Sizi gidi ikiyüzlü insanlar!

Güncelleme Tarihi:

Sizi gidi ikiyüzlü insanlar
OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 01, 2005 00:00

‘Dünyaca ünlü hayvan hakları hukukçusu Gary L. Francione diyor ki: Ä°nsanlarla hayvanlar arasındaki tek fark eninde sonunda türdür ve bir canlının türü, tıpkı ırk, cinsiyet ve cinsel eÄŸilim gibi, onun kötüye kullanılması için bir gerekçe olamaz.’ Ve insanları ikiyüzlülükle suçluyor.Hayvanlar ve insanlar arasındaki iliÅŸkiler üzerine bir süredir yaptığımız yayında, sırada Gary L. Francione’ın, insanların hayvanlara karşı ikiyüzlü davranışlarıyla hesaplaÅŸan yazısı var. Yazar, özellikle, son yıllarda ortaya çıkan "bizlerle benzer kafa yapılarından dolayı, bazı havyanlarla iliÅŸkilerimizin eskisinden farklı boyutta olması gerektiÄŸini savunuyor. Ancak çok önemli gerçekleri dışlayan ikiyüzlü araÅŸtırmacılarla ve belki de hepimizle hesaplaşıyor:Büyük maymunlar, yunuslar, papaÄŸanlar ve hatta "besin" hayvanları, törel açıdan kendilerine daha fazla özen gösterilmesini ve yasal olarak korumaya alınmalarını gerektiren, belirli biliÅŸsel özelliklere mi sahipler?Evet, son zamanlarda yapılan araÅŸtırmalar giderek bu yönde bir eÄŸilim sergiliyor. Bu eÄŸilimin özünde, insanların kendi dışındaki canlılarla iliÅŸkilerini yeniden gözden geçirmeleri, onların zeki, bilinçli ve duygusal yaratıklar olup olmadıklarının kavranması gerektiÄŸi görüşü yatıyor. Bu görüşü savunanlar, insan dışındaki canlıların bizlere benzer kafa yapıları ölçüsünde benzer ilgi alanlarına sahip olduklarına, bu ilgi alanlarından ötürü de daha fazla korumaya alınmaları gerektiÄŸine inanıyor. "Benzer kafa yapısı" temeline dayanan bu yaklaşım, son zamanlarda hayvanlar üzerinde çeÅŸitli deneyler yapmak suretiyle onların ne ölçüde bizlere benzediklerini ortaya çıkarmaya hevesli, bir yığın biliÅŸsel etoloji uzmanının boy göstermesine neden oldu. Günaydın!Darwin’den 150 yıl sonra, bu araÅŸtırmacıların, insanların kendileri dışındaki canlıların bir zamanlar yalnızca insanlara özgü olduÄŸu sanılan birtakım özelliklere sahip olabileceklerini bugün bile ÅŸaÅŸkınlıkla karşılamaları, hayret verici bir durum. Ä°nsanların kendileri dışındaki canlılarda olmayan zeki özelliklere sahip oldukları görüşü, evrim kuramıyla baÄŸdaÅŸmayan bir görüş. Darwin insanoÄŸlundaki özelliklerin yalnızca ona özgü olmadığına inanıyor, insan beyni ile hayvan beyni arasındaki farklılığın niteliksel deÄŸil, niceliksel bir farklılık olduÄŸuna dikkat çekiyordu. Ä°nsan dışındaki canlıların da düşünüp mantıklarını kullanabildiklerini, insanlardaki duygusal özelliklerin büyük bir çoÄŸunluÄŸuna sahip olabileceklerini düşünüyordu. Kendimizi haklı çıkardıkTarih boyunca kendi dışımızdaki canlıları sömürürken insanlarla hayvanlar arasında niceliksel bir farklılık olduÄŸu gerekçesiyle kendimizi haklı çıkardık. Ä°nsan dışındaki canlılar belki duygu yüklüydüler, ama onların zeki, mantıklı, duygusal ya da sıkılgan davranmaları söz konusu deÄŸildi. Benzer kafa