İstanbul depremi korku filmi olduKüçük KıyametYön: Yağmur Taylan, Durul Taylan
Oyn: Başak Köklükaya, Cansel Elçin, Binnur Kaya, İlker Aksum
GERİLİM/DRAMKÜÇÜK KIYAMETBilge, eşi Zeki, kızı Eda ve yeni doğmuş bebeği Alp ile İstanbul’da rahat ve konforlu bir hayat sürmektedir. Fakat inşaat mühendisi olan eşinin yoğun iş programı yüzünden uzun zamandır ailece tatile gidememişlerdir. Bu amaçla Fethiye’de bir villa kiralayan aileye, Bilge’nin yeğenleri Didem ve Bora da katılır. Ertesi günün sabahında İstanbul’dan yola çıkacak olan aile güzel bir yemekten sonra uykuya dalar. Onlar uykudayken büyük bir deprem meydana gelir...
Yakın gelecekte yaşanması beklenen İstanbul depremini konu alan ve çekimlerine 17 Ağustos 1999’daki Marmara Depremi’nin 7. yıldönümünde Fethiye’de başlanan Küçük Kıyamet’in yönetmenliğini Yağmur-Durul Taylan biraderler üstleniyor.
Yağmur Taylan, Küçük Kıyamet’in sadece depreme odaklanmadığı görüşünde: "Çok direkt bir
film değil. Kentten bunalan ve kaçmaya çalışan orta sınıfın hesaplaşması anlatılıyor. Filmin özündeki deprem korkusu da, içinde bulunduğumuz şehirle ilgili bir şey. Hani Zincirlikuyu Mezarlığı’nda yazar ya ’Her canlı bir gün ölümü tadacaktır’ diye, bizim filmimiz de böyle bir şey anlatıyor." Küçük Kıyamet’in deprem sahnelerinde Sivil Savunma Teşkilatı ile çalışıldı. Sivil Savunma Teşkilatı’ndan eğitimli köpekler rol aldı. Deprem sahnesinde özel efektler kullanıldı. Filmde Derin Darbe’yi hatırlatan tsunami sahneleri de var.
Küçük Kıyamet, olası İstanbul depreminin, insanlar üzerinde yarattığı panik dolu bekleyişi ve büyüyen korkuların yol açabileceği felaketleri psikolojik-gerilim-korku türünde işliyor. Yerli gerilim yapımlarının son dönemde büyük ilgi gördüğünü ve olası İstanbul depreminin gündemden hiç düşmediğini hesaba katarsak Küçük Kıyamet’in gişede büyük bir başarı elde etmesi muhtemel.
Buffy bu kez ruhların peşinde
The ReturnYön: Asif Kapadia
Oyn: Sarah Michelle Gellar, Peter O’Brian, Adam Scott, Kate Beahan
PSİKOLOJİK GERİLİMARAYIŞJoanna Mills’in bir nakliyat şirketinde satış temsilcisi olarak başarılı bir görevi vardır. Ancak özel hayatı, babası ve onun için saplantılı duygular besleyen eski erkek arkadaşı tarafından altüst edilmiştir. Bir gün hiç tanımadığı bir kadının cani ruhlu bir katil tarafından hunharca öldürülmesine tanık olur. Katilin bir sonraki hedefi ise kendisidir. Gördüğü kabuslar, onu öldürülen kadının yaşadığı yere götürür. Bazı sırların saklanamayacağını ve ruhların asla yok olamayacağını keşfeder...
Ölülerin bir şekilde yaşayanlarla bağlantı kurduğuna inanan Adam Sussman, yakın bir arkadaşını kaybettikten sonra filmin senaryosunu kaleme almış. Yazar, yapımcı, oyuncu olan ve 2002’de çektiği ilk filmi The Warrior ile iki BAFTA ödülü kazanan İngiliz asıllı yönetmen Asif Kapadia imzası taşıyan Arayış, ruh ikizi olan bir çiftin tekrar birleşmeye çalışmalarını konu alıyor. Psikolojik gerilim türünde çekilen filmin imdb notu 10 üzerinden 5.4.
