Gülden AYDIN
Oluşturulma Tarihi: Ocak 14, 2007 00:00
Zonguldak-Çaycumalı Aydoğan Cengiz (56) ortaokul mezunu. On yıl kamyon, üç yıl da taksi şoförlüğü yaptı. Şimdi caz piyanisti. 56 bestesi var. İlk konserini üç hafta önce Çaycuma Belediye Sineması’nda verdi. Borç harç çıkardığı kasetini ünlü caz müzisyeni Aydın Esen’e gönderdi. Esen, Cengiz’den umutlu. "Türkçe besteler adına iyi şeyler yapıyor. Çok iyi bir müzisyen."
Aydoğan Cengiz, çekirdekten yetişme kamyon şoförü, tıpkı babası ve ağabeyi gibi. 1950 Zonguldak doğumlu. O beş yaşındayken Çaycuma’ya taşınmışlar. O yıllarda Çaycuma’da üç kamyon var. Dodge marka olan babasının. Sonra ikinci bir kamyon, Chevrolet alırlar.
Baba kucağında direksiyona geçer. Ağabeyi Aytekin,
trafik kazasında bacağını kaybedince Aydoğan 15 yaşında profesyonel olur. İki yıl Zonguldak-Çaycuma arasında ehliyetsiz yük taşır. "Şoförlüğe hiç hevesim yoktu, babamın zoruyla başladım. Sanat okulunda marangozluk öğrencisiydim. Okumaya da hevesim yoktu. Birinci sınıfta bıraktım. Ama kamyon şoförlüğü için değil, müzik içindi, olmadı."
On yıl boyunca mutsuz mutsuz direksiyon sallar:"Şoförlüğü hiç sevmedim. Aklımda hep müzik vardı. 12 yaşındayken aldığım melodikayı torpido gözünde saklardım. Uygun bir yerde durup, günün basit, moda şarkılarını çalardım." İçindeki müzik aşkı hiç rahat bırakmaz Cengiz’i. "Kendimi şöhretlilerin yerine koyuyordum. Zeki Müren gibi olmaktı hayalim." Hiç evlenmez. Tek aşkı müziktir. Zaten Çaycuma kapalı, tutucu bir yerdir, kafa dengi biriyle karşılaşacak ortam bulamaz.
1974’te Trakya’dan Çaycuma’ya gelen ilkokul öğretmeni Ömer Elmas, yanında davul, gitar, amplifikatör de getirir. Cengiz o sırada kamyon şoförüdür. "Öğretmen, müzikle kimler uğraşır, diye araştırırken benden de bahsetmişler. Orkestra kurduk. Senet kırdırdım, arkadaşlar da yardım etti, bir org aldım. Öğretmen de solo gitar çalardı." Orkestra, "Grup 74" adını alır, düğün salonlarında çalarlar.
Cengiz’in şoförlüğü bırakmasına, üstelik müzisyenlik yapmasına ailesi şiddetle karşı çıkar. "Düğünde org çalarken bir gün benim de piyanom olur mu diye hayal ederdim. En büyüğü yedi buçuk oktav olduğu halde kocaman, kuyruklu, on oktavlık piyano rüyalarıma girerdi." O güne kadar hiç piyano görüp dokunmadığı için tuşlarını merak eder. Sert mi, kolay basılıyor mu, diye. 15 yıl sol elini güçlendirmek için çalışır. "Org çalanların sol eli zayıf olur. Baslar, davullar kendiliğinden çaldığı için sol ele hiç iş düşmez. Piyano öyle değildir. Sağ elden farkı yoktur, sol elin görevinin. Çalacaksam günün birinde, sol elimi güçlendirmeliydim." Orkestra, borçlarını ödemesini sağlasa da para kazandırmaz.
Beş yıl sonra, Aydoğan Cengiz artık düğünlerde göbek havası çalmak istemediği için, Grup 74 dağılır. İstanbul’a gelip şansını bir de Unkapanı’nda dener. "İlk albümümden hiç para kazanmadım. Yapımcı şirket masraflarımı bile ödemedi." Cengiz para kazanmak için taksi şoförlüğü yapar. "Sarhoş taşımaktan" bıkar, üç yıl sonra mesleği bırakır.
