OluÅŸturulma Tarihi: Ekim 20, 2001 00:00
Yeni bir konser sezonuna hazırlanan Ä°ÅŸ Sanat Kültür Merkezi, perÅŸembe günü fotoÄŸraf sanatçısı Mehmet ÇaÄŸlarer'in sergisine ev sahipliÄŸi yapmaya baÅŸladı. ‘‘Sizden Önce Bisten Sonra’’ adını taşıyan sergi, geçtiÄŸimiz yıl Ä°ÅŸ Sanat'ta sahneye çıkan dünya sanatçılarının sahnedeki halleriyle birlikte, oraya çıkmadan önce soyunma odasında ve indikten sonra kulisteki özel anlarını yansıtıyor. 30 Kasım'a kadar üst fuayede açık kalacak 110 fotoÄŸraflık serginin en önemli özelliÄŸi, bütün bu fotoÄŸrafların, bir ‘‘sokak fotoÄŸrafçısı’’ tavrıyla ‘‘yapılması.’’Yo-Yo Ma'dan Rabih Abou-Khalil'e, Dave Holland'dan Gidon Kremer'e, Pepe Romero ve Gonzala Rubalcaba'ya, bir konser sezonu boyunca Ä°ÅŸ Sanat'ın Ä°stanbul Ä°ÅŸ Kuleler'deki sahnesinden gelip geçen dünyaca ünlü müzisyenlerin en doÄŸal ‘‘an’’ları, bu sergide. ÇoÄŸu siyah-beyaz olan kareler, her sanatçıyı ‘‘kendisi’’ olarak görüntülemek kaygısını taşıyor. Çünkü ve zaten her sanatçı soyunma odasına, kulise, sahneye çıkan kapının önüne kendi havasını hakim kılıyor. Kimi fotoÄŸraf karesinde, Portekizli Fadocu Cristina Branco'nun konserden önceki ürkek duası var, kiminde Kübalı Orquesta Aragon grubunun espriler eÅŸliÄŸinde oynadığı domino, kiminde ise flamenkocu Belen Maya'nın partneri Mayte Martin'e bakışındaki aÅŸk... Mehmet ÇaÄŸlarer, sanatçıyı bir anlamda ele veren bu özel ve gizli anları kovalayan bir ‘‘sokak fotoÄŸrafçısı.’’ Mahallede oynayan çocukları ya da kestaneciyi nasıl fotoÄŸrafladıysa, dünyaca ünlü bir klasik müzisyenin oturmuÅŸ terini silerkenki halini de öyle fotoÄŸrafladı. Yalnız burada bir sorun vardı. Mekan, 40-45 metrekarelikti ve duvarları siyah boyalı iki odadan oluÅŸuyordu. Çalışırken makinasının metre ayarını sonsuza ayarlamaya alışmış biri için bu ortam kısıtlayıcıydı. Hep aynı masayı, aynı kapıyı kullandı ama yine de her birinde farklı bir ÅŸey ortaya çıktı.HAYATI FOTOÄžRAFLAMAKMehmet ÇaÄŸlarer Ä°TÃœ Elektronik mezunu. Uzun yıllar yerli ve yabancı gazetelerde teknik yöneticilik yaptı. FotoÄŸraf hayatında hep oldu, hatta çok yıllar önce Türkiye'de ve yurtdışında sergiler açtı ama fotoÄŸraflarını, uzun süredir ‘‘kendisi için’’ yapıyordu. Bu sergi nereden çıktı...Ä°ki yıl önce hayatını tamamen fotoÄŸrafla sürdürmeye karar verdi. Bu, son yıllarda Türkiye'de artan ÅŸekilde birtakım kuruluÅŸların sanata destek olup etkinlikler düzenlemesiyle denk düştü. Ä°ÅŸ Bankası bir konser salonu açmıştı ve dünyanın en önemli sanatçılarını getiriyordu. Projesini sunduÄŸunda Halkla Ä°liÅŸkiler Müdürü Cana Atınç'la anlaÅŸması sadece 10 dakika sürdü. Yapmak istediÄŸi, klasik anlamında sahne insanı portreleri deÄŸildi. Yıllarca sokakta gördüğü, seçtiÄŸi anların fotoÄŸrafını yaptığı için, o