Siyasette neyi yapamadığımızı kızımın dizisinde izliyorum

Fikri Bey annenizin ikinci eşi. Sizi o büyüttü ama 23 yaşında evlat edindi. Evlat edinme sürecinde kanuni zorluklar çıkmıştı hatta Medeni Kanun’u sırf Fikri Sağlar sizi evlat edinebilsin diye rötuşladıkları söylendi... Doğru muydu bütün bu konuşulanlar?
GERÇEK SAĞLAR: Rötuşlanmanın dışında, aslında kanunun değiştiğini biliyorum. Davamız bizden sonrakiler için örnek oluşturdu. Bence tam Fikri Sağlar’a göre bir çalışmaydı.
Nasıl bir baba-kız ilişkiniz var? Bu kadar önemli miydi Gerçek’in sizin nüfusunuza geçmesi?
FİKRİ SAĞLAR: Çocuklarıma çok düşkünüm. Her gün en az iki kere Gerçek ve Yankı ile telefonla konuşurum. Gerçek’le sırlarımızı paylaşırız. Bazen takacağım kravat ya da giydiğim ceket için bile uzun uzun konuşuruz. Birbirimizi kırmamaya dikkat ederiz. Ciddi tartışmalardan sonra bile bir tatlı sözle durum eskisine dönebilir.
En iyisi en başa dönelim... Baba-kız olarak birbirinizi nasıl tarif edersiniz?
FİKRİ SAĞLAR: Kızım akıllı, iyi, romantik, nazik ve duygusal. Zaafları da var: Doğrucu davuttur. Bazen de keçi gibi inatçı!
GERÇEK SAĞLAR: Babam son derece uyumlu, sıcacık, sakin ve demokrat bir adam.
Bir araya geldiğinizde nasıl vakit geçiriyorsunuz?
GERÇEK SAĞLAR: Annem, babam ve ben çok keyifli vakit geçiririz. Evimizde üçümüz bir kanepede üzerimizde battaniyelerimiz, dizilerimizi ve filmlerimizi izlerken keyfimize diyecek yok. Annem hiç hoşlanmaz ama babamla maç da izleriz.
Bu keyifli zamanlarda oğlunuz Yankı niye sizinle olmuyor?
FİKRİ SAĞLAR: Yankı, Fransa’da okuyor. Sorbonne Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde... O da annesine çekti. Genlerinde sanat var. Lisede bir tiyatro oyununda rol aldı. 2010’da bu oyunla okulu Barselona’da Frankofon okullarının tiyatro festivaline katıldı. Doğrusunu söylemek gerekirse içimden eyvah dedim. Bunu da sanata kaptıracağız. Neyse ki o, hukuku tercih etti.

Kısa dönem askerlik yaptım
GERÇEK SAĞLAR

Ankara Devlet Konservatuvarı’nı bitirmişsiniz. Sonra nasıl keşfedildiniz?
- Konservatuvardan sonra New York Columbia Üniversitesi’nde oyunculuk master’ımı tamamladım. Türkiye’ye bir dizi teklifiyle döndüm: ‘Kurşun Yarası’. Ama size anlatabileceğim, çok heyecanlı bir keşif hikâyem yok maalesef...
‘Sakarya Fırat’ dizisinde bir teröristi canlandırıyorsunuz. Tereddütleriniz oldu mu?
- Tabii ki oldu, sadece terörist olduğu için değil aynı zamanda ilk anti-kahraman rolüm olduğu için de başta bazı soru işaretlerim vardı. Ama keyif aldığım bir rol. Hem ruhen hem de fiziksel açıdan ‘Küpeli Necla’ hiç kolay bir karakter değil. Diziye ilk başladığımızda fiziksel kondisyonumu artırdım, diyalekt çalıştım. Kısa dönem askerlik yaptım diyebilirim...
Dizide suikast silahı olarak Kanas kullanıyorsunuz. Gerçekten silah kullanmayı bilir misiniz?
- Hayır, gerçeğini hiç görmedim, kullanmayı da bilmem. Balon ve şişe vurmak gibi bir-iki sportif atış dışında da daha önce silah kullanmadım. Çok ilgimi çeken bir şey değil ama arada atış yaparken eğlenmiyor değilim.

Siyaset kanın akmasını önleyemiyor
FİKRİ SAĞLAR

‘Sakarya Fırat’ dizisinde kızınız bir teröristi canlandırıyor. Gazetelerde çıkan ‘Bakanın kızı terörist oldu’ başlıkları sizi rahatsız etti mi?
- Hayır çünkü dizi Türkiye’nin en önemli sorununu gözler önüne seriyor. Türkiye’de 27 yıldır kirli bir savaş var. Kardeşler birbirine kinleniyor. Dizideki gibi Çanakkale’de, Kurtuluş Savaşı’nda yan yana gazi olmuş dedelerin torunları, aynı toprağın insanları... Onların mağduriyet ya da öfkelerinden yararlananlar var. Oyun içinde oyunlar oynanıyor. Siyaset kanın akmasını önleyemiyor. Oysa dağda insanlar bambaşka bir yaşam sürüyor. Amaçlar, hedefler, sözler ve gurur üzerine bina edilmiş sanal bir hayat. Yaratılmış, zorlanmış ve bölünmüş taraflar. Ya insanlık? Ondan bahseden yok.
Gerçek’in canlandırdığı karakteri nasıl buluyorsunuz?
- Dizinin gerçeklerini anlatması için ‘Küpeli Necla’ karakteri lazımdı. Ancak yaşamının bir bölümünde başından geçenler; aşkı, nefreti bir insanı bu kadar vahşi yapabilir mi? diye sordum kendime... Çeşitli vesilelerle karşılaştığım gerçek kahramanlardan dinlediklerimi hatırladıkça, “Evet, kin insanı insanlıktan çıkarabiliyor” diyorum. Üstelik dağda yaşamak zorunda bırakılıyorsanız, mağaralarda saklanarak düşman diye belletilen akranınınızı takip ederek ölmeden öldürmek için çaba gösteriyorsanız, vahşileşmek yaşamın zorunluluğu haline geliyor.