Güncelleme Tarihi:
Evin terasından geçen kalorifer borusu paslanmış, su betona sızıyor, mutfaktan içeri şakır şakır akıyor. Betonu kırıp boruyu değiştirmek lazım geldi. Mecburi yer karoları da yenilenecek. Yüksel (eniştem, ailenin mimarî işleri ondan sorulur, onun sırtına biner daha doğrusu) 55 m2’lik yer karosu istedi, aldık.
Cumartesi akşamı nakliyeci kapıya bırakacak, yukarı çıkaracak adam lazım, onu da Yüksel buldu. 55-60 yaşlarında, zayıf, hafif kambur, hırpani, ak saçlı, ak düşmüş sakallı, mavi gözlü bir adamcağızı getirip kapıya bıraktı.
Kamyoneti apartmanın giriş kapısında bekliyor.Yukarıdan seslendim:
- Bey, kamyonetin gelmesi yarım saati bulur. Hava sıcak. Aç mısın, susuz musun?
- Öğlen yemek nasip olmadıydı bey, varsa bir ekmeğin yerim...
Buzdolabında birşeyler buldum, mutfakta atıştırdı, uzun uzun hayır dua etti.
Şırnaklıymış, adı Muhammed.
- Allah ırazı olsun beyim. İnsan insanmışsın...
- Alt tarafı bir tabak yemek Muhammed Efendi, Allah’ı niye karıştırıyorsun!
39 kutu yer karosu bıraktılar kapının önüne. 40 santime 40 santim, taşıması zor ve her biri 30 kiloyu aşkın.
Muhammed Efendi çelimsiz, yaşlı, kavruk, tek başına... İçime sinmedi:
- Muhammed Efendi, sen bunları tek başına taşıyabilir misin? Birini daha arayalım mı?
- İşim bey, söz verdik, Allah utandırmazsa inşallah...
Haa, en önemlisini unuttum, 4’üncü kat bizimki, asansörsüz!
Kan ter içinde, birer birer dört kat çıkarıyor karoları. Son basamaklarda bekliyorum, vicdanım rahat etmiyor, utanıyorum, izah ettim niye benim de yükün altına giremediğimi, hani bana merdiven yasak, hele hele merdivende ağır taşımak, zinhar...
- Sen niye taşıyacakmışsın, bana yardım ediyorsun ya, Allah senden razı olsun...
Bir iki seferinde ben de ucundan tutunca, sırtındaki yükü erken alıp yukarı çıkarınca, ‘Bey’ gitti, yerine ‘Kardeşim’ geldi.
Şırnaklı Muhammed’in gözünde, gönlünde ‘Kardeş’ mertebesine erdim!
Ben bu kelimenin en derin anlamına alışık Serdar, ben, bu kelimeyi en sevdiklerimden binlerce kere işiten Serdar, inanır mısınız, Şırnaklı bir garip köylü Muhammed’in ‘Kardeşim’ payesiyle duygulandım...
En az 30 kere çıktı, sırtında tutması biçimsiz 30 kilo yükle, dört kat merdiveni...
Hava kararmıştı işini bitirdiğinde.
Bir kez daha izin istedi benden.
- Evim uzak, geç kalırım. Müsaade etsen, namazımı bir kılsam, Allah’ın izniyle...
Kıble’yi gösterdim, terasta eda etti.
Sonra, parasını isteyemeden, gider gibi yaptı.
- Allah kabul etsin Muhammed Emmi... Yüksel Bey’le kaça anlaştıydınız?
- Ben 20 milyon istedim Bey Kardeş, ama Yüksel Bey sonradan ‘Sana bir 25 milyon verir bu iş için’ diye vallah kendi söyledi!
30’ar kiloluk 39 torba, sırtında 4 kat çıkaracak. Bütün gün inşaatta çalıştıktan sonra, Allah bilir aç karnına... 20 milyon yeter, demiş!
Bir 20 milyon uzattım, ‘Önce senin istediğin şu 20 milyon”, sonra bir 10 kağıt daha uzattım, ‘Bu da sana bir 10 milyon. Hakkını helâl et!..”
Durup şöyle bir baktı bana:
- Bu 20 milyon lirayı ben istedim, bu benim hakkımdı. Aha bu 10 milyonuysa sen verdin, Allah için verdin. Asıl sen hakkını helâl et!
Bu sefer benim boğazım düğümlendi.
Allah’ın bir garip köylüsü. Şırnaklı Muhammed. Bana ayak üstü insanlık, dürüstlük, iş ahlâkı dersi veriyor akşamın bir vakti.
20 milyon liraymış hakkı. Üstü Allah içinmiş...
İki sinema bileti parası. Bir tondan ağır malımı, yaşlı sırtında, titreyen dizleriyle gık demeden 4 kat çıkaran Şırnaklı fakir Muhammed...
Üstü başı perişan, öğlen nasip değilmiş de bir şey yememiş, kıçında kadife pantulu partal. Kimbilir İstanbul’da nerede kalıyor? Kimbilir ‘evine’ kadar kaç otobüs değiştirecek? Bilet parasını tasarruf edebilmek için belki de saatlerce yürüyecek...
20 milyon liraymış hakkı. Üstü Allah içinmiş...
Ve ‘BENDEN’ helâllik diliyor!
Ben ondan AF dileyeceğime...
Muhammed, Şırnaklı fakir köylü Muhammed.
Pırıl pırıl Kürt Muhammed.
Kardeşim, bana ‘Kardeşim’ demesiyle övündüğüm Muhammed!