Şile cankurtaranlarına kurtardıklarından bizi rezil ettiniz dayağı

Güncelleme Tarihi:

Şile cankurtaranlarına kurtardıklarından bizi rezil ettiniz dayağı
Oluşturulma Tarihi: Temmuz 17, 2005 00:09

Şile alınan önlemlerle artık boğulanlar değil, ama bu kez de dayak yiyen cankurtaranlarıyla gündeme geliyor. Son olarak Yaşar Selam adlı cankurtaran, yaklaşık 10 gün önce kurtarmaya çalıştığı insanlar tarafından ağır şekilde tartaklandı. Peki ne oluyor da minnettar kalınması gereken bu insanlar dayak yiyor?

Kabahat cankurtaranlarda mı, yoksa yüzmeye gelen tipler mi psikopat? Şileli cankurtaranlarla bir gün geçirdik, başlarından geçen kurtarma hikayelerini dinledik. Sadece yedikleri dayaklar değil, Şile’de meğer öyle hikayeler varmış ki...

Şile sahilleri, normal bir pazar gününde yüzmek ve güneşlenmek için gelen 200 bin kişinin akınına uğruyor. Denize girenlerin can güvenliğinden ise 40 kişilik bir cankurtaran ekibi sorumlu.

Cankurtaranlar, başta Büyük Plaj (Ayazma) olmak üzere toplam 3 kumsalda görev yapıyor. Büyükşehir ve Şile belediyelerinin işbirliği sayesinde ekibe zodyak botlar, telsizler, megafonlar, gözetleme kuleleri, dürbün ve ATM’ler (dört çekerli kum motorları) temin edilmiş durumda. Ama onların asıl sorunları, ne sayı yetersizliği ne de teçhizat gereksinimi. Problem, kurtardıkları kişilerden gördükleri muamele.

DENİZDE KIZ TAKİP EDEN YÜZME BİLMEYEN ERKEKLER

Çoğu zaman kurtardıkları kişilerden bir teşekkür bile alamadıkları gibi, ‘Bırak, beni rezil ettin’ diye dayak yiyorlar. En son, Yaşar Selam adlı arkadaşları, kurtardığı kişi ve yakınları tarafından feci şekilde dövüldü.

Cankurtaranların şefi, en kıdemlileri olan Engün Eken (35). 10 yıldır her yaz haziran-eylül arası, sabah sekizden akşam sekize kadar burada görev yapıyor. Eken’e göre Şile’de olup bitenleri anlamak için buraya bir pazar günü gelmek yeterli: ‘Dudullu, Sarıgazi, Samandıra, Ümraniye’den kamyonlarla 40 kişilik gruplar halinde geliyorlar. Maça gelir gibi satırla, bıçakla gelen var. Bazıları bütün vücudu jiletlenmiş tipler, sokakta görseniz yolunuzu değiştirirsiniz. Üstüne güneş altında yüksek alkol alıyorlar.’

Cankurtaranların söylediğine göre boğulanlar çoğunlukla yüzme bilen kızların peşinden açılan yüzme bilmeyen erkekler. Anons edilip uyarıldıklarında ya da boğulma tehlikesi atlatıp kurtarıldıklarında da bu yüzden olayı gurur meselesine çeviriyorlar ve teşekkür edeceklerine ‘Beni rezil ettin’ diye cankurtarana saldırıyorlar. Bir günde aynı kişinin 4 kez kurtarıldığı olmuş. İşin içinde hem kız takibi var hem de alkolün etkisiyle kendini ispat yarışı. Boğulma tehlikesi geçirenlerin yüzde 60-70’inin alkol alıp denize girenler olduğunu söylüyorlar.

SADECE TEK BİR GÜNDE 95 KİŞİ KURTARDILAR

Yine de cankurtaranlar, öğrendiğimiz rakamlara göre işlerinde oldukça başarılılar.

Örneğin görev yaptıkları alan içinde geçen yıl sadece tek bir kişi ölmüş. O da kalp krizi geçiren yaşlı bir kadın olmuş. Normal bir pazar günü en az 50 kişi kurtardıklarını anlatıyorlar. En çok can kurtarma rekorları ise 2003 yılına ait: O yıl içinde tek bir günde 95 kişi kurtardıkları olmuş.

