne kanserden ne de başka bir hastalıktan kurtulabilirsiniz. Dünyanın en sağlıklı bitkisini her gün yiyin, bir süre sonra ya size alerji yapacaktır ya da etkilediği sistemlerinizden birinde kansere yatkınlık meydana getirecektir. şifalı bitkiler vardır, evet ama miktarı ince ayarlarla belirlenmelidir. Ayrıca ilaçlar zaten bitkiler temel alınarak yapılır. Ben bunların merkezi olan Avusturya’da ihtisas yaptım, Amerika’da bulundum. Bu ülkelerin hiçbirinde, tıp kökeni olmayan birini televizyonu çıkarıp “şunu ye, bunu yut” dedirtmiyorlar. Ama burada insanlar çıkıp şahsi anekdotlarını çok rahat anlatabiliyor. Ben 24 yıllık hekimim, inanın benim şahsi tecrübem bile bu konuda yorum yapmama yetmez. Tıpta mucizeler vardır ama onlar kendi kendilerine olurlar. Tıpta mucize yaratabilecek bir adam yoktur. Mucizelere inanmamak lazım.
ŞEKER HASTASI HAMİLE KADINA ‘DOĞURURSAN ÖLÜRSÜN’ DEMİŞLER
Programımızı Antakya’dan çaresiz bir baba aradı. Kızı balkondan düşüp felç olmuş. Oradaki tüm hastaneleri dolaşmışlar, bir türlü tedavi ettirememişler. Adamın sesindeki ızdırap beni bitirdi, “Atlayın gelin” dedim. Geldiler, tedavi sürecini burada başlattık. O kız şimdi parmaklarını oynatabiliyor, yemek yiyor, bilgisayar kullanıyor. Bunları yaptırabilmek çok önemli. Bir keresinde de Çorum’dan, hamileliğinin altıncı ayında olan bir kadın aradı. şeker hastasıymış, “Sen doğurursan ölürsün” diye korkutmuşlar. Kadın intihar etmek üzereydi! Buraya geldi, şekerini düzenledik, ruh halini düzelttik. Vakti geldiğinde de doğumu ben yaptırdım. Bebeğini kucağını aldı, güle oynaya evine döndü. Bu bir yaşama bedel. Doktorluğun anlamı budur.
DEPREM DEDE BıR GÜN YILDIZLARI GÖREMEYECEK
Zahide Yetiş: Beni bugüne kadar en çok etkileyen hasta, Ahmet Mete Işıkara oldu. Biliyorsunuz, omurgasında bir rahatsızlık var. Bu durum giderek ilerliyor. Ona, “Bir zaman gelecek, sen gökyüzündeki yıldızları göremeyeceksin” demişler. Bir bilim adamının, bizim “deprem dede”mizin günün birinde yıldızları göremeyeceğini düşünmek benim çok canımı yakıyor. Erken tedavi yapılabilseydi, bu hastalıktan kurtulabilirdi. Programda özellikle erken teşhis ve tedavinin önemine dikkat çekiyoruz.