Güncelleme Tarihi:
İç dünyasında büyük yangınlar olan bir küçük memur.
Ankara’daki yalnız yaşamının monotonluğuna, sahteliğine karşı, benliğinde tam tersine fırtınalar esiyor.
Kendisiyle ve çevresiyle bitip tükenmeyen bir hesaplaşma içinde.
Hayata, yapamadıklarına, onun yerine yapanlara, yapmadığı halde yapmış muamelesi görenlere, onların etrafındaki yalakalara, ona, buna her şeye karşı öfkeli.
Öyle bir ‘ben’ ki içindeki, öyle bir ‘ego’ ki küçüklüğüne meydan okuyor, esip savuruyor.
Şahsiyetli, boyun eğmeyen, mücadeleden vazgeçmeyen bir adam olarak dimdik duruyor karşımızda, karşılarında.
Zeki Demirkubuz’un son filmi Yeraltı’ndaki memur Muharrem anlattığım.
SON ZAMANLARIN EN NÄ°TELÄ°KLÄ° FÄ°LMÄ°
Demirkubuz, hayranı olduğunu her fırsatta dile getirdiği Dostoyesvki’nin Yeraltından Notlar romanından esinlenerek çekmiş bu filmi.
Gayet serbest bir uyarlama denebilir aslında.
Romandaki aydın eleştirisinden çok uzaklara gelmiş bir hikâye önümüzdeki.
İç hesaplaşmaların da detaylandırıldığı, karakterin çatışmasın sonuna kadar arkasında duran bir çalışma.
Muharrem’in tüm yanlışlarına, ahlaksızlıklarına karşı duran şahsiyetli olma durumu, ince detaylarına kadar yansımış perdeye.
Çıkmazlarla dolu cinselliği, kıskançlıkları, egosu, öfkesi de.
Demirkubuz öylesine detaylı ve incelikli bir çalışma yapmış ki, her sahnesi dolu bir film izletiyor sevenlerine.
ENGİN GÜNAYDIN VE NİHAL YALÇIN
Başroldeki Engin Günaydın, oynadığı karaktere bürünmüş, resmen memur Muharrem olmuş, onun ruh haline girmiş.
Günaydın bu rolü ancak kendi psikolojisini çökerterek çıkarabildiğini her fırsatta dile getirmişti. Kendini mutsuzlaştırıp, bunalıma girmeden Muharrem’i oynamasının imkansız olduğunu itiraf ediyor.
Yöntemi ne olursa olsun, rolün hakkını verdiğini açıkça görüyoruz.
Muharrem rolünde ondan başkasını düşünebilir miydik?
Sanmıyorum.
Berlin Kaplanı filminde eleştirdiğim Nihal Yalçın, burada gündelikçi kadın rolünde çok iyi, filme katkısı büyük.
Filmde her duyduğunu not alarak, ondan bundan çalarak kitap yazan ve ödül alan solcu yazar ve yalakalarının irdelendiği sahne akıldan çıkacak gibi değil.
Muharrem’in, duvarlarında Che resimleri bulunup, Çav Bella şarkısı söylese de günlük hayatta söylemlerine ters yaşayan bu sahte insanlar grubuyla kavgası, hayatla kavgasının merkezindeki çatışmayı da simgeliyor aslında.
80 sonrası sözde solculukla dalga geçen bir sahne bu ve son derece başarılı.
O sahneyi izlerken yakın çevremdeki, elebaşı ve yalakalarından oluşan küçük gruplar, koyun misali enteller geldi hemen aklıma; elebaşı ne derse yalakaları kafa sallayan.
Zeki Demirkubuz’u bir kez daha ayakta alkışladım.
Çevremizin aynası ancak bu kadar net olabilirdi.
Ve sıradan görünen insanın ne kadar karmaşık olduğu ancak bu kadar detaylı ve incelikle verilebilirdi.
Yer altı, duygusuyla, gerçekleriyle, çekimleri ve oyunculuklarıyla konuÅŸan bir film, son zamanların kuÅŸkusuz en iyisi.Â
YERALTI
Yön: Zeki Demirkubuz
Oyn: Engin Günaydın, Nergis Öztürk, Serhat Tutumluer, Nihal Yalçın
Tür: Dram
Süre: 107 dk.
