Mesude ERŞAN
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2007 00:12
Tecavüze veya cinsel tacize maruz kalanların dava açmaları halinde başlarına geleni kanıtlaması gerekiyor. Ancak mağdur mesai saatleri dışında saldırıya uğradığında, davanın seyri üzerinde birinci dereceden etkili biyolojik deliller heba olabiliyor.
Adli Tıp Kurumu, adli tıp şube müdürlükleri ve tıp fakültelerindeki adli tıp anabilim dalları polikliniklerinin kapalı olduğu saatlerde mağdurlar, devlet hastanelerinin acil servislerine götürülüyor. Buralarda nöbetçi doktorlar tarafından muayene ediliyor ama biyolojik deliller toplanamıyor ve saklanamıyor. Uzmanlar, bu mağdurlara yönelik 24 saat kesintisiz hizmet veren ve organize edilmiş merkezlerin kurulması gerektiğini savunuyor.
Adli Biyoloji, Adli Genetik ve Gen Hukuku Derneği Başkanı Prof. Dr. Faruk Aşçıoğlu, cinsel saldırı sonrasında en önemli konunun biyolojik delillerin toplanması olduğunu söylüyor. Cinsel saldırı sonrasında kıl, tükürük, salya, sperm, ciltten dökülen parçalar gibi zanlıyı ele verecek kalıntılar mutlaka kalıyor. Delillerin gözden kaçması, toplanamaması ve saklanamaması, davaların sadece şahitlerin ifadesi ve iddialara göre seyretmesine neden oluyor. Aşçıoğlu’na göre bu ciddi bir sorun: "Mağdur tecavüze uğradığını söyler, şikayet edilen reddeder. Bu şüphe uyandırır. Şüphe, ceza yargılamasında her zaman sanık lehine değerlendiriliyor. Mahkeme, tecavüz ettiği izlenimi taşısa da, zanlıyı gönül rahatlığıyla suçlu ilan edemiyor."
Peki, mağdurlar, Adli Tıp Kurumu, adli tabiplikler ve tıp fakültelerindeki adli tıp anabilim dalı polikliniklerinin kapalı olduğu zaman nereye götürülüyor? Yüzlerce hastanın çeşitli sebeplerle başvurduğu devlet hastanelerinin acil servislerine... Buradaki nöbetçi doktor muayene ediyor. Adli tıp eğitimi bulunmayan nöbetçi doktor vajinal, anal muayene yapıyor, travma arıyor. Gördüklerine dayanarak "Kızlık bozulmuş, fiili livata, cinsel organların girişinde morluk, sıyrık var" gibi raporlar veriliyor.
Halbuki mağdurun kızlık zarı olmayabilir, zorlama izleri görülmeyebilir. Bu durumda bacak arasında kalan kıllar, sperm izleri zanlının kartviziti gibidir. Toplanıp laboratuvara ulaştırılması halinde, yargıya delil oluşturabilir.
Ne yazık ki devlet hastanelerinde, mağdurun vücudundan delil olabilecek kalıntıların toplanması için ne irade ne de sistem bulunuyor. Prof. Dr. Aşçıoğlu bunun önemine değiniyor: "Delillerin toplanması aslında polisin olay yerindeki incelemesiyle başlamalı. Sonra da mağdurların özelleşmiş birimlere götürülmesiyle. Uzman birimler, 24 saat kesintisiz hizmet vermeli. Psikolojik destek de ihmal edilmemeli. Delillerin düzgün toplanması mahkeme sürecinin de daha kısa zamanda sonlanmasına yol açar."
Peki bu merkezlerin kurulması zor ve maliyeti yüksek mi? Aşçıoğlu, "Hayır" diyor. "Büyük hastanelerde ciddi yatırıma gerek yok. Hastanelerin mevcut kadrolarındaki hekim ve hemşireler eğitilebilir. Aslında devlet görevlileri iyi niyetli ancak eksik bilgilendirme olumsuz sonuçlar doğuruyor. Örneğin polis memurları, cinsel saldırı mağdurlarının idrar yapması halinde, saldırgana ait delillerin kaybolacağını duymuşlar. Mağdurları, muayene için götürecekleri merkezi ararken 8-10 saat idrar yaptırmadan bekletiyorlar."
Oysa mağdurların ilk yaptığı yıkanmak. Halbuki yıkanma delil kaybına yol açar. Yine de çözüm, ıstırap veren idrar veya büyük tuvaletini yapmayı, yıkanmayı engellemek değil, en geç 48 saatte ilgili merkeze götürüp, delillerin toplanmasını sağlamak. Aşçıoğlu soruyor: "Kadın sivil toplum örgütleri neden bu tür konularda çaba göstermiyor?"
