Güncelleme Tarihi:
Kaza onları her şeyden habersiz uykuda yakaladı. Yıllar önce Ordu Akkuş’un bir köyünden İstanbul’a göçen Gül ailesinin en küçük çocukları Cengiz, henüz 2 yaşındaydı; sobanın yanındaki divanda yatıyordu, 9 aylık kızkardeşi Havvasin ise beşiğinde. Yer döşemeciliği yapan babalarına yardım için gelen amcalarının, pantolonundaki lekeyi temizlemek için kullandığı tiner birden sobanın üzerine sıçradı. Televizyonun patlama sesi iki bebeğin çığlığına karıştı. Cengiz’in bir kulağı ve yüzü yanarken, kardeşi bir daha sağ el parmaklarını kullanamadı.
Kazadan bir yıl sonra baba vefat edince beş çocuklu Gül ailesi bir kez daha yıkıldı. Bir süre sonra ikinci evliliğini yapan anne yanına ancak iki kızını alınca, üç erkek kardeş babaanneye kaldı. Cengiz, ilkokul ikinci sınıfa geçtiği yıl abisi ve kardeşiyle köyünün yolunu tuttu. Arka arkaya yaşanan olaylar Cengiz’i uzun bir süre makus talihine mahkum etti:
“Çocukken dalga geçenler olurdu tabii. Yaşıtlarımdan cüsseli olduğum için, hırpalardım onları. Ama, tanışana kadar sürerdi bu. Birbirimizi tanıdıktan sonra biterdi. Kendi çevremde değil ama yabancı ortamlarda rahatsızlık hissederdim. Herkese yaşadıklarımı anlatmak canımı sıkardı, o yüzden fazla kişiye de anlatmamışımdır.”
Cengiz Gül’ün ergenlik dönemi daha zor geçti. Bıyık ve sakalının çıkmamasından rahatsızlık duyan Cengiz, yanan kulağının yerini kapatmak için de saçlarını uzattı. Liseye giderken seyrettiği filmin hayatını değiştireceğini nereden bilebilirdi:
“(‘Face to Face - Yüz Yüze’ filmi mi sorusu üzerine) Yabancı bir filmdi. O filmi seyrettikten sonra ‘Bir gün benim de yüzüm değişebilir’ dedim. Aslında her şey filmlerle başlıyor, sonra gerçek oluyor. Filmler, hayatta yaşanmayanları, yaşanacak olanları yansıtıyor.”
KİŞİ AYNI, GÖRÜNTÜ BAŞKA
“Hayata küsmüş biri değildim, hayatla da aynalarla da barışıktım ama sıradan biri olmak istedim. Sizin gibi, normal biri” diye devam ediyor Cengiz Gül. Çevrenin etkisinden kurtulma isteğinin de bunda rol oynadığını söylüyor. Bir yıl önce tanıştığı plastik cerraha yaptığı teklif süreci başlatıyor:
“Yüzümün sol tarafı inceydi. Doktorum vücudumdan yağ alıp dolgunlaştırmıştı o bölgeyi. Daha yüz nakli yoktu ortalarda. ‘Vücudumdan deri alıp yüzüme koysanız nasıl olur’ diye sordum. ‘Olur ama zahmetli iş’ dedi. Üç-dört ay sonra yüz nakli çıktı. Doktorum bu kez, ha yüzüne vücudundan aldırdığın deriyi koydurmuşsun, ha yüz nakli yaptırmışsın. Bence nakil daha iyi çünkü vücudunun başka bir yerinden alınanların izi kalacaktır yüzünde. Yine de sen bilirsin’ dedi. Bir süre sonra da beni Hacettepe’den Dr. Serdar Nasır ile tanıştırdı. Serdar Hocam beni Ankara’ya davet etti. O sırada ilk yüz nakli oldu. Ben de Ankara’ya gelip hastaneye yattım. Hayatımda ne gibi değişiklikler olacağı ayrıntılı olarak anlatıldı. Tahlilleri ameliyat izledi.”
