Sirkte bir ‘kaybedici’

Güncelleme Tarihi:

Sirkte bir ‘kaybedici’
Oluşturulma Tarihi: Mart 20, 2009 13:53

Filmin Türkçe adı Şampiyon olsa da The Wrestler’de Mickey Rourke, kaybetmeyi neredeyse meslek haline getiren bir adamı oynuyor. Kazandığı tek yer ring ama o da çok inandırıcı değil.

Haberin Devamı

İsmail Türkmen / citizenoff@gmail.com

Gösteri dünyası çok geniş bir yelpazeyi kapsıyor. İnsanların temaşa ettiği, görmekten (hatta bazen dinlemekten) zevk aldığı ya da heyecan duyduğu aktiviteler şu ya da bu şekilde bu dünyanın içinde sınıflandırılıyor. Burası öyle farklı ögelerden oluşuyor ki örneğin “yedinci sanat” dediğimiz sinema ile bizde çok revaçta olmayan Amerikan güreşi böylece aynı kategoride değerlendirilebiliyor. Şampiyon’da da gördüğümüz gibi bir açıdan bakıldığında bunun çok da yanlış bir sınıflandırma olmadığı ortaya çıkıyor. Çünkü Amerikan güreşçileri de, bir yerde, sinema oyuncuları gibi kendilerine biçilen rolleri oynayıp ortaya bir temsil koyuyorlar. Dolayısıyla bir spor dalı olarak sunulan Amerikan güreşi, bu anlamda, örneğin yarışma unsurunun ileri düzeyde olduğu futboldan çok sinema ve tiyatro gibi gösteri dünyasının temsil şubesine yakın duruyor.

Haberin Devamı

Şampiyon’da, 1980’lerin büyük “yıldız”ı Randy ‘Koç’ Robinson’un (Mickey Rourke) bugün artık iyice yüzleşmek zorunda kaldığı “sıradanlaşma”yla hatta “düşüş”le imtihanını izliyoruz. Orta adını ringlerde kullandığı ve kendisiyle özdeşleşen “koç darbesi”nden alan Robinson, cennetten kovulan Adem’den bile yalnız ve beter bir yaşam sürmektedir. (En azından Adem’in iyi kötü bir Havva’sı vardı ama kahramanımız iki çift laf edebilmek için sokaktaki çocuklardan medet uman bir kimsesizliğe düşmüştür.) İrtibat kurabileceği tek yakını, kendisi yıldız o da küçücük bir çocukken terk ettiği ve bugün artık kendisini reddeden kolej çağındaki kızı Stephanie’dir (Evan Rachel Wood). Çaresizliğin zirvesindeyken gittiği kızına çeşitli mazeretlerle onu neden yüz üstü bıraktığını anlatmaya ve onun dünyasına girmeye çalışır. Önce kendisini fena tersleyen Stephanie’nin yelkenleri, Yeşilçam’ın “fantastik” melodramlarına yakışır bir abrakadabrayla yönetmen tarafından suya indirilse de bizimki bütün bu lütufları elinin tersiyle itip her şeyi berbat etmeyi başarır. Neredeyse kendisi gibi yapayalnız ve geçkince yaşıyla ring değil de striptiz sahnesinde performans sergileyerek hayata tutunmaya çalışan Pam’ın (Marisa Tomei) dünyasına da giremeyince dönüşü olmayan yolculuğuna çıkar.

DÖVÜŞÜN CAZİBESİ Mİ

Haberin Devamı

Şampiyon’un Türkiye’deki dağıtımcısından gelen basın bülteninde, Koç’un bu yolculuğa çıkışı şu ifadelerle veriliyor: “Ancak dövüşün cazibesi karşı koyulmazdır ve bir süre sonra ringe geri dönmeye karar verir.” Tabii bu da bir yorumdur ama kanaatimce “şampiyon”un ringe dönüşü, trajik bir biçareliğin sonucundan başka bir şey değildir. Bir anlamda da hatalarının bedelini ödemek, sorumsuzluklarına kendi usulünce isyan etmektir. Çünkü Koç artık iyice sirkte hayvanlara eşlik eden bir vakit öldürücüye döndüğünü görmüştür ve buna dayanamamaktadır.

Bir “profesyonel” kendisine birkaç gün önce para karşılığı teklif edilen bir işi beş kuruş almadan – hatta çok şeyler vererek – yapmayı kabul ediyorsa bunun neredeyse tek bir açıklaması vardır: Kaybetmeye mahkum bir hayat sürmek.

Haberin Devamı

IRKÇILIK NOTU: Filmde Koç’un ezeli rakibi olan ve güreşi seyredenlere “kötü karakter” olarak sunulan güreşçi güya İranlı ve adı da Ayetullah. Ben bu durumu, tutkunlarının “zeka kıtlığından” mustarip olduğunu ima ederek Amerikan güreşine getirilen bir eleştiri olarak algıladım. Eğer safça düşünüyorsam ve durum böyle değilse o zaman tek bir olasılık var: Filmi yapanlar sinema izleyicilerinin, “zeka kıtlığından” mustarip yaratıklar olduğunu zannediyorlar. Saflığımın sebebi bu ihtimali düşünmek istemememdir.

 

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!