Sıla, giden sevgiliye en güzel sözleri yazdı

*  Bu albüm şöyle tanımlanabilir mi: Davulu merkez almış damar şarkılar. Ne dersin?    �

- Davulu değil aslında, ritmi merkez almış damar şarkılar demek daha doğru. Ama evet, damar mı damar! Arabeski de ritmi de seviyorum ama bunların tamamını arabesk diye isimlendiremeyiz. Albümün içinde rap de var, yol şarkıları da var. Hatta biraz Bulgar biraz Ege bile var.

EBRU GÜNDEŞ O ŞARKIYI 15 DAKİKADA OKUDU �

*  “Gönlümün Efendisi” albümün favori hitlerinden biri. Bildiğim kadarıyla Ebru Gündeş hemen stüdyoya girip okumuş şarkıyı. Hikâyesini anlatır mısın