Güncelleme Tarihi:
İlk defa AK Parti döneminde sinemayı destekleme kanunu çıktı. Kanunun yazımının içindeydim. Bunu uygularken de sinema sektörünü, uluslararası piyasayı tanıdık. Müdürlükten önce sinemayla ilişkim yoktu, sadece seyirciydim.
2004’ten önceki 10 yılı aldığımızda Türkiye’de yılda ortalama 14 film çekiliyordu. Ama şimdi 70-80 film çekiliyor; 70’i vizyon görüyor. Bu sektör için çok önemli. Türkiye’de sinema sektörünün en büyük handikapı dizi filmler. Aslında sinema kültürümüz vardı. 1980’den önce, televizyonlar çıkmadan önce yılda 360 milyon biletin satıldığı rivayet edilir. Nüfusu da düşünürseniz, ciddi bir sinema kültürünün oluştuğu anlamına gelir bu. Şimdi bilet fiyatlarının yüksek olması da etkili. Yine de toplam seyirci sayısı bugün 44 milyon civarına geldi.
“Türkiye, Hollywood’un film platosu olacak” demiştim yıllar önce. Bakın şimdi oldu. En son Nicolas Cage’in ‘Hayalet Sürücü’ filminin yarısı, Denizli ve Kapadokya’da çekildi. Yılda 30-40’a yakın yabancı film çekiliyor Türkiye’de.
James Bond, dünyada bilinen bir film olması ve Kapalıçarşı gibi yerlerde çekilmesi nedeniyle çok ses getirdi. Çekimlerde hiçbir yere zarar verilmedi. Sadece basit bir cam kırılması vardı, onun da parasını ödemişler. Kapalıçarşı’nın çatısına özel bir sistem yaptılar, motosikletler onun üzerinden gitti. Türkiye’de çekilen kısmın ülkenin reel tanıtımına katkısı ölçülüyor, faturalar üzerinden yüzde 5-20’lik kısmı geri ödeniyor.
İSMİM
Türkiye’deki tek şeyh unvanı bende
Annemle babamın çocukları olmamış yedi yıl. Bizim Adıyaman merkeze yakın Şeyh Abdurrahman Hazretleri’nin türbesi var. En son babam oraya adak adamış. Oğlum olursa mübareğin adını koyacağım demiş. Ben doğunca da gitmiş nüfusa, “Şeyh Abdurrahman Hazretleri’nin adını koy oğlana” demiş. O da ‘Şeyh Abdurrahman’ yazmış. Normalde yasak ama adım nüfusa yazılmış. Herhalde Türkiye’de şeyh unvanını isim olarak taşıyan tek kişiyim. Adıyaman, ben küçükken 40 bin nüfuslu bir şehirdi. Babam teknisyen, annem Tekel işçisiydi. Meslek lisesinden itibaren Koç Vakfı’nın bursuyla okudum. Adıyaman’da bir tek ben kazandım bu bursu. Gazi Üniversitesi Teknik Eğitim Fakültesi Makine Bölümü’nü bitirene kadar da devam etti. Sonra da Ankara’daki Ford fabrikasında iş imkânı sundular. Ben aileden kopamadım, 1990’da gittim Atatürk Barajı’nda çalıştım 1.5 yıl kadar. Adıyaman’a, oradaki topluma kendimi her zaman borçlu hissediyorum. Nemrut Festivali için yardımcı oluyorum, vakıfta yöneticilik yapıyorum, üniversitede danışmanım.
DİZİ SEKTÖRÜ
Brezilya’nın esamisi okunmuyor
“Küfürlü filmler, Türk kültürünü yansıtmıyor ve kültürümüzü küçük düşürüyor” sözünü hangi film için söyledim hatırlamıyorum. Küfür de Türkiye’nin bir gerçeği. Yasakçı zihniyetle bakmıyorum tabii ki. Yasaklama 2004’teki kanunla kalktı zaten. Arzumuz, bizi uluslararası alanda temsil edebilecek filmlerin yapılması. Şu anki dizileri örnek vereyim. Ortadoğu, Balkanlar ve Orta Avrupa’ya kadarki bölgede Türk dizileri çok izleniyor. 76 ülkede 116 dizi. Brezilya dizilerinin esamesi okunmuyor
HALKOYUNLARI
Federasyon yönetimindeyim
Uzun süre futbol oynadım. Adıyaman’da amatör kümede, üniversitedeyken de okul takımında... Aynı zamanda
iyi bir halkoyuncusuyum. Yaklaşık 14 yıl aktif oynadım Adıyaman’da, sonra Gazi Üniversitesi’nde. Süleyman Demirel Üniversitesi’nde de Halk Oyunları Kulübü’nü kurdum. Yedi yıldır da Türkiye Halkoyunları Federasyonu’nun yönetim kurulu üyesiyim. Özel bir gösteri ekibi hazırlandı. Sayın Başbakanımıza da sunum yapıldı. Sayın Başbakanımız da çok beğendi bunu. Daha da genişletip büyüteceğiz.
KİTAP
Gazeteciler Başbakan’ın aracında görmüş
Ben geçen yıl bir kitap çıkardım. O kitabı Egemen Bağış Bey’e vermiştim. O da sağ olsun Başbakanımıza götürdü. Başbakanımızın da ilgisini çekmiş oradaki konular. Gazeteciler, Başbakanın makam aracında görünce haber yaptı kitabı. Türkiye’deki kültür üretimi ve bundan sonrasıyla ilgili bir projeksiyon çizmeye çalışmıştım. Yeni bir kitabı da bitirmek üzereyim, ‘yaratıcı endüstri’ üzerine.
KİTAPLAR
Romanlar satışta önde
Türkiye’de yılda 300 milyon kadar bandrol satılıyor. Yayıncılar Birliği, 220 milyon Milli Eğitim Bakanlığı’nın ders kitabını ekliyor, yılda kişi başına düşen kitap sayısını 6.7’yi buluyor. Avrupa’da da böyle hesaplanıyor. Son dönemde bandrol satışında romanlar önde. Muhteşem Yüzyıl dizisiyle beraber Osmanlı’yla ilgili kitapların sayısında artış oldu. Trend de önemli işte. Aslında yaratıcı sektörde önemli alanların başında yayıncılık geliyor, 3.5-4 milyar lira civarında ciroya sahip. Türkiye’de turizm geliri 2011’de 24 milyar dolar yani 40 milyar lira, kültür endüstrisinin geliriyse 50-55 milyar lira.
SİNEMA SALONLARI
Yüzde 50 yerli film AVM’lerdeki sinema salonlarında iki ana grubun birleşmesi söz konusuydu ve bu birleşmeyle ilgili bazı sıkıntılar doğdu. Salon sayısında payları yüzde 45-46’lara geliyordu. Sonra bunun yüzde 35-36’da kaldığı anlaşıldı. Gelirler bazındaysa yüzde 40’lar civarında. Rekabet Kurumu da birleşmeye izin verdi. İsmi CineMaksimum oldu. Talebimiz üzerine Türkiye’de üretilen filmlerin en az yüzde 50’sini göstermeyi garanti ettiler. Bir yandan da tarihi salonları destekliyoruz. Emek Sineması davası da devam ediyor.
AKADEMİSYENLİK
Eş durumundan Isparta
Üniversiteden sonra hevesim akademik çalışma içine girmekti. İki yıl kadar dışarıda çalıştıktan sonra 1994’te Isparta Süleyman Demirel Üniversitesi’nde mühendislik yüksek lisansına müracaat ettim. Isparta biraz da eş durumundan oldu. Eşimle Gaziantep’te tanıştım, öğretmenlik tayini çıkmıştı. Gidip geldiğimde çok hoşuma gitti Isparta. Üniversite yeni kuruluyordu. Doktorada robotik ağırlıklı çalıştım, yazılım öğrendim. Arkasından üniversitede anabilim dalı başkanlığı, bölüm başkanlığı ve dekan yardımcılığı gibi görevlerde bulundum. 10 yıl kadar öyle gitti. Dönemin Bakanı, üniversiteye gidip gelirken beni tanımıştı. 2003’te bakanlığa davet etti. Önce Araştırma ve Eğitim Genel Müdürlüğü yaptım üç-dört ay. Sonra Telif Hakları ve Sinema Genel Müdürü atandım. Bir ara alındım ama 2007’de mahkeme kararıyla döndüm.
SEÇİM
Adaylık stresi böbreğimi gümletti
Geçen seçimde Adıyaman’da AK Parti’den aday adayıydım. Bir ay süreyle ilçeleri, köyleri gezdim. Halkı farklı bir gözle gördüm, daha iyi anladım. Yıllardır öğretim üyesi, bürokrat olarak hizmet ettik bu ülkeye. O siyasetçilik şemsiyesi çok zor bir şeymiş. Nitekim nasip değilmiş, aday gösterilmedim; eski görevime döndüm. Böbrek sorunum vardı. 55 yaşlarında sıkıntı yaratacağı tahmin ediliyordu ama herhalde Adıyaman’da ağır yüklendik, o stres böbreğimi gümletti. Ankara’ya döndüğümde iki böbrek de iflas etmiş, üre yükselmiş, tansiyonum fırlamıştı. Doktorlar hemen nakil ya da diyaliz dediler. İnsan kimseye diyemiyor “Böbreğini ver” diye. Kız kardeşim Adıyaman’da, onu aradım. O birkaç kişiye söylemiş, böbrek vermek için 10 kişi birden geldi Ankara’ya. Teyze oğlumun böbreği tam uydu. Bir yıldır sağlığım gayet iyi.