Oluşturulma Tarihi: Eylül 08, 2004 00:40
Çocukları ilk kez okula başlayan anne ve babalar, her gün çocukları hakkında yeni bir şey öğrenirler. Kimi zaman o cıvıl cıvıl çocukları gider, yerine sıra arkadaşıyla bile konuşmayan çekingen bir çocuk gelir. Ve onun okul arkadaşı edinebilmesinde iş yine ebeveynlere düşer.
Bazı çocuklar, arkadaş edinme konusunda çok çekingen davranırlar. Daha önce arkadaş oldukları yaşıtlarının dışında kimseyle ilgilenmezler. Sınıfta yanyana oturdukları çocuklarla bile konuşmaktan kaçınırlar. Bu, biraz da çocuğun yetiştirilmesinden kaynaklanır.
Nedense biz büyükler de çocuklarımızın fazla sokulgan olmalarını istemeyiz. Ancak çocuk okulda hiç arkadaş bulamamaktan yakınmaya başlayınca, ebeveyni bir telaş alır.
Oysa eğer okul öncesinde çocuğun yaşıtlarıyla arkadaşlık kurması desteklenirse, sınıftaki herkesin onun arkadaşı sayılacağı anlatılırsa, arkadaşsız kalma korkusu büyük ölçüde önlenir. Anne ve babalara, okullar açılmadan çocukla aynı sınıfı paylaşacak komşu ailelerin çocuklarıyla temas kurmaları, küçük öğrencilerin okula gitmeden aralarında bir iletişim sağlamaları öneriliyor.
Çocuklar, çekingen ve sıkılgan da olsalar, büyüklerden destek görünce, arkadaş edinmekte zorlanmazlar. Küçük öğrenciye, arkadaşlarıyla her şeyini paylaşması öğretilirse, kısa zamanda belki de bir yaşam boyu sürecek arkadaşlıklar kurulur.
Bu arada aşırı derecede sıkılgan çocukların durumunu, önceden öğretmene açıklamak da yararlı olur. Öğretmen, çocuğun durumunu bildiği için ona arkadaş bulması için elinden geldiğince yardımcı olacaktır.
Eğer aradan birkaç hafta geçtikten sonra, çocuk hala arkadaşsızlıktan yakınıyorsa, o zaman öğretmeniyle görüşüp bu soruna ortaklaşa çare aranması gerekir.
ARKADAŞIYLA ARASINA GİREN OLMAYIN
Aslında günümüzün çocukları için sıkılganlık ve çekingenlik çok da sık rastlanan bir sorun değil. Daha konuşmaya başlamadan TV izleyen çocuklar, çevrelerindeki kişilerle çok rahat bir şekilde iletişim kurabiliyorlar.
Okula gitmenin heyecanı devam ederken çocuğun arkadaş bulmakta zorlanmasına endişelenmeye gerek yok. Çocuk önce yeni ortama, sonra da yeni arkadaşlarına alışacaktır. Bu, biraz zaman alsa da, işin sonu mutlaka tatlıya bağlanacaktır.
Çocuklarınıza arkadaş seçerken onlarla aynı merakları paylaşanları tercih etmeleri söylenmeli. Ayrıca çocuğun arkadaşlarının aileleri hakkında da bilgi edinmek ebeveynlerin görevi. Ama bu arada kendinizi de sınayın ve daha sonra çocukların arkadaşlığını bozan siz olmayın.
Çünkü bazı anne- babalar, diğer ebeveynlerle amansız bir yarışa girerler. Çocuğa arkadaşlarını örnek gösterip ‘O senden daha başarılı. Onu geçmeye gayret et’ gibi sözlerle başarma hırsını körüklemek doğru değil. Her çocuğun belli bir öğrenme ve başarma kapasitesi vardır. Bunu zorlayıp, çocuğu arkadaşlarına düşman etmek, çocuğun yaşamını doğrudan etkileyecektir.
Servis arabasından korkuyorum
Çocuk okula gitmemek için bir süre direnebilir. Daha sonra durumun ciddi olduğunu farkedip, evde kalma hevesinden vazgeçer. Ama fırsat buldukça da okula gitmemek için bahaneler yaratmayı sürdürecektir.
O, anne ve babasının zayıf noktalarını çok iyi bilir. Sabahları okula giderken annesinin onu servis arabasına büyük bir dikkatle bindirmesi, afacanın dikkatinden kaçmaz. Canı okula gitmek istemeyince de servis arabasından korktuğunu ileri sürebilir. Arabada arkadaşlarının yaramazlık yaptıklarından, şoför amcanın arabayı çok hızlı sürmesinden dem vurabilir.
Bu durumda çocuğu ikna etmek zor olacaktır. Böyle bir olasılığa karşılık önceden tedbir almakta yarar var. Servis arabasının sürücüsüyle çocuğunuzu tanıştırıp onunla iletişim kurmasını sağlarsanız, çocuğun okula gitmemek için kullanacağı en önemli silahlardan birini daha bertaraf etmiş olursunuz.
Öğretmen mi öcü mü
Küçük öğrenci, çevresindekilere belli etmese de, annesinin yerini alacak yabancı kişi, yani öğretmen için çok endişelenir. Öğretmeni, dinlediği masallardaki büyücü cadı, ya da insanlığa zarar vermeyi planlayan özel güçlere sahip bir masal kahramanı olarak bile düşlemeye başlayabilir.
Çocuk, daha okula başlamadan annesinin yerini alacak öğretmen hakkında tahminlerde bulunmaya başlamadan önce, siz onu okula götürün ve öğretmeniyle tanıştırın.
Ayrıca çocuğa okulda ve özellikle sınıfta bazı kurallara uyması gerekeceği de anlatın. ‘Öğretmen sınıfta düzeni sağlayabilmek için öğrencilere sert davranabilir. Sınıfta sessizlik olmazsa öğretmenin anlattıklarını duyamazsınız’ gibi sözlerle çocuğu rahatlatmak gerekir.
Okullar açıldıktan sonra, bir gün küçük öğrenci, eve gelip de gözyaşları içinde ‘Öğretmenim çok kötü biri... Onu sevmiyorum’ diye acı acı yakınırsa, fazla telaşlanmayın. Hayatlarının yeni bir dönemine giren çocuklar genellikle aşırı derecede alıngan olurlar.
Öğretmeninden şikayet eden öğrenci büyük bir olasılıkla, bir soruya doğru cevap verememiş ve öğretmeni de bu gerçeği yüzüne vurmuştur. Çocuk öğrenciliğe alıştıktan sonra bu tür aşırı alınganlıklardan mutlaka vazgeçecektir.
Ama şimdilik son derece hassas bir durumun söz konusu olduğu unutulmamalı.
Burada ailenin büyüklerine önemli görevler düşüyor. Çocuğa, kendilerinin de aynı yollardan geçtiklerini, okula başladıkları günlerde öğretmenlerinden nasıl nefret ettiklerini ve sonra da o öğretmeni ne kadar çok sevdiklerini anlatarak, çocuğu rahatlatmalılar.
Yazan: Holly Robinson
Derleyen: Azize Bergin
YARIN: OKULDA BAŞARININ PÜF NOKTALARI