yapıları yaklaşımı, deneyimlerimiz sonucunda öğrendiÄŸimiz kadarıyla, geçmiÅŸte yanılmış olabileceÄŸimizi ve insan dışındaki canlıların en azından bir bölümünün bu özelliklere sahip olabileceÄŸini savunabilir, ancak bu yaklaşımın altında yatan ve ahlaki bir önem taşıması için onlarda duyarlık dışında bir özelliÄŸin -acı duyma yetisinin- olması gerektiÄŸi yönündeki görüşü sorgulamaktan yoksundur. Keyfi tavırlarÄ°nsan dışındaki canlıları sömürüşümüzü onların "insana özgü" nitelikler taşımadıkları gerekçesiyle haklı çıkarmaya çalışmak, birtakım niteliklerin özel oldukları ve farklı bir yaklaşımı hak ettikleri gibi törel bir soruyu da beraberinde getirir. Söz gelimi, insanoÄŸlu aynada kendisini tanıyabilen ya da simgesel dil aracılığıyla iletiÅŸim kurabilen tek canlı türü olmakla birlikte, uçma ve suyun altında yardımsız soluk alma gibi yetilere sahip deÄŸildirAynada kendini tanıyabilme ya da dil aracılığıyla iletiÅŸim kurma gibi özellikleri, uçma ya da suyun altında soluk alabilme gibi özelliklerden üstün kılan nedir? Bu sorunun yanıtı, doÄŸal olarak, o özelliklerin bizlerin gözünde öyle oldukları ve öyle olduklarına inanmanın bizlerin çıkarına olmasıdır. Sömürmenin gerekçeleriKimi özelliklerin yalnızca insanlara özgü olduÄŸu gibi bir sanıya kapılmanın ve bunu öteki canlıları sömürmemiz için haklı bir gerekçe olarak sunmanın, kendi çıkarlarımızı kollamanın dışında bir gerekçesi olamaz. Dahası, insanlar dışındaki tüm hayvanlar duyarlığın ötesinde belli bir özellikten yoksun olsalar ya da bu özelliÄŸe daha düşük bir düzeyde sahip olsalar bile, böylesi bir farklılık insanların o canlıları sömürmelerini asla haklı kılamaz. Ä°nsanlarla öteki hayvanlar arasındaki farklılıklar baÅŸka baÄŸlamlarda anlamlı olabilir. Aklı başında hiç kimse insan dışındaki canlıların araba kullanmaları, oy vermeleri ya da okula gitmeleri gerektiÄŸi gibi bir tartışmaya girmez. Ancak bu tür farklılıkların o canlıları yememiz, ya da onları deneylerimizde kullanmamızla ilgisi yoktur. Farklılık kavramı ancak söz konusu insan olunca geçerlik kazanır. Yalnızca insana özgü olduÄŸuna inandığımız özellik her ne olursa olsun, bu özellik kimi insanlarda daha yoÄŸunken kimilerinde de hiç olmayabilir. Utangaçlık duygusuSöz gelimi, utangaçlık duygusunu ele alalım. Duyarlı her canlı belli düzeyde bir özbilince sahip olmalıdır. Duyarlı olmak, acı ya da ıstırap içinde olan varlığın o olduÄŸunu, bir baÅŸkası olmadığını bilmektir. Utangaçlığı, "düşünme konusunda düşünebilmek" diye keyfi olarak tümden insana özgü bir biçimde tanımlasak da, zihinsel açıdan ciddi bozuklukları olan birçok insan böylesi bir bilinçten yoksundur. Yine böylesi bir "eksiklik" kimi yönlerden anlamlı olabilir, ama bu söz konusu insanların acı verici biyomedikal deneylerde kullanılmalarını haklı kılacak bir gerekçe sayılmaz. Ä°nsanlarla hayvanlar arasındaki tek fark eninde sonunda türdür ve bir canlının türü, tıpkı ırk, cinsiyet ve cinsel eÄŸilim gibi, onun kötüye kullanılması için bir gerekçe