Siyah Beyaz bir hikaye

Güncelleme Tarihi:

Siyah Beyaz bir hikaye
Oluşturulma Tarihi: Nisan 25, 2010 00:00

Ankara’nın en özel barlarından Siyah Beyaz’da yolları kesişmiş insanların hikayelerini konu alan “Siyah Beyaz”, bugün vizyona girdi. Biz de filmin rüya kadrosunun üç önemli ismiyle; Tuncel Kurtiz, Erkan Can ve Nejat ışler’le bir araya geldik, sette yaşananları ve Emek Sineması’nın son durumuyla ilgili görüşlerini sorduk.

Haberin Devamı

Yönetmen Ahmet Boyacıoğlu gerçekten de çok güzel bir iş yapmış. Sizleri aynı sette buluşturması bile Türk sineması adına önemli.

Öncelikle sormak istiyorum, bu kadro nasıl bir araya geldi?  

- Nejat İşler: Kars Film Festivali’nde Ahmet Boyacıoğlu yanımıza geldi. “Ben bir film çekeceğim, sen bunu diyeceksin, sen bunu yapacaksın” dedi. Biz de kabul ettik.

- Erkan Can: Eee, Ahmet Abi’yi severiz. Ekibin geri kalanıyla eski arkadaşız. Ayrıca o barı da 30 yıldır biliriz.

Siyah Beyaz’ın özelliği nedir? Herkes giremez gibi bir his uyandırıyor. Kapıda özel bir şifre mi soruyorlar?

- Erkan Can: Çok nezih, çok güzel bir mekan ve eski müdavimleri var. Kapıdaki Bakır Abi neredeyse 30 senedir orada... Bakıyor, beğenirse alıyor, beğenmezse almıyor içeri seni...

- Nejat ışler: Bu filmde de oranın müdavimlerinin hikayeleri alınmış, kurgulanmış. Rüya sahnesinde barın gerçek müdavimleri de rol aldı. Haber saldık, ta Kanada’dan insanlar geldi o sahne için.

İstanbul’da var mı böyle yerler?

- Erkan Can: Çiçek Bar var.

Nejat senin müdavimi olduğun bir yer var mı?

- Nejat İşler: Ben zaten müdavimi olmadığım yere gitmem. Mutlaka tanıdık birilerinin olması lazım. Ama genel davranış şekli budur, insan güvenilir bir yerde olmak ister. Ne bileyim işte, sıkıntısı vardır gider, dostlarını görmek ister gider.

FİLMDEKİ SÜMÜKLÜBÖCEKLERİ BİR SÜRE EVDE BAKTIK

Sen bu filmde bir doktoru oynuyorsun, bir de ameliyat sahnen var...


- Nejat İşler: En büyük avantajım Ahmet Boyacıoğlu’ydu. Kendisi genel cerrah ve ameliyat sahnesinde benimle birlikte kamera önündeydi. Yanımdaki doktor odur...

Biraz içine kapanık bir doktoru canlandırıyorsun. Anlatır mısın o karakteri?

- Nejat ışler: Cerrahlık garip bir meslek, hiç normalini görmedim ki şimdiye kadar. ınsanları kesip biçmek, değişik iş yani. Bu da insana garip bir hâl veriyor. Bir de benim oynadığım karakter filmin başında karısı tarafından terk ediliyor. Travması var yani... Bu film, kentli yalnız insanını hikayesini anlatan güzel bir iş oldu aslında.

Erkan, sen de Müzeyyen adlı sümüklüböceği ile yaşayan bir avukatı canlandırıyorsun. Neler diyeceksin rolün hakkında?

- Erkan Can: Hiç avukatlık yapmamış, babadan varlıklı, yalnız bir adam bu. 30 sene önce bir kadın sevmiş, ondan sonra bir daha öyle bir aşk ruhuna girmemiş. Bu barda birkaç arkadaşı, arabası ve sandalı var, bir de Müzeyyen’i... Hayatını bunlara göre kurmuş. Saatinde evine gidiyor, saatinde yatıyor, saatinde bara gelip gidiyor.

Biraz Müzeyyen’den söz etsek...

- Erkan Can: Sümüklüböcekler bira kokusuna geliyor. Filmde sekiz on tane vardı. Onların bir kısmını kızım Deniz aldı iş bitince. Evde yaklaşık 15 gün baktık.

Sonra?

- Erkan Can: Saldık gittiler.

Bu bir gişe filmi mi yoksa festivallerde mi göreceğiz?

- Nejat ışler: Bu bir sinema filmi.

- Erkan Can: Sinema filmi gişe de yapar, festivalde de oynar.

FENERBAHÇE-BEŞİKTAŞ MAÇINDA  EMEK İÇİN PANKART AÇTIM

Emek Sineması’na gelelim. Emek’in kurtulacağına dair bir umudunuz var mı?


