Güncelleme Tarihi:
* Müzik yolculuğunuza kalabalık bir ekip olarak başladınız. Zaman içinde aranızdan ayrılmak isteyenler oldu mu?
- Aramızdan ayrılanlar oldu elbette. İlk albümümüzde yanımızda olan Doug Smith ilk ayrılanlardan biriydi. Ailesine daha fazla zaman ayırmak istediğini söyledi ve gitti. Sonraki ayrılıklar da anlaşmazlık yüzünden değil, bunun gibi farklı nedenlerden yaşandı.
* Yakaladığınız başarılar dışında, grubu bir arada tutan şeyler nelerdir?
- Artık bir aile gibi olduk biz. Konserlerimiz için yıllardır neredeyse tüm dünyayı geziyoruz ve tatile çıkan kalabalık bir aile gibiyiz. Üstelik şimdi aramıza bir bebek katıldı. China’nın (Forbes) minik oğlu Cameron da bizimle geziyor.
* Grubunuzun felsefesini sorsam?
- Bizim yapmaya çalıştığımız, unutulan ya da gözden kaçırılan tüm güzellikleri hatırlatmaya çalışmak. Şarkılarımızla bunu yapıyoruz. Örneğin Mısır’da bir dönem çok sevilen bir bestecinin şarkısını albümümüze alıyoruz ya da yıllar önce Meksika’nın en cesur şarkılarına imza atmış ismiyle stüdyoya giriyoruz.
PASION TURCA’DAN TÜRKÇE ÖĞRENDİK
* Farklı dillerde şarkı söylemeye nasıl karar verdiniz?
- Amerikalılar müziklerinde başka dillere ilgi göstermiyor gibi görünüyor ama aslında Amerika’nın doğasında çok kültürlülük var. Biz de grup olarak farklı kültürleri bir araya toplamaya çalışıyoruz. Bir Japon şiirindeki aşk ya da bir İspanyol şarkısındaki tutku, bize zenginlik veriyor.
* Farklı dillerde şarkı söylemek oldukça zordur, solistiniz China Forbes bu duruma nasıl uyum sağladı?
- China şarkıları doğru telaffuz etmek için stüdyo aşamasında profesyonel yardım alıyor. Ayrıca 10 yıldır beraber çalıştığımız Pasion Turca sayesinde de epeyce Türkçe öğrendik ve Oregon Senfoni orkestrasıyla kaydettiğimiz albüm için de sahnede her zaman seslendirdiği “Katibim” şarkısını okudu.
* Albümde “Katibim”e yer vermeniz çok hoş. Peki, başka bir Türk şarkısını da yorumlamayı düşünmüyor musunuz?
- Uzun zamandır eski Türkçe şarkılarınızı topluyoruz. Özellikle Klasik Türk Müziği şarkılarını çalışmayı çok istiyoruz. O kadar zengin bir müziğiniz var ki, çok iyi hazırlık yapmak gerekiyor. En çok öğrenmeye çalıştığımız şarkılar ise Zeki Müren şarkıları...
TÜRK DİNLEYİCİLERLE ARKADAŞ GİBİ OLDUK
* İstanbul’da daha önce de pek çok konser verdiniz. Diğer dinleyicilerinizden ne gibi farkımız var?
- Artık Türk dinleyicisiyle arkadaş gibi olduğumuzu düşünüyorum.
* 5 ve 6 Temmuz’daki konserlerinizde sadece yeni albümünüzdeki şarkıları mı seslendireceksiniz?
- Yeni şarkılarımızın dışında elbette Pink Martini dinleyen herkesin çok sevdiği İtalyanca ve İspanyolca şarkıları da söyleyeceğiz. Son albümdeki “Ninna Nanna” şimdiden çok sevilen bir Pink Martini şarkısı oldu. Konserde de Türk dinleyicilerin bize eşlik edeceğini düşünüyorum.
TÜM DÜNYANIN RENKLİ BİR KOKTEYLİ
“Kalabalık bir grubuz, her ne kadar zevklerimiz çok uyuşuyor olsa da birbirinden çok farklı karakterleriz. Pink Martini adı da bu duruma çok doğru bir gönderme, çünkü Japonca şarkılardan Napolitan şarkılara kadar tüm dünyanın renkli bir kokteylini sunuyoruz.
USTALARDAN İLHAM ALDIK
* “Splendor in the Grass” albümüyle olgunluk dönemine girdiniz diyebilir miyiz?
- Bu albüme eğitimlerimizle de ilgili olarak daha çok klasik müzik ruhu ekledik. Özellikle piyano bölümlerinde birçok ünlü klasik müzik ustasına gönderme yapıyoruz. Albümde Çaykovski’den Schubert’e kadar birçok büyük ustadan ilham aldığımız kayıtlar var.