Türk Mahmut, Arabistanlı Lawrence’a karşı Eve Giden Yol: 1914Yön: Semir Aslanyürek
Oyn: Erdal Beşikçioğlu, Melisa Sözen, Metin Akpınar, Emre Altuğ, Ali Sürmeli
TARİHİ MACERAEVE GİDEN YOL: 1914Filmde, Osmanlı İmparatorluğu’nun I. Dünya Savaşı’na girdiği dönemde Güney Anadolu’da ve bugünkü Suriye topraklarında yaşanan büyük bir aşk, fedakarlık ve intikam öyküsü anlatılıyor. Öykünün kahramanı Mahmut, cinayet işlememek için sevdiğini ve evini terk ediyor, ardından kendini çöllerde savaşırken buluyor. Yıllar süren büyük mücadelenin, zorlu bir yolculuğun ardından evinin yolunu tutan Mahmut, sevdiğine kavuşacağı anın hayallerini kurarken bir yandan da uğradığı haksızlığın intikamını almak niyetindedir. Ünlü İngiliz casusu Arabistanlı Lawrence da Mahmut’un yoluna çıkanlar arasındadır.
Antakya’da, İstanbul’da ve Suriye’nin dört şehrinde çekimleri yapılan filmde, yaklaşık 2 bin figüran görev aldı. 600’ün üzerinde kostüm ve 400’e yakın silah hazırlandı. Suriye’de çekilen savaş sahnelerinde, ağırlığı 1 tona yaklaşan miktarda patlayıcı kullanıldı. I. Dünya Savaşı’nın fonunda, bir aşk ve intikam öyküsünü perdeye taşıyan Eve Giden Yol: 1914, tarihi dönem filmlerinden hoşlananların ilgisini çekebilir.
Sihirbazlar kapışıyorThe Prestige
Yön: Christopher Nolan
Oyn: Hugh Jackman, Christian Bale, Scarlett Johansson, Michael Caine, David Bowie
FANTASTİK/GERİLİM/DRAMAPRESTİJHer şey yüzyılın başında, hızla değişen Londra’da başlıyor. Sihirbazların ünlü ve en üst mertebede idol olarak kabul edildikleri bir zamanda, iki genç sihirbaz şöhrete giden yolu çizmeye başlar. Gösterişli, sofistike Robert Angier (Hugh Jackman) tam bir şovmenken, yontulmamış ve gelenekçi Alfred Borden (Christian Bale) sihirli fikirlerini gösterme yeteneğinden yoksun, yaratıcı bir dahidir. Birbirlerini takdir eden arkadaşlar ve ortaklar olarak yola çıkarlar. Ama en büyük numaraları ters gidince, aralarında ömür boyu sürecek bir düşmanlık başlar. İkisi de bir diğerini geçme ve altüst etme niyetindedir. Sürdürdükleri aşırı rekabet, her numarayla, her gösteriyle daha da büyür; ta ki sınır tanımayana, hatta elektriğin yeni ve inanılmaz güçlerini ve Nikola Tesla’nın bilimsel dehasını işin içine dahil edene kadar...
Victoria Devri’nde iki sahne sihirbazının, giderek şiddetlenen bir savaşa dönüşen rekabetini konu alan film, Christopher Priest’in aynı adlı romanından uyarlanmış. Sihirbazların dünyasını salt illüzyon oyunlarıyla ele almıyor. Aynı zamanda ölümüne bir rekabetin destansı öyküsü. Christopher Nolan, kurgu harikası Memento’daki kadar olmasa da yine öyküsünü ileri geri sararak anlatıyor. Kısacası izleyicileri zorlayıcı bir film bekliyor. Victoria dönemi en ince ayrıntısına kadar yansıtılmış. Sihirbazlık sahneleri gerçekten baş döndürücü.