SOYUNMADAN MUAYENE
İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı, İstanbul’daki dört büyük eğitim ve araştırma hastanesindeki 655 adli olguyu değerlendirdi. Hastanelerin acil servislerinde hastalara bakılmış ve doktorlar raporlarını düzenlemişti. 312 erişkin erkek, 245 erişkin kadın, 98’i çocuktu. Durum vahimdi: Her beş adli olgudan biri cinsel saldırıydı. İşlemlere bakılınca, delillerin nasıl heba edildiği ortaya kondu. Muayeneye gelenlerin yüzde 60’ı, tamamen soyulmadan muayene edilmiş, yüzde 30’undan hiçbir laboratuvar tetkiki istenmemiş, sadece yüzde 4’ünden sürüntü (vajina veya anüsten) örneği alınmıştı.
İstanbul Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Şevki Sözen’e göre, cinsel saldırı hangi yaşta yapılırsa yapılsın adli olgu niteliği taşıyor: "Mağdurların muayenesi, adli olgu olduğu mutlaka göz önünde tutularak yapılmalı. Kişinin cinsel saldırıya uğrayıp uğramadığının kanıtlanması ve yapanın tespiti için bu deliller çok önemli. Burada hekimleri suçlamak mümkün değil. Çünkü adli uzmanlıkları yok, bu konuda aldıkları eğitim yetersiz. Deliller yok oluyor. Özel merkezlerin kurulması şart."
MUAYENE ORTAMI ÖNEMLİ
Sözen, delillerin toplanmasında muayene ortamının çok önem taşıdığını söylüyor: "Acil servisin herhangi bir odasında, ayaküstü yapılıyor muayene. Polisler de odada. Mağdurun giysilerinden başlayıp vücudundaki tüm şüpheli lekelerin, tıbbi delil olabilecek kıl gibi örneklerin toplanması, vajina, ağız, anüsten alınacak materyalin laboratuvara yollanıp incelenmesi ihmal edilmemeli. Acil servislerde ne bunları yapacak doktor ne de uygun malzeme var. Mağdur beyaz bir kağıdın üzerine soyunmalı, elbiseleri laboratuvara yollanmalı, dökülen deliller toplanmalı. Muayene ortamı, uğradığı travmayı dile getirebileceği bir şekilde organize edilmeli. İş bununla da bitmiyor... Mağdurun, saldırgandan cinsel yolla bulaşan bir hastalığı almaması ve hamile kalmaması için enfeksiyon, kadın hastalıkları ve doğum uzmanlarıyla temasa geçilmeli. Psikiyatrik destek sağlanmalı. Tüm bu hizmetler tek merkezde verilmeli."
Sağlık Bakanlığı’nın, geçen hafta Özel Hastaneler Yönetmeliği’nde yaptığı değişiklikle, ruhsat alan özel sağlık kurumlarında adli tıp hizmetleri birimleri kurulabilecek. Sadece Adli Tıp Kurumu’ndan verilen birçok rapor, özel hastaneler tarafından verilebilecek. Ancak bu birimleri kuran hastanelerin maliyet nedeniyle, cinsel saldırı mağdurlarına 24 saat hizmet verecek yapılanmaya girmesi beklenmiyor.
Psikiyatri raporları da delil
Tecavüzün bir ruhsal hastalık oluşturma riski yüksek. Mahkemeler, ruhsal sorunların cinsel saldırıdan kaynaklandığının uzman hekim raporlarıyla ortaya konması halinde bunu delil kabul ediyor ve zanlıyı mahkum edebiliyor. İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şahika Yüksel, tecavüz ve cinsel istismar sonrası en sık görülen ruhsal hastalıkların travma sonrası stres bozukluğu, depresyon, aşırı kaygı, panik, organik bir temeli olmayan dirençli ağrılar, bayılma ve madde-alkol kullanmaya başlama veya miktarını arttırması olduğunu söylüyor. "Bize yardım için başvuran kadınlardan, İstanbul’un Anadolu yakasındaki belirli semtlerinde, gündüz vakti tecavüz vakalarının çok arttığını biliyorum. Mağdur yıkanmamış ve olaydan sonra ilk 48 saatte başvurmuşsa fiziksel bulgular saptanabiliyor. Ama daha sonraki devrede, eğer bir hamilelik, vücudunda uzun süre kalan bir kırık, çıkık bulunmuyorsa sadece psikolojik belirtiler kalıyor. Cinsel saldırı sonrası her dört kadından biri iki sene sonra hálá ruh sağlığı yönünden sorun yaşıyor."
CİNSEL SALDIRIYA UĞRADIĞINIZDA...
Yıkanmayın
Dişlerinizi fırçalamayın
Ağzınızı çalkalamayın
Tuvaletinizi muayene sonrasına erteleyin
Saçınızı taramayın
Giysilerinizi değiştirmeyin
Muayeneye giderken yedek çamaşır ve giysi alın