- Nejat İşler: Ben bundan, yıllardır film izlemek için Emek’e gitmeyen, galalarını alışveriş merkezlerinde düzenleyen yapımcıları ve sinemaseverleri sorumlu tutuyorum. Sen Emek Sineması’na hak ettiği değeri vermezsen, gelir orayı alışveriş merkezi yaparlar.

- Erkan Can: Beyoğlu, İstanbul’un hatta dünyanın göbeği bana göre. Buradaki sinemanın kaldırılıp yerine alışveriş merkezi yapılmasını aklım almıyor.

- Nejat ışler: Ben yıkılacağını sanmıyorum. Ortak akıl bir yerde “Evet, biz böyle bir şey düşünmüştük ama anladık ki olmuyor” diyecek. Ben Fenerbahçe-Beşiktaş maçında, “Emek Sineması’nın feneri sönmesin” diye pankart bile açtırdım. Arkadaşlarla beraber yaptık.

TUNCEL KURTİZ: KAPLUMBAĞA GİBİYİM, KABUĞUMA ÇEKİLDİM

Son dönemde “Ezel”deki Ramiz Dayı karakteriyle fenomene dönüşen usta oyuncu Tuncel Kurtiz, “Siyah Beyaz”da ütopik bir ressam karakterini canlandırdı.

“Siyah Beyaz filminde sizi çeken neydi?

- “Siyah Beyaz”da beş tane tuzu kuru insan var aslında. Bir doktor, bir ressam, bir mirasyedi, çok parlak bir kadın, bir de barın sahibi. Ben o ütopik ressamı oynamayı çok istedim.

Neden?

- Çünkü ben de hayaller kuran ütopik bir adamım. Yani daha güzel bir dünya hayal etmekten yanayım ve bunu felsefe olarak Bedrettin’de buluyorum, Ömer Hayyam’da buluyorum. Ömer Hayyam ne diyor mesela; “Olsaydı elimde eğer bir an imkan, dünyayı yıkar çarkı ederdim viran. Bir başka cihan hakederdim, ta ki ölünce murada nail olsun insan...” Yani her insanın dünyamızda hakkı var... Herkesin daha iyi yaşamaya, çocuklarını okutmaya hakkı var. Simit satarım, lağım temizlerim ama akşam evime gidip temiz bir yerde duşumu alırım. Pikabıma plağımı takıp kitabımı okumak isterim. Bu benim hayal ettiğim dünya. “Mal sahibi mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi” diyen adamlardanım yani. şimdi Edremit’in bir köyüne sığındım, kendi aşiyanımı kurdum. Orada bir kaplumbağa gibiyim. Ara sıra başımı çıkarıyorum, bakıyorum ki durum vaziyet kötüye gidiyor, yine kabuğuma çekiliyorum.

BİR YAZ DAHA YAŞARSAM O FİLMİ YAPACAĞIM

“Oynadığım karakterlere biraz babamı katarım, gördüğüm kadınlarda da biraz annemi görürüm” dediniz. Bunu açıklar mısınız?


- Doğdum, annem beni kucağına aldı, emzirdi. Bana bir terbiye vermeye çalıştı. Ben kendi yolumda yürüdüm. Babam da aynı şekilde zaman zaman kızdı, “Ölmek daha iyi seni bu halde görmektense” dedi, ama ben yine kendi yoluma gittim. Ben bir oktum, o beni uzağa fırlattı. O beni hukukçu yapmak istemişti ama ben onun yolunda olamazdım. Dokuz sene üniversitede dolaştım, Özdemir Asaf’ın matbaasında durdum. ılk yemeklerimi Özdemir Abi ısmarladı bana. Çünkü bütün paramı pokerde kaybetmiştim. Yemekten sonra sade Türk kahvesi içmenin, rakı-kavunun tadını aldım. Oscar Wilde’ı öğrendim ondan. Ve Özdemir Asaf’ın inanılmaz bireyciliğini gördüm. Bireyler olmadan toplumculuk olmaz.

Her şeyin derinine dalmışsınız. Bu durum sizi nasıl etkiliyor?

- Mutsuz azınlığın içinde olmak hoşuma gidiyor. Mutsuz olmanın mutluluğunu yaşıyorum ve insanlara bir şeyler söylemek için uğraşıyorum.

“Siyah Beyaz”ın çekimlerinde de böyle bir sohbet ortamı doğdu mu?

- Tabii ki, olmaz mı... Ekibe baksana; Nejat ışler, şevval Sam, Taner Birsel. Çekimler bittikten sonra hep sohbet ediyorduk.

Kendi sinemanızı yaratma fikriniz var mı?

- Evet, Bedrettin’i yıllardır yapmak istiyorum. Beş-altı senaryom da var ama tam olarak memnun kalamadım. Değişik bir şey arıyorum. Bir yaz daha yaşarsam bu filmi yapacağım galiba.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!