dünyanın içinde de bunu sürdürmek istedi.Sizden Önce Bisten Sonra adı nasıl doÄŸdu...Daha önce Tempo dergisinde yaklaşık iki yıl, her hafta bir fotoÄŸrafa ayrılan bir sayfa hazırlamıştı. Ä°ÅŸ Sanat'ın dergisinde de geçen sezon çektiÄŸi bazı fotoÄŸraflar yayımlandı. Bu sayfaya bir isim bulmak gerekti. Mehmet ÇaÄŸlarer'in Objektifinden gibi bir ÅŸey demek yerine, tam da fotoÄŸraflarının anlattığı süreci isim olarak seçti: Sizden Önce Bisten Sonra. Sergiye de aynı ad verildi.Peki Sokak FotoÄŸrafçılığı da neydi, niye seçilmiÅŸti...‘‘Hayatı fotoÄŸraflamak! Çıkarsın sokaÄŸa, çıktığında kafanda neyi fotoÄŸraflamak istediÄŸin vardır, dünya bakışınla, okuduÄŸun kitaplarla, neyi aradığını biliyorsundur. O aradığın ÅŸey illa ki sokaktadır. Ve sokakta sen çok özgürsündür. Mesela konser salonunda deklanşörün sesi provayı, konseri bozacak mı diye bir kaygı duyarsın, ama sokakta bir özgürlük vardır, istediÄŸini gözler, istediÄŸin an deklanşöre basarsın, konunla bütünleÅŸirsin. Sokak fotoÄŸrafçılığıyla, hayatı gördüğün gibi, seçtiklerini kendince anlatırsın ve seçeneklerin sonsuzdur. Henri Cartier buna, Türkçe'ye yanlış olarak Anlamlı An diye çevrilse de Kararlı An demiÅŸ.’’HÄ°POSÃœLFÄ°T KOKAN BÄ°RKAÇ KİŞİYa niye siyah-beyaz?Renklere karşı deÄŸil ama siyah-beyazı seviyor. Bunun iki nedeni var. Biri teknik; bir sanat ürününü yapmaya çalışan insan ya da ekip, onu başından sonuna kadar kendi yapmalı ve her anına müdahale edebilmeli, diye düşünüyor. Siyah-beyazda bu imkan var, filmini banyo ediyor, karta istediÄŸi gibi basıyor. Renkli filmlerdeki gibi, fotoÄŸrafı çekip, filmi birilerine teslim etmeyi ise sanatın doÄŸasına aykırı buluyor. Ama laboratuvarı olsa, renkli baskı da yapabilse, renkliyi tercih eder miydi? Hayır. Ä°ÅŸte burada ikinci, yani duygusal neden devreye giriyor. Ona göre siyah-beyaz, hem yapana hem bakana daha fazla düşünme ve araya kendini katma imkanı saÄŸlıyor. Renkleri her bakan kafasında doldurabiliyor, onun baÅŸka türlü bir içine çekiÅŸi var. ‘‘Bugün üstü başı hiposülfit kokan herhalde üç beÅŸ kiÅŸiyizdir Türkiye'de. Dianın Photoshop'ta bir tuÅŸla siyah-beyaza çevrilebildiÄŸi bir ortamda böyle uÄŸraÅŸmak eski bir zanaati canlı tutmak için deÄŸil, yapılanın hakiki olmasını istediÄŸim içindir’’ diyor. Niye fotoÄŸraf ‘‘yapmak’’...Çekmek fiili, fotoÄŸrafı çok daraltmak, küçültmek gibi geliyor ona. ‘‘Gördüm, hoÅŸ bir ÅŸeydi, deklanşöre bastım ve bitti.’’ Oysa bir sanat ürününün ortaya çıkması bir süreç. Ä°nsanın önceden hazırlanması, olan bitenler içinde konusunu seçmesi, ışığıyla, dokusuyla, perspektifi, kompozisyonuyla fotoÄŸrafı çekmesi, sonra o filmi banyo edip nasıl basacağına, hangi tonları kullanacağına, hangi kadrajı yapacağına karar vermesi fotoÄŸraf yapmak.Â
button