Ancak nereye kadar? Terri sonunda uyanacak mı, yoksa bu tür hastalıkların kaçınılmaz sonu olarak tanımlanan zatürreeden ölecek mi? Terri olayı ile alevlenen tartışmalar, bitkisel hayatta beynin fonksiyonları konusunda bilim dünyasının henüz yeterli bilgiye sahip olmadığını da ortaya koyuyor.
ABD’de 15 yıldır bitkisel hayatta olan ve geçen hafta bağlı olarak yaşadığı beslenme tüpü mahkeme kararıyla çıkarılan 41 yaşındaki Terri Schiavo adlı kadın, tüm dünyada hukuki ve etik tartışmayı yeniden alevlendirdi; bu arada bilim dünyasının beynin hasara uğradıktan sonraki durumu hakkında bilgisinin de sınırlı olduğu gerçeği ortaya çıktı.
Terri Schiavo’nun yaşamla bağlantısı, boğazına takılan boruyla verilen gıda ile sürüyordu. Kocası Michael Schiavo Terri’nin kendisine zamanında ‘Ben bitkisel hayat benzeri bir yaşam sürdürmek istemem’ dediğini ileri sürdü ve vasisi olduğu eşinin beslenme borusunun çekilmesi için Florida Eyalet Mahkemesi’ne başvurdu. Ancak kadının ailesi Terri’nin iyileşme şansı bulunduğunu belirterek bu duruma karşı çıktı.
Schiavo’nun durumu, ABD Kongresi’nin de gündemine geldi. Kongre kendisi için özel bir yasa çıkarınca bitkisel hayatta yaşama umudu doğdu. Ancak yeni bir gelişme oldu: Terri Schiavo davasının devredildiği federal mahkeme ise beslenme borusunu yeniden takılmasını reddetti. Şimdi gözler temyiz mahkemesinde.
TIP BİLİMİ NE DİYOR
Beyin uzmanlarının tümüne göre, Schiavo’nun iyileşme olasılığı yok. New York’ta Cornell Üniversitesi’nden Nörolog Nicholas Schiff, bu tıbbi konsensüsü şöyle açıklıyor: ‘Eğer beynin önemli bir bölümü hasara uğramış ve çok uzun bir süre oksijensiz kalmışsa herhangi bir iyileşme olasılığı sıfıra yaklaşmış oluyor.’
Beyin hasarına uğramış bir hasta önce koma haline girer, gözleri kapalı halde derin bir bilinçsizlik durumu yaşar. 2-4 hafta arasında beyinsel hasarları sürmesine karşın, kimi hastalar gözlerini açarlar. Hatta kimileri gülme, ağlama, gülümseme gibi refleksel aksiyonlar bile yapabilirler. Ancak uyarılara, dış tepkilere yanıt veremezler.
Bu tür hastaların konumu ‘Bitkisel hayat’ (Persistent Vegetative State / PVS) olarak tanımlanır. İyileşme şansları düşüktür ve zaman içinde iyice azalır. Schiavo’nun durumu da, ‘Kilo takıntısı nedeniyle yakalandığı bulumia hastalığı sonucunda geçirdiği kalp krizi nedeniyle, beynin oksijensiz kalıp hasara uğramış olması’ olarak tanımlanıyor.
Ancak son 15 yıl içinde doktorlar ikinci bir hasta türünün daha varlığını ortaya çıkardı. Dışsal uyarılara ve komutlara tepki verebilen bu hastalar, gözlerini hareket ettirebiliyor ya da bir bardak suya uzanabiliyor. Bu tür hastalar tıp dünyasında ‘En düşük bilinç durumundaki hastalar’ (Minimal Conscious State / MCS) olarak tanımlanıyor. Beyinlerinin bir bölümünü işlevsiz hale getiren travmatik yaralanmalar geçirmiş olan bu hastaların iyileşebilme şansları biraz daha fazla görülüyor.
BAZEN MUCİZE OLUYOR
Bu iki farklı durum arasında beklenmedik olaylar gerçekleşebiliyor, hasta bilinci açılabiliyor. Bu durumu ise doktorlar ‘Mucizevi iyileşmeler’ şeklinde tanımlıyor.
Tıp dünyası, gerek bitkisel hayat gerekse düşük bilinç düzeyi için resmi tanım oluşturmuş olsa da, bu tür hastaların beyinlerinin nasıl çalıştığına dair çok az şey biliniyor. Tanınmış uzmanlık dergisi Neurology’de bu yıl yayımlanan bir araştırma ise, ilginç bir durumu ortaya çıkardı. Buna göre kimi MCS vakalarında beyin, bilgi akışını normal olarak yürütebiliyor.
Araştırmacılar bunu ortaya çıkarmak için manyetik rezonans (MR) görüntüleme cihazı kullanarak, 2 MCS hastası erkeğin beyinlerini inceledi. Yakınları, hastalara geçmişte yaşadıkları evlilik, çocukluk vb gibi önemli olayları anlatırken, bilimciler hastaların bu anlatılan öykülere beyinlerinin nasıl bir tepki verdiklerini gözlemlediler.
Deneyler, şu ilginç gözlemi ortaya çıkardı: MCS hastalarının beyinlerindeki konuşmayı yöneten bölümlerinde, tıpkı sağlıklı gönüllü deneklerde olduğu gibi, hareketlenme, pırıltılanma oluyordu! Buna karşın, Terri’nin durumundaki bitkisel hayatta yaşayan hastaların ise, beyinlerinin yalnızca çok küçük bir kısmında yaşam belirtileri gözlendi.
Tüm bunlara rağmen, bilim insanlarına göre, beyindeki bu hareketler, hastanın hislerini gerçekten yansıtıp yansıtmadığı konusunda bir fikir vermiyor. Araştırmayı yürüten Colombia Üniversitesi’nden Joy Hirsch, ‘Beyindeki faaliyeti gözlemleyebiliyoruz, ancak tam olarak ne anlama geldiğini anlayamıyoruz’ diye söz konusu durumu açıklıyor. Hirsch ve ekibi bu günlerde 20 hasta üzerinde daha çalışmalarını sürdürüyor. 15 yıldır komada bulunan Terri’nin durumu, biraz da bu yapılmakta olan son araştırmaya bağlı.
Peki siz olsanız, Terri’nin beslenmekten kesilmesini onaylar mıydınız?
DOÇ. ARIN NAMAL (İstanbul Tıp Fakültesi Tıp Etiği ve Tıp Tarihi Öğretim üyesi)Schiavo’ya bakımdan vazgeçmek etik açıdan savunulamaz
Schiavo’nun şüpheye yer bırakmayan bir vasiyeti bulunmadığı için yaşamının korunması mutlak bir haktır. Hastaya açlık ve susuzluğun giderilmesi gibi, asgari bakım sunmaktan vazgeçmek, etik açıdan savunulamaz. Bu tür hastaların hemen hemen tümünün soluk alışverişleriyle çevreleriyle iletişim kurabildikleri bilinir. Yine bu kişilerde gelişen yetersizliklerin önemli bir kısmının, çevreden ilgi görmemelerinden kaynaklandığı da bilinmektedir. Örneğin Avusturya’nın Graz kentinde faaliyet gösteren geriatri hastanesi, bu hastalar için 25 yataklı bir servis açarken şu sloganı kullandı: ‘Uyanık koma tanısı yaşamın sonunu değil, başka bir yaşamın başladığını ifade eder!’ Terri Schiavo gibi ağır beyin hasarlı hastalar tedavi-bakım ve ilgi görme hakkına sahiptir.
KOMA TÜRLERİ Oksijensizlik koması: Kan dolaşımı durduğunda beyinde oksijen eksikliği başlar. Kanın getirdiği oksijen ve glükoz, enerji rezervlerinden yoksun beyin hücrelerinin başlıca enerji kaynaklarıdır. Bu bağlantıların kısa süreli kopuşu nöronları yok etmeden etkinliklerini durdurur ve bayılmaya neden olur. Oksijensizlik hali üç-dört dakikadan daha fazla sürerse nöronlarda düzeltilmesi mümkün olmayan hasarlar ortaya çıkar. Oksijensizliğe en çok duyarlı olanlar en yüksek metabolizmayı içeren ve bilişsel işlevleri düzenleyen beyin korteksindeki nöronlardır. Korteks nöronlarının tahribatıyla bilişsel düzeyde önemli bozukluklar oluşur. Bu bitkisel hayattır.
Travma koması: Genellikle
trafik kazaları sırasında başın bir yere çarpmasıyla oluşan bu tür travmalarda beyin bölgesinde lezyonlar, çarpıklıklar ve yaygın ancak düzeltilmesi mümkün bir ödem oluşur.
Zehirlenme koması: Aşırı miktarda ilaç ya da zehirli maddelerin alınmasıyla oluşan koma durumu. Komaya yol açan madde temizlendiğinde koma hali biter.
Kışkırtılmış koma: Doktorlar bazen, hassaslaşmış beynin bir süre çalışmaması için uyuşturucu ilaçlarla hastayı komaya sokarlar. Bu kontollü bir koma halidir.
Kalıcı bitkisel hayat: Beyin gövdesi sağlam ancak korteks hasarlıdır. Bilinç yitimi olmasına rağmen vejetatif işlevler düzenlidir. Hastalar etrafındakileri yanıltabilecek birtakım otomatik motor işlevlerini (esneme, gözbebeklerinin hareketi, kolları bükme/açma gibi) koruyabilirler. Ancak bu gelişim hemen durur. Tepkisizliğin bir aydan daha uzun sürdüğü komalarda bitkisel hayat kalıcı sayılır.
Uyanma: Koma ve yeniden uyanma hali arasındaki ilk sınır. Hastanın gözü açık kaldığı süredir. İkinci evrede bilinç faaliyeti gözlenir. Bazı vakalarda ise hasta geçici bir süre için belleğini yitirir. Sonra yeniden kendine gelir. Bazen de kişi uyanıktır ancak bilinçli bir durum gözlenmez; bu ‘bitkisel hayattır’. Böyle durumlarda hastanın özel bir merkezde bakım altına alınması gerekir.
YER YIL 250 BİN KİŞİ KOMAYA GİRİYORHer yıl trafik kazaları, boğulma, enfarktüs, anevrizma, zehirlenme vakaları sonucu dünyada 250 bin kadar kişi birkaç saat, bazen günler, aylar hatta yıllar boyunca bilincini yitiriyor. Belçikalı sinirbilimci Jean-Michel Guerit’ye göre, koma (Yunanca: derin uyku), dıştan gelen uyarılara rağmen bilincin kapalı kalması anlamına geliyor. Eskiden koma ölümden önceki evreydi. Günümüzde ise nörofizyoloji ve canlandırma yöntemleri ile komaya, hatta bitkisel hayata girilse bile (beyin hasarının çapına göre) komadan kurtulma olasılığı var. Ancak yine de komadan sonra hastaların sadece üçte biri tamamen iyileşebiliyor. Tıp dünyası komaya girerek hasarsız veya az hasarlı uyanan bu kişileri mucizevi insanlar şeklinde tanımlıyor. Bunlardan bazıları ise ani ölüm yaşadıklarını ifade ediyorlar. Uzmanlar bu akıl almaz olguyu günümüzde ‘bilincin beşinci boyutu’ olarak adlandırıyorlar.