RADYODA DİNLEDİ ŞİMDİ İCRA EDİYOR
1980’lerin başıdır. Cengiz’in o güne kadar caz dinlemişliği yoktur. Ta ki TRT Radyo-3’ü keşfedene kadar. Önce hiçbir şey anlamaz. O zamanlar tercihi Klasik Türk Müziği’nden yanadır. "Ama şimdi caz her şeyden önce geliyor. Dinlerken, çalarken sonsuz zevk veriyor. Birkaç dakikalık temel melodiden sonra doğaçlama başlar. Tromboncu solo yapar, davula devreder. Davul piyanoya..."
Cengiz artık kendi deyişiyle "ev piyanisti" olur. Besteler yapar, orgu piyano gibi ve caz yorumuyla çalar. "Piyano alamamıştım henüz. Bu yüzden orgu piyano gibi çaldım. Dinleyenler de şaşırırdı. Sağ elin başka, sol elin başka türlü çalıyor, derlerdi." Çaycuma’da piyano yoktur, Cengiz alıncaya kadar. "Piyanoya heves yok. Gitar, bağlama seviyorlar. Sanata önem veren kalmadı. Herkes kolaya kaçıyor. Dinlerken bile."
Ev piyanistliği yaparken, seyrek de olsa, önemli gecelere zoraki gider orguyla. Aynı evi paylaştığı iki ablasından birinin, banka müdürlüğünden emekli Nurşen Hanım’ın maaşıyla geçinirler.
İki yıl önce orgu satıp piyano alır. "Ablalarım cazı yadırgadı önce. Çaycuma kabullenmez, dediler. Allah’tan sesini kısma özelliği vardı 87 kiloluk dijital piyanomun." Ama şimdi ablaları en iyi dinleyicisi. Aynı durum Çaycumalılar için söz konusu değil maalesef. Üç hafta önce Belediye Sineması’nda verdiği konserdeki seyircilerin azlığı, caza aşina olmadıklarının göstergesi. Bu nedenle ikinci albümü "Güz Güneşi"ni dağıtacak şirket bulamadı henüz. Konserler için sponsor arıyor. Caz yerine piyanoyla piyasa şarkılarını icra etmesi öneriliyor çoğunlukla.
Dinleyicisi az da olsa yılmamaya kararlı. Gece saat 3’te kalkıp beste yapıyor. Komşularını rahatsız etmemek için odasını yalıtmayı planlıyor. Hayatının gayesi müzik, aşkı piyano. "Piyanomun yokluğuna dayanamam, ölürüm." Sesini tüm Türkiye’nin duymasını istiyor. Gerekirse piyasa müziğinden para kazanıp caz albümü yapacak. Bu konuda umutsuz değil: "Orhan Gencebay’ın ağabeyi Burhan Gencebay, beni Unkapanı’nda dinlediğinde sesimin rengini ilk dörde sokmuştu."
AYDIN ESEN CESARETLENDİRDİAydoğan Cengiz, Aydın Esen’in telefonunu altı yıl önce bir akşam 118 bilinmeyen numaralardan bulmuş: "Eşi çıktı ve cep telefonu numarasını verdi. Çaycuma’dan arıyorum, hayranınızım, diyen ve taşradan arayan bir cazcı olduğum için şaşırdı. Arada bir arıyorum. Halimi hatırımı soruyor, ne yaptığımı soruyor. CD’mi yollamıştım, beğenmiş. Bu kasetin üzerine git. Bununla bir yerlere gelirsin ama çok uğraşman gerek, bir sponsor ve dağıtım şirketi bulmalısın" dedi.
Aydın Esen, Cengiz’i doğruluyor: "Türkiye’nin farklı bölgelerinde yetenekli çocuklar var. Müzik adına ellerinden gelen çabayı gösteriyorlar ama yaşadıkları yerden çıkamıyorlar. Aydoğan da onlardan biri. Çok iyi bir müzisyendir. Beni telefonla arayıp buldu. Birkaç yıldır telefon açar, konuşuruz. Gönderdiği kasette çok güzel şarkılar var. Denemeler yapıyor. Ne derece şans bulabildiğini bilemiyorum ama Türkçe besteler adına iyi şeyler yapıyor. Değişik renkler kullanmak istiyor."
Cengiz, Esen’i yere göğe koyamıyor. Dünyada ise caz piyanistleri Bud Powell, Art Tatum, Herbie Hancock, Oscar Peterson en sevdikleri.