Peki her yaz okuduğumuz Şile’deki boğulma bilançoları? Yedikleri dayaklar dışında diğer bir dertleri de bu zaten. Başka yerlerde yaşanan boğulma vakalarının da medyaya Şile’de olarak yansımasından şikayetçiler.

KIZLAR NUMARADAN BOĞULUYOR

Şile cankurtaranları yine Şile ve civar köylerin çocukları. Şile’nin azgın sularını iyi tanıyorlar. Adnan Durusoy (24), 7 yıldır bu sahillerde cankurtaran. Lise mezunu, bu işten (sezon içinde) ayda 900 YTL kazanıyor. Bekar, 1.93 m boyunda, sırım gibi bir delikanlı. Havalı gözlükler de sadece kurtarma sırasında çıkarılıyor. Hal böyle olunca bazı kızlar numaradan boğuluyormuş. Ayağıma kramp girdi diye bağırıp, cankurtaranlar koşunca, gülüşmeye başlıyorlar.

KAPKAÇA DİKKAT!

Cankurtaranlar, özellikle pazar günleri hırsızların arttığını söylüyorlar. Sık başvurulan numaralardan biri de şu: İçlerinden bir arkadaşları boğuluyormuş gibi kalabalığın dikkatini çekiyor. Millet havluların başından kalkıp, izlemeye gidince, arkadan diğerleri ne var ne yok temizliyor.

YENİ BAŞLADI, O YÜZDEN KULEDE

Ufuk Şentürk (24), cankurtaranlığa bu yıl yeni başladı. İlkyardım ve diğer temel eğitimleri aldı. Her sabah 8-11 arasında idman ve tatbikat yapıyor ama yeni olduğu için gün içinde kulede görevli. Onun görevi yukarıdan olup biteni gözlemek, bir aksilik durumunda en yakın birime telsizle haber vermek. Her yüz metrede üçer kişilik bir ekip görev yapıyor.

CANKURTARANLARDAN YAŞANMIŞ HİKAYELER

KARIM HÁLÁ AŞAĞIDA

Geçen sene kalabalıkta bir adamı kurtarmaya gittik. Fırladık adamı çektik (çekmeyi boğulanı kurtarıp denizden çıkarmak anlamında kullanıyorlar). Adamı çıkarırken ‘Benim karım da var’ dedi. Kadını görmemiştik. Meğer denizin altında iş bitiriyorlarmış.

AHA İSTANBUL’U SU BASMIŞ

Öyle adamlar geliyor ki buraya inanamazsınız. Geçen yıl bir grup geldi 250’lik Dodge kamyonetin arkasına 30 kişi doluşmuşlar. İçlerinden biri kıyıya gelir gelmez ‘Aha İstanbulu su basmış!’ dedi. Adam hayatında hiç deniz görmemiş. O gruptan 6 kişiyi kurtardık.

ASKERİ DONLA GİRİYOR

Adam askeri haki donla denize giriyor, affedersiniz, aleti kaldırmış hiçbir şey yok gibi yürüyor. Şimdi buna ne diyeceksiniz? Eskiden burası baştan başa Alman turistti. Bu hanzolar yüzünden bakın tek bir turist yok artık.

PALTOSU SU ÇEKMİŞ BATIYOR

Geçen yıl bir kadın boğuluyor. Gittik kadını bir türlü çekemiyoruz. Ya inanmazsanız ama neyi var neyi yok öyle girmiş. Paltosu, eşarbı her şeyi üstünde! Suyu çekmiş, ağırlaşmış, kımıldamıyor bile.

KARIŞMA, İNTİHAR EDİYORUM

Ben artık ‘imdat’ kelimesinin t’sini duymadan yerimden kıpırdamıyorum. Buraya intihar etmeye gelen bile var. Kurtarıyorsun, ‘Sen ne karışıyosun, can benim değil mi, intihar edeceğim’ diye çıkıştı bir kadın; öylece kaldım.

ÖLECEK AMA DOKUNDURMUYOR

Bu yıl bir kadını kurtardık, kocası ‘Sen benim karıma dokunamazsın’ diye bağırmaya başladı bize. Kadın nefes alamıyor ama adam suni teneffüs yaptırmıyor. Bıraktık öylece. Yarım saat sonra ‘Karım bayıldı’ diye kendisi geldi, kadını ambulansla hastaneye yolladık.
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!