Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 23, 2005 00:32
NBA’deki Utah Jazz’da başarılı bir sezona imza atan Mehmet Okur, eşi Yeliz’i de aldı ve Milli Takım maçlarına hazırlık için Türkiye’ye geldi. Okur çifti, Bursa’ya benzettikleri Utah’da, alışveriş yapmak ve sinemaya gitmek dışında bir eğlence olmadığını söylüyorlar.
- Türkiye’ye hoş geldiniz. Ne kadar kalacaksınız?
Mehmet Okur: Milli Takım maçları için hazırlığa geldik. Dört ay kalacağız. Buraya gelmeden önce de, bir hafta Haiti ve Maui adasında gidip tatil yaptık. Şimdi yoğun tempo başlıyor.
- Utah Jazz’la çalışmaya devam edeceksin. Bu yılki performansını nasıl değerlendiriyorsun?
Mehmet Okur: Altı yıllık bir anlaşmayı geçen yıl imzalamıştım. Beş yılım kaldı. Rakamsal olarak kariyerimin en iyi sezonu oldu. Ama takım olarak baktığınız zaman, sezon başındaki hedefimiz olan play-off’a katılamadık. Artık önümüzdeki sene...
KOMŞULARIMIZ ŞARAPLA ‘HOŞGELDİN’E GELDİLER
- Maçların dışında birlikte neler yapıyorsunuz?
Mehmet Okur: Yeliz’le beraber sinemaya gitmeyi çok seviyoruz. İki gecede bir sinemaya gidiyoruz. Bazı akşamlar yemeğe gidiyoruz. Orada başbaşayız ve birbirimize sahip çıkmak zorundayız. Bir de ben sürekli deplasmandayım ve birbirimizi çok özlüyoruz. Sinema ve alışveriş en çok yaptığımız şeyler arasında.
- Amerika’daki eviniz nasıl?
Mehmet Okur: Bahçeli, villa tarzında, çok güzel bir ev. Şimdi buralarda da ev bakıyoruz. Her yaz Türkiye’ye geliyoruz ve kurulu bir düzenimiz olsun istiyoruz.
Yeliz Okur: Amerika’daki evimiz çok ferah, çok aydınlık ve rahat bir ev. İki katlı olmasına rağmen beni hiç zorlamıyor. Biz üstte yaşıyoruz, misafir geldiğinde alt katı kullanıyorum.
- Türk olarak komşularla ilişkiniz var mı?
Mehmet Okur: Bir problemimiz yok. Türkiye hakkında bilgiler alıyorlar bizden. Bir komşum Antalya, diğeri Kuşadası’na gitmiş ve çok memnun kalmışlar. Hatta ilk taşındığımızda bize şarap ve çikolata tabaklarıyla ‘Hoşgeldiniz’e geldiler.
- Tribünlerde Mehmet Okur hayranları var mı?
Mehmet Okur: Var. Ama Detroit’te çok daha farklıydı. Detroit’te ben şampiyonluk yaşadım. Ama fanatizm derecesinde sokakta önünüzü kesmiyorlardı. Orada maç girişi ve çıkışı beklerler. Utah’ta maç öncesi imzalar atılır, Detroit’te maç sonrasında.
-
Oradayken İstanbul’un en çok nesini özlüyorsunuz?
Yeliz Okur: Boğazı ve boğazda kahvaltıyı özlüyoruz en çok.
ORADA SEBZENİN TADI BİLE BURADAKİNDEN FARKLI
- Yemek durumlarınız nasıl orada? Evde yemek yapıyor musunuz?
Mehmet Okur: Genelde evde yemek yiyoruz. Yeliz sağolsun o güzel yemeklerinden beni mahrum etmiyor. Tabii Türk restoranı olmaması bizim için dezavantaj.
Yeliz Okur: Orada her şeyin tadı farklı. Sebzesinin, ekmeğinin bile! Mesela eti pişirirken annem ‘20 dakikada düdüklüde pişireceksin’ demişti ama orada 50 dakika sürüyor. Ben bu yüzden yemek bile yaktım. Zaten evde Mehmet olmadığı zamanlar pek yemek yapmıyorum, tek başıma yemekten hoşlanmıyorum.
Mehmet Okur: Ama tatlım, onların hepsi tecrübe. Ama bu arada açlıktan bayılıyorum, o başka! (Kahkaha atıp, karısına sarılıyor)
- Neler yapıyorsun Mehmet deplasmandayken?
Yeliz Okur: Alışveriş yapmayı seviyorum. Ara sıra eşlerle toplanıyoruz ve maçları evlerimizde izliyoruz.
- Arkadaş grubun oldu o zaman?
Yeliz Okur: Oradaki arkadaşlık çok daha resmi. Ben de yapım gereği çevreme çok kimseyi yaklaştırmam. Sadece Mehmet’in takım arkadaşlarından Andrei Kirilenko’nun eşi Marşha, Raja Bell’in eşi Cindy’yle anlaşıyorum. Marşha Avrupalı olduğu için bana daha yakın geliyor. Yine de derdimi sıkıntımı paylaşamıyorum.
- Sen de aynı şeyi yaşıyor musun takım arkadaşlarınla?
Mehmet Okur: Bizim takımda daha çok Avrupalı oyuncu olduğu için, birkaç tane dışarda görüştüğüm arkadaşım var. Bunlardan biri Kirilenko, o zaten Rus. Avrupa’da ben Türkiye’deyken onunla karşılıklı çok oynadık. Oradan da bir elektriğimiz var. Biz zaten daha çok Yeliz’le bir aradayız.
Türk kanalları yüzünden İngilizce öğrenemedim- Amerika’ya gelin olup gittin. Zor oldu mu?
Yeliz Okur: İlk zamanlar zorluğunu anlamadım. Sonra dil okuluna başladım. Orası küçük bir yer. Sinema, yemek ve alışveriş dışında yapılacak bir şey yok.
- Nereye benzetebilirsiniz Utah’ı?
Mehmet Okur: Bursa gibi bir yer işte. Etraf dağlarla çevrili, ortada...
Yeliz Okur: Bursa gibi kayak merkezi de var. Amerika’nın bütün şehirlerinden ünlü, kaliteli insanlar oraya akın ediyor.
- Yeliz oyunculuk defterini tamamen kapattın mı? Work-shoplara katılmayı düşünmüyor musun?
Yeliz Okur: Aslında ajanslara görüşmeye gidecektim. Ama evlilikte bir tarafın mutlaka fedakar olması gerek. Sonuçta Mehmet de deplasmanda olduğu için şehir dışında. Şimdi zaten İngilizceyi öğreniyorum, artık derdimi anlatabiliyorum.
Mehmet Okur: Araba da kullanıyorsun artık...
Yeliz Okur: Evet, araba da kullanıyorum. Bu arada tenis öğrenmek istiyorum.
- Türk kanallarını ve dizilerini izliyor musunuz?
Yeliz Okur: Sürekli Türk kanalları izliyoruz ve ben bu yüzden İngilizce öğrenemiyorum galiba. Pazar günleri de sabahtan gece yatana kadar futbol seyrediyoruz.
- Ne olacak Galatasaray- Fenerbahçe maçının sonucu peki?
Yeliz Okur: Ben fanatik Galatasaraylıyım, Mehmet fanatik Fenerbahçeli. İyi olan kazansın diyelim bari.
- Maça gidecek misiniz?
Yeliz Okur: Atmosfer gergin olur. Bu arada İzmir’deki aileme gidebiliriz.
- Aranızdaki en büyük çatışma nedir?
Yeliz Okur: Karakter çatışması diyebilirim. Mehmet İkizler, ben Teraziyim. Terazi dengesiz, ikizler çift karakterlidir...
Mehmet Okur: Bizim en büyük avantajımız ikimiz de alttan alabiliyoruz.
Mehmet basketbol okulu açacak- Amerika, yaşamınızda ne gibi farklılıklar yarattı?
Mehmet Okur: Türkiye’de basın çok yıpratıyor ilişkiyi. Mesela orada basın soyunma odasına giriyor, röportaj yapıyor ama özel hayat didik didik edilmiyor. Şimdi mesela Akmerkez’de kalıyoruz. Yeliz yokken aşağı, Akmerkez’e tek başıma indim diyelim, yan masada da kazayla birisi olsun. Kazayla beraber fotoğraflanalım; yandık!
Yeliz Okur: Sonra bir şey yokken arada tartışmalar başlayacak, iş büyüyecek, ilişki yıpranacak. Orası sakin, huzurlu, rahat... Ben İzmir’de de çok rahatım mesela. İzmir’de otobüs ulaşımını kullanırım.
- Çocuk ne zaman istiyorsunuz?
Yeliz Okur: 1-2 yıl sonra düşünüyoruz. Mehmet basketbol okulu açmak ve hem kendi çocuklarımız için, hem de başka çocuklar için öğretmenlik yapmak istiyor.