Oluşturulma Tarihi: Eylül 12, 2002 00:00
Yaşadıklarımız tek kelimeyle ayıptır. Demokratik sistem parçalanıyor. Politikacılar tamamen kişisel nedenlerle hem kendilerini, hem de partilerini kurtarmaya çalışıyorlar. Oysa, başaramayacaklar.Şimdiye kadar defalarca Askerin, Türk siyaseti üzerine ağırlığını koymasını eleştirmiş bir insanım. Politikaya karışmalarının siyaset kurumunu zayıflattığına, her darbe girişiminin sivil kadrolar içindeki değerli insanları kaçırdığına dikkat çekmişimdir. “Siyasetin” sivil siyasetçilere bırakılması gerektiğinin altını çizmişimdir.Kalbimde yatan, Türkiye’nin diğer çağdaş ülkelerde olduğu gibi, ciddi, tutarlı, belirli etiklere bağlı, ilkeleri olan siyasetçiler tarafından yönetilmesi, Asker’in de gerçek görevi olan, ülkeyi düşmanlara karşı koruma işlevini yürütmesiydi.Gelin, bir de bugünkü manzaraya bakın.“Politikacı” diye adlandırdığımız insanlar daha politika yapmanın ne olduğunu bilmiyorlar. Politika yapmayı bir meslek gibi algılıyorlar. Ne ideolojileri, ne ilkeleri var. Tutarsız, ciddiyetsiz ve kişisel hırs ile yanan bu insanlar topluluğu. Tek hedefleri, TBMM’de kalmak. Bunun için de , herşey mubah görülüyor.Eskiden bu hastalıkların, milletvekilleri arasında yaygın olduğunu sanırdık. Şimdi bakıyoruz ki, bu salgın barajı geçemeyen partilere de sıçramış.Ülkenin demokratik sistemi param parça ediliyormuş, toplumun politika kurumuna inancı tamamen yok oluyormuş, kimsenin umurunda bile değil.TOPLUM NEDEN SİYASETÇİYE GÜVENSİN?O zaman toplum politika kurumuna, politikacılarına neden güvensin?Tabii ki güvenmez. Güvenmediği sürece de haklı olarak Komutanların gözünün içine bakar. Toplum böyle davranınca, medya’da aynı şekilde hareket eder. Türkiye de, bu döngüden kendini kurtaramaz. Demokratik sistemi normal biçimde işletemez. Boş yere Kopenhag Kriterlerine uyum sağlamaya, makyaj yaparak MGK’nın etkinliğini AB’den gizlemeye çalışır.Yani Türkiye, kendi kendini aldatır.KOMUTAN NEDEN SİYASETÇİYE GÜVENSİN?Şimdi bir de olaya asker açısından bakalım.Liseden itibaren Türkiye’nin
Atatürk tarafından onlara emanet edildiğini öğrenerek büyümüşlerdir. Özellikle politikacılara güvenilmemesi gerektiğine, Türkiye’nin temel politikalarını, temel çıkarlarını ancak kendilerinin koruyup kollayabileceklerine inanmışlardır.Bütün güçlükleri yenen, durmadan çalışan ve aşamalardan geçip Komutanlığa yükselen Asker, şimdi siyasetteki manevraları izliyor. Hayretler içinde, partiler arasında fırıldağa dönenleri, ciddiyetsizliği, ilkesizliği görüyor. Siz bu Askerin yerinde olsanız, hele toplumdan böylesine güven ve destek alsanız, politikacıya saygı duyar mısınız? Politikaların oluşmasına ve uygulanmasına karışmaz mısınız?Karışırsınız.Asker de karışıyor. Politikaya kimi zaman ağırlığını koyuyor, yönlendiriyor. Kimi zaman da paylıyor, hadlerini bildiriyor. Politikacılar da (liderler dahil) bütün bu ilişkiyi çok doğal karşılıyorlar. Sanki işlerine geliyormuş, politika oyununu daha kolay oynayabiliyormuş gibi hareket ediyorlar.Özetlemek gerekirse, temel sorun Asker’den değil politikacılar ve politik kurumlardaki çarpıklıklardan kaynaklanıyor. Politika kurumu yerli yerine oturamadıkça, politikacılar çağdaş politikacılığın ilkelerini benimsemedikleri sürece, ne yazık ki demokratik sistemimiz sağlıklı bir noktaya ulaşamayacak.Ya toplum politika kurumuna gereken dersi vermeli veya politikacı kendini bu acıklı durumdan kurtarmalı. Aksi halde bu trajediyi daha uzun süre yaşayacağız.
button