olamaz. Benzer kafa yapıları yaklaşımı, bu yüzden yanıltıcıdır ve bu yaklaşım olsa olsa büyük maymunlar ya da yunuslar gibi kimi insan dışındaki canlıların tercihli bir konuma yerleÅŸtirildikleri, türün esas alındığı yepyeni bir hiyerarÅŸinin yaratılmasına neden olur. Gelgelelim, insan/hayvan iliÅŸkisi üzerine ciddi bir biçimde eÄŸilmek istiyorsak, tek bir özellik üzerine odaklanmamız gerekir: duyarlık. Tek özellik: DuyarlıkGarip olan ÅŸu ki, acı çeken hayvanları ciddiye aldığımızı öne süreriz. Toplumsal ahlak kuralları açısından insan dışındaki canlılara "gereksiz yere" acı çektirmenin, ya da onların yaÅŸamlarına kıymanın yanlış olduÄŸu görüşünde hemen herkes hemfikirdir. Böylesi bir yasaklamanın anlamlı olabilmesi için, insanların salt kendi zevkleri ya da çıkarları uÄŸruna hayvanlara acı vermelerinin önüne geçilmesi gerekir.Sorun, insanların hayvanlara gereksiz yere acı çektirmeye karşı olsalar bile, hayvanların çoÄŸu kez insanların hiç de "gerekli" denemeyecek birtakım zevkleri ve çıkarları yüzünden acı çekiyor olmaları. Et yemek zorunlu deÄŸilKarnımızı doyurmak için her yıl milyarlarca hayvanın yaÅŸamına kıyıyoruz. Et ya da hayvansal besinlerle beslenmek asla bir zorunluluk deÄŸil. Gerçekten de, bu tür bir beslenmenin saÄŸlığa zararlı olduÄŸunu savunan saÄŸlık uzmanlarının sayısı giderek artıyor. Dahası, çevrebilimciler çiftçiliÄŸin yol açtığı korkunç olumsuzluklara ve bu nedenle gezegenimizin ödemek zorunda kaldığı yüksek bedellere dikkat çekiyorlar. Çiftlikte yetiÅŸtirilen insan dışındaki bu canlılara yaÅŸattığımız onca acı, eziyet ve kıyımın altında yatan neden, her halükarda etlerinin tadına daha çok varmamızdan ibarettir. Ayrıca insan dışındaki canlıların spor, avcılık, eÄŸlence ve ürün denemesi gibi alanlarda kullanılmaları da kesinlikle gerekmiyor. Ãœstelik, hayvanlar üzerinde denenen ürün ya da ilaçların insanlar üzerinde farklı etkiler yaratabileceÄŸi yönünde epey kanıt da var. Asıl sorun neredeKısacası, insan dışındaki canlılar söz konusu olduÄŸunda, insanlar ahlaki ÅŸizofreni olarak nitelendirebileceÄŸimiz bir tavır sergiliyorlar. Kendi dışımızdaki canlılara nasıl davranmamız gerektiÄŸi konusunda söylediklerimizle yaptıklarımız birbirini hiç tutmuyor. Ancak onlarla aramızdaki iliÅŸkinin yolunda gitmediÄŸinin de kesinlikle bilincindeyiz ve bir süredir buna bir çözüm getirmeye uÄŸraşıyoruz. Ä°nsanlar kendileri dışındaki canlılara gereksiz yere acı çektirmenin yanlış olduÄŸu ilkesini benimsemiÅŸ olsalardı, o zaman kendi çıkarları için evcil hayvan yetiÅŸtirmekten ve onları matematikten anlayıp anlamadığı ya da aynadaki yansımasını tanıyıp tanımadığı gibi ölçütlerle deÄŸerlendirmekten tümden vazgeçerlerdi. Öyle olsaydı, 200 yılı aÅŸkın bir süre önce, "Asıl sorun hayvanların mantıklarını kullanıp kullanamadıkları ya da konuÅŸup konuÅŸamadıkları deÄŸil, onların acı çekip çekmedikleridir," diyen Jeremy Bentham’ın sözlerini de çok daha ciddiye alırdık.Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!