Türkiye’nin ikinci yüz naklinin kahramanı Cengiz Gül yaklaşık üç aydır yeni yüzüyle yaşıyor. 10 gün önce de taburcu olarak, Ankara’da eşi ve iki çocuğuyla yaşayan halası Münevver Oral’ın yanına yerleşti. Her gün bir saati ayna karşısında geçiyor. Günde beş kez yüz hareketi yapıyor. Balon şişirip flüt üflüyor. Yüz mimiklerini kullanabilme ve düzgün konuşabilmesi için altı aylık süre öngörülmüş. Ama o, ameliyattan bir ay sonra mimiklerini kullanmaya başlamış bile. Ameliyat sırasında ses telleriyle oynandığı için konuşması tam olarak anlaşılmasa da sesinin de zamanla oturacağını söylüyor. Bunun için konuşma pratikleri yapıyor.
Peki ameliyat sonrası kendine yabancılaştı mı? “İlk başlarda yabancı biri vardı karşımda. Kişi aynı kişi, görüntü başkası. Ama zamanla alıştım, şimdi aynada kendime bakıyorum.” Ya 25 yaşındaki bir bedende 40 yaşındaki bir yüzü taşımak, insana nasıl hissettiriyor kendini? “Biraz olgun hissediyorum” diyor gülerek. Halası tamamlıyor: “Sakallarına ak düşmese belki bunu da hissetmeyecek.”
HAKAN ŞÜKÜR’E BENZETTİLER
Eski görüntülerine bakarak naklin gereksiz olduğunu söyleyen doktorlar oldu. Bir rekabete kurban gittiğinizi düşünüyor musunuz?
- Hayır. Bu eleştirileri pek kaale almadım çünkü ne istediğimi gayet iyi biliyordum. Yoksa bu riski niye göze alayım? Yüzün tutmama ihtimali var. Kullandığım ilaçların da yan etkileri... Günlük dört ilaç kullanıyorum. Bu, ömür boyu sürecek. Beyinde tümörden, böbrek, kalp yetmezliğine kadar değişik sorunlar ortaya çıkabilir.
Nasıl tepkiler alıyorsunuz, sizi birilerine benzetenler oldu mu?
- Herkes olumlu yaklaşıyor. Çocukken bazen kendimi çirkin bulurdum, şimdi yakışıklıyım. Görenler de öyle diyor. Biri Hakan Şükür’e benzetti ama ben benzetemiyorum.
Organ bağışı yapan aileyle görüştünüz mü?
- Henüz temas kurmadım. Eniştem (Mustafa Oral) arayıp görüştü.
Organları bağışlanan kişinin eşi, “Eşimin yüzünü görmek isterim” demiş...
- Oral: Eşi görmek isterse görebilir.
İlk yüz nakli yapılan Uğur Acar ile görüştünüz mü? Ne de olsa aynı kaderi paylaşıyorsunuz.
- Hayır, görüşmedim, görüşmeyi de düşünmedim. Belki ileride görüşürüz.
Hayatınızda ne değişti nakilden sonra?
- Hiçbir şey. Sadece yüzüm değişti, gerisini yaşayıp göreceğiz.
Siz organlarınızı bağışladınız mı?
- Henüz değil, teknik sıkıntı olmazsa yüzümü de bağışlarım.
ASTRONOT OLMAK İSTERKEN
Küçükken astronot olmak isterdim. Derslerim ortaokula kadar iyiydi. Sonra bozuldu, toparlayamadım. Ortaokulla birlikte sınavı geçecek kadar çalıştım hep. Üniversite okumamda abim çok ısrarcı oldu. Ailede benden başka üniversite okuyan yok. Cumhuriyet Üniversitesi’nin iki yıllık Radyo Televizyon bölümünü kazandım, Sivas’ta okudum, yerel bir televizyonda da stajımı yaptım. Haber spikeri olmak istedim, birkaç yere başvurdum ama olmadı. Ameliyattan önce İstanbul’da bir firmanın internet altyapı hizmetlerinde çalışıyordum. Şimdi bir süre dinlenip kendime gelmek istiyorum. Birkaç küçük ameliyat daha olacağım. O zaman yüzüm biraz daha gençleşecek. Sonra hayatımı düzene sokacağım. Evlilik belki 4-5 sene sonra.