HAFTANIN DÄ°ÄžER FÄ°LMLERÄ°
Üçü de süper güçlü
CHRONICLE
DOĞAÜSTÜ
Yön: Josh Trank
Oyn: Dane Dehaan, Alex Russell, Michael B. Jordan, Michael Kelly
Tür: Aksiyon-Bilimkurgu
Süre: 84 dk.
Doğaüstü, süper güçlere sahip üç gencin önce eğlence sonra ise karmaşayla dolu karanlık ve hazin öyküsünü anlatıyor. Zaman içinde uçmayı öğrenen, düşünce gücüyle eşyaları hareket ettirebilen gençler telekinetik güçlerini önce eğlenmek için kullanıyorlar. Ki bu durum eğlenceli sahnelere gebe. Kızların eteklerini uçurmak pek çok liselinin hayalidir; bizimkiler için gerçek ve eğlence oluyor. Ama sonrası karanlık. Andrew kontrol edemediği öfkesi nedeniyle zamanla gücünün karanlık yönüyle yüzleşiyor ve olaylar kontrolden çıkmaya başlıyor. Eğlenceli ve kahkahayla başlayan hikaye bir anda diğer tarafa geçiyor, hüzünlü, ürkütücü ve karanlık bir hal alıyor. İzlediğimiz bir tür mockumentary; el kamerasıyla çekilmiş, gerçek süsü verilen sahte bir belgesel yani. Blair Cadısı’ndan sonra meşhur olan, Cloverfield ve Paranormal Activity ile devam eden tür de diyebiliriz. Özellikle son 15 dakikasındaki müthiş görsel efektlerle izleyenleri koltuklarına yapıştıran bu anti kahraman filmi yaratıcılığı ve görüntüleriyle 12’den vuruyor.
Eski Bond filmleri tadında
ÇAPRAZ ATEŞ
HAYWIRE
Yön: Steven Soderbergh
Oyn: Channing Tatum, Ewan McGregor, Antonio Banderas
Tür: Aksiyon-Dram
Süre: 93 dk.
Steven Soderbergh, Ocean serisinden sonra aksiyona geri döndü. Ünlü yönetmenin ilham kaynağı ise Bond filmleri. Bu filmi karakterlerin ne yapacağından ziyade kim olduklarını öğrendiğimiz eski Bond filmlerine benzetmeye çalıştığını söylüyor. İşinin ehli özel bir dedektif olan Mallory, tehlikeli bir görev için Dublin’e yollanıyor. Bu görevde bir gariplik olduğunu sezen Mallory oyuna getirildiğini anlıyor. Uluslararası bir seviyeye çıkan insan avından canlı çıkmak için bütün yeteneklerini kullanmak zorunda. Tek amacı ise bu işten sıyrıldıktan sonra ülkesine dönüp ihanet komplosunu düzenleyenlerden intikam almak. Çapraz Ateş’in oyuncu kadrosunda Michael Fassbinder, Ewan McGregor, Antonio Banderas, Michael Douglas gibi yıldız isimler olsa da merkezde yer alan isim Gina Carano. Eski bir dövüş sporcusu olan Carano beyazperdedeki ilk ciddi deneyiminde başarılı bir perfromans sergiliyor.
Hem çevreci hem keyifli
DR. SEUSS LORAX
Yön: Chris Renaud
Ses: Danny DeVito, Ed Helms, Zac Efron, Taylor Swift
Tür: Animasyon
Süre: 94 dk.
‘How the Grinch Stole Christmas’ ve ‘The Cat in the Hat’ten sonra bir Dr. Seuss hikayesi daha beyazperdede. Film, Theodor Seuss Geisel’in 1971 yılında yayımlanan ve çocuklara doğa sevgisini aşılamayı amaçlayan aynı adlı kitabının uyarlaması. 12 yaşındaki Ted hayallerindeki kızın ilgisini çekebilmek için çevreci olmak zorunda. Bunun için de dünyasını korumak adına savaşan Loraks adlı sevimli yaratığın hikayesini keşfetmesi gerekiyor. 70 milyon dolar bütçeli Dr. Seuss The Lorax, Amerika’da vizyona girdiği hafta birinci sıraya oturmuş ve hasılatı 160 milyon dolara ulaşmıştı. Bu film çocuklara doğa sevgisini aşılamak için mükemmel bir seçim. Çevreci mesajları o kadar güçlü ve yerinde ki çocuklarınızı da alıp mutlaka gidin, görün diyorum.
Film içinde film
FÄ°LM
Yön: Kerem Topuz
Oyn: Öznur Kula, Özgür Emre Yıldırım, İlker Savaşkurt, Cumali Karakaya
Tür: Dram
Süre: 87 dk.
Film, ülkemizde DOT ekibi tarafından uygulanan, seyirciyi kışkırtmayı hedefleyen ‘in-yer-face’ tiyatro akımının sinemadaki örneği. Yönetmen Kerem Topuz konu kadar anlatım biçimine de önem verdiğini ve izleyicinin alışık olmadığı bir şey yapmaya çalıştığını söylüyor. Kemal Mutlu bir sinema filmi çekmeyi kafasına koyan, yönetmenlik heveslisi bir genç. Amatör bir kamera alıp, sürekli çevresini çekmeye başlıyor. Beraber yaşadığı ev arkadaşı Nuri’nin yetimhane yıllarından olan arkadaşı İzzet hapisten çıktıktan sonra bir gün çıkageliyor. Nuri ne kadar naif, sakin kendi halinde bir insansa İzzet o kadar tersine bıçkın ve bela dolu bir adam. Kemal doğal hayatın akışında filmi için tam da aradığı adamı bulduğuna inanıyor ve onun her anını kameraya almaya başlıyor. Beraber o akşam dışarı çıkmalarıyla İzzet’in gittikleri mekanlarda olay çıkartması bir oluyor. Bara eğlenmeye gelen oyuncu Öznur Kula’yı silah zoruyla rehin alan İzzet, kadını Kemal ve Nuri’nin evine götürüyor ve gece gitgide çığrından çıkıyor. Film, geçen yıl Atlanta Undegorund Film Festivali’nde En İyi Yabancı Film seçilmişti.
Kurtadam filmi
THE HOWLING REBORN
YENÄ°DEN DOÄžUÅž
Yön: Joe Nimziki
Oyn: Landon Liboiron, Lindsey Shaw, Ivana Milicevic
Tür: Korku
Süre: 92 dk.
Gary Brandner’in 1977 tarihli romanı The Howling, 1981’de Joe Dante’nin filmine esin kaynağı olmuş ve bir seriye dönüşmüştü. Yeniden Doğuş da bu seriye dayanan bir kurt adam filmi. Annesi, kendisine hamileyken öldürülen Will, okulda aşık olduğu Eliana ile bir araya gelmek için bir partiye katılmaya karar veriyor. Işıklar karardığında tuhaf şeyler oluyor. Garip yaratıkların saldırdığını görüyor ama ona inanan kimse yok. Will, kurt adamlar konusunda araştırma yaparken, annesinin de öldürüldüğü dönemde aynı şekilde kurt adamları araştırdığını öğreniyor.
Hafıza kaybından sonra aşk
AÅžK YEMÄ°NÄ°
THE VOW
Yön: Michael Sucsy
Oyn: Rachel McAdams, Channing Tatum, Sam Neill
Tür: Dram-Romantik
Süre: 104 dk.
Hafızasını kaybeden kadının aşık olup evlendiği erkeği yeniden, sıfırdan tanıma ve tüm engellere rağmen yine aşık olma filmi. Fikir gayet parlak görünüyor. Hikaye de 1993’te evlenmelerinden haftalar sonra geçirdikleri kaza ile hayatları alt üst olan Krickitt ve Kim Carpenter çiftinin gerçek hikayesinden alınmış. Bir hafıza kaybı öyküsü anlatılıyor filmde. Karlı bir gecede trafik kazası geçiren evli çiftten Paige’in eşiyle ilgili tüm anıları siliniyor. Komadan çıkan Paige için Leo artık bir yabancı. Leo, kayınvalide ve kayınpederinin aksine çabalarına rağmen Paige’in aşkını yeniden kazanmak için kur yapmaya başlıyor. Aşk Yemini, gerçek hikayeden alınmadır süsüyle kendisini ilk bakışta ilgi çekici hale getirmeyi başarıyor tabii. Ama gelin görün ki ortaya çıkan sonuç o kadar da çekici ve parlak değil. Senaryo ve diyaloglar başrol oyuncularının tüm çabalarını boşa çıkaracak kadar tıkalı ve sığ. Çıkış noktası sağlam olsa da Aşk Yemini ne romantizm ne de aşk adına etkileyici bir film olmayı başaramıyor.