Luc Besson çocukları selamlıyorArthur and The Minimoys
Yön: Luc Besson
Oyn: Freddy Highmore, Mia Farrow, Penny Balfour
FANTASTİK/ANİMASYONARTHUR VE MİNİMOYLAR10 yaşındaki melek yüzlü, fırça saçlı, çilli suratlı, sevimli mi sevimli Arthur’un dedesi, dört yıl önce ortadan kaybolmuştur. Ardında bıraktığı tek iz ise Afrika kabilelerine ait hikáyelerin olduğu not defteridir. Bu hikáyeler arasında Minimoylar denen, minyatür küçük insanların anlatıldığı bölümler de vardır. Küçük Arthur, dedesinin hikayesindeki gizli mesajları anlamaya çalışırken hayalinde bile canlandıramayacağı büyüleyici bir maceraya atılır...
Patrice ve Celine Garcia tarafından kaleme alınan (çizgi romanı da yapıldı), 34 dile çevrilip sadece Fransa’da 1 milyondan fazla satan Arthur & The Minimoys ve Arthur & The Forbidden City adlı iki romandan uyarlanan filmin yönetmen koltuğunda Luc Besson oturuyor. Hem gerçek oyuncular hem de animasyon karakterler filmde yer alıyor. Dolayısıyla orijinal romana çizgileri ile hayat veren Patrice Garcia ikinci yönetmen durumunda. 225 kişilik bir ekip tarafından animasyon görüntüleri hazırlanan yapım, tam beş yılda tamamlandı. Müzikleri 96 enstrüman ve toplam 40 kişilik bir koro ile seslendirildi.
İlk defa bir animasyon çalışmasına imza atan Luc Besson’un görüşleri şöyle: "Filme başlamadan önce animasyona dair pek bilgim yoktu ama her zaman yaptığım gibi rol yapan oyuncuların arkasındaki yönetmen değil, 200 kişilik bilgisayar profesyonellerinin arkasındaki yönetmendim. Bir filozof şöyle demiş: ’Bir adamın babası çocuğudur’. Tüm bildiklerimiz ve öğrendiklerimiz çocukluğumuza aittir. Bu yüzden çocukluğumuza ve çocuklara saygı göstermeliyiz diye düşünüyorum. Bu filmi çocukluğumuza bir dönüş olarak kabul ediyorum".
65 milyon Euro gibi yüksek bir bütçeyle çekilen, seslendirme kadrosunda Madonna, David Bowie, Snoop Dog gibi ünlü isimlerin yer aldığı Arthur ile Minimoylar, çocuklar için iyi bir bayram hediyesi olabilir.
Lars von Trier yine iğneliyorThe Boss Of It AllYön: Lars von Trier
Oyn: Jens Albinus, Jean-Marc Barr, Casper Christensen
ANİMASYONFARE VE ŞEHİRBir bilgi teknolojisi firmasının sahibi, şirketini elden çıkarmak istemektedir. Tek sorun, şirketi kurarken hayali bir patron yaratmış olmasıdır. Alıcıların patronla yüz yüze görüşmek konusundaki ısrarları üzerine patron rolü oynayacak bir aktör tutar. Çok geçmeden aktör, karakterinin güvenilirliğinin ölçüldüğü bir oyunda piyon olduğunu fark eder.
Üstün zekası, sıra dışı sinema dili ve sağlam senaryolarıyla birçoklarının gözünde sinemanın yaşayan efsanesi kabul edilen Lars von Trier, son filminde yine hayata dair her şeyi perdeye taşıyor. Emret Patronum, iş dünyasını ele alıyor olsa da kapitalist sistemden ilahi adalete, iktidar hırsından iletişimsizliğe kadar birçok temayı işliyor. Dogma manifestosuna uygun çekilen yapıt, tartışmasız haftanın en iyisi.