Güncelleme Tarihi:
BU FOTOĞRAFLAR İLK KEZ YAYINLANIYOR
HASAN YELMEN
Gelmiş geçmiş en şık devlet adamı
Hasan Yelmen cumhuriyetle yaşıt. Üsküp doğumlu. Babası Vardar nehrinin kenarında tabakhaneler kurmuş bir derici. İlkokuldan sonra İstanbul’a göçtüklerinde baba mesleği dericiliği Kazlıçeşme’de devam ettirdi ve tabakhaneyi deri fabrikasına dönüştürdü. Bu arada deri uzmanı kimya mühendisi oldu ve Beykoz Deri Fabrikası’nda staj yaptı. 1975’te de dört yeğeniyle birlikte Derimod markasını kurdu. Yıllarca dericilik konusunda İstanbul Üniversitesi’nde ders verdi.
“Türkiye’de şıklık onunla başladı” dediği Atatürk’ün zarafetinden etkilenerek 1989 Aralık’ta onu tanıyan 28 kişiyle konuştu. Su katılmamış Atatürk hayranı Yelmen’in röportajlarının ortak teması Atatürk’ün şıklığıydı. Yola çıkarken yanında Emre Kongar da vardı. Tesadüf bu ya Kongar, Pertevniyal Lisesi’ndeki felsefe hocası İhsan Kongar’ın oğlu. Ancak o zaman bu röportajlar çeşitli sebeplerle 20 yıllık derin bir uykuya daldı. Bu kıymetli fakat ham malzeme, nihayet geçen yıl Nebil Özgentürk’ün eline geçti. Hem Yelmen hem de Özgentürk “geç olsun ama temiz olsun” dediler ve sonunda “Gazinin Son Tanıkları Anlatıyor: O Daima Şıktı” kitabı ortaya çıktı. Yelmen’e göre Atatürk gelmiş en şık devlet adamı. Giysilerini beğendiği diğer siyasetçilerse Adnan Menderes ve Ali Babacan.
NEBİL ÖZGENTÜRK
Eskilerin hafızası inanılmaz
Kitabın hazırlanmasına Hasan Bey’in manevi kızı Sinem Kalkan’ın vesile olduğunu söylüyor Özgentürk. Taşınırken tesadüf eseri 20 yıl önce yapılan görüşmelerin kayıtlarını buldu ve Özgentürk’ün kapısını çaldı Kalkan. Ünlü belgeselci işin içinde Kongar’ın da olduğunu öğrenince, hiç tereddüt etmeden kitabı hazırlamayı kabul etti. Böylece aralarında Berat Günçıkan ve Melda Davran’ın da bulunduğu 8-9 kişilik bir ekiple çalışmaya başladılar. Röportajlarda bazen daldan dala atlanıp, konu dışına çıkıldığı için kitabın asıl temasını sabırla damıttılar. Özgentürk’ün deyimiyle “200 sayfalık bir kitabı mücevher gibi yonttular”. Bu arada onlarca kaynağı taradılar. Ayrıca kitapla verilen kısa bir belgesel DVD’si hazırladılar. Daha da hoşu, kitabın ilginç hikayesini de 50 dakikalık bir başka belgesele dönüştürdüler.
“Eski insanların hafızalarına saygı duyuyorum” diyor Özgentürk: “90 yaşındaki biri 30’lu yılları dün gibi anlatıyor. Bir lider ancak bu kadar kalpten sevilebilir. Atatürk’ü 10 dakika görenler bile ağlayarak kare kare hatırlıyor. Time Dergisi’ne kapak olan zarafetinin yanı sıra, kadınlara nazik davranan çok insani halleri de var. Ayrıca iyi giyinmesi sayesinde olduğundan çok daha heybetli görünüyor.”
HASTA YATAĞINDA BİLE ŞIK
Dönemin ünlü terzilerine diktirilen incecik çizgili takım elbiseleri, kendi adıyla anılan kolalı Atatürk yakaları, süslü kırbaçları, golf pantolonları, ipek iç çamaşırları, deri ceketleri, zarif kol düğmeleri, zevkli renk seçimleri ve pırıl pırıl rugan ayakkabılarıyla hep dikkat çekiyor Atatürk... Dolmabahçe’deki hasta yatağında bile giyimine itina gösteren fevkalade şık bir devlet adamı portresi çiziyor. İyi giyinmekten zevk aldığını etrafındakilere de ifade ediyor. Ancak tanıkların üzerinde uzlaşamadığı iki konu var: Birincisi, bazıları Atatürk’ün Paris’teki ve Londra’daki terzilerde ölçüleri olduğunu ve kıyafetlerinin dikilip oradan geldiğini söylüyor. Buna şiddetle itiraz edenlerse kıyafetlerini Türkiye’deki terzilere hazırlattığını anlatıyor. İkinicisi, Atatürk’ün kullanmadığı eşyalarını etrafındakilere dağıttığını da, tam tersine elinin biraz sıkı olduğunu da söyleyenler var.
ASTRAGAN KUZUSUNA KIYAMADI
Tarihçi Cemal Kutay’dan Kocatepe’de giydiği ve simge haline gelen astragan Buhara kalpaktan yola çıkıyor: “Atatürk astraganı seviyor. Ankara’daki Orman Çiftliği’nde Karagül koyunu yetiştirebileceklerini söylemişler. Karagül koyunu doğurduğunda kuzunun dokuz nefes almasına müsaade ediyorlar. Kuzu nefes aldıkça o postun kıvırcıklığı genişliyor, dokuz nefesten sonra da boğuyorlar. Derisini işleyip astragan yapıyorlar. Mustafa Kemal kuzuyu boğduklarını görünce ‘Böyle hunharlık olur mu?’ diye çiftlikte çalışanların dokuzunu kovuyor. Bütün o tesisi kaldırıyor. Bu kadar harp görmüş adam kan görmeye dayanamazdı.”
SİYAH PELERİNLİ YAKIŞIKLI
Füreya Koral: “Atatürk babamın askerden arkadaşıydı, ben dokuz yaşındayken bir gün bizi uğurlamaya istasyona gelmişti. Üstünde siyah bir pelerin vardı ve ben hiç pelerin görmemiştim. İstanbul’da pelerin olduğunu zannetmiyorum ama Atatürk pelerin giymeyi adet haline getirmişti. İstasyondaki bütün kadınlar “Bu siyah pelerinli yakışıklı kim” diye bakıyorlardı.”
KİTAPTA KİMLER VAR
Aralarında Müzeyyen Senar, Sabiha Gökçen, Füreya Koral, Coşkun Kırca, Sadi Irmak, Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, Nadir Nadi, İlhan Selçuk, Arı İnan, Vasfi Rıza Zobu, Bedia Muvahhit, Özden İnönü (Toker), Altemur Kılıç, Fuat Bayramoğlu, Sabri Çağlayangil, Faruk Kenç, Abbas Parmaksızoğlu, Fevzi Günalp, Cemal Kutay ve Melek Tokgöz gibi isimlerin olduğu 28 kişiyle yapılan söyleşilerden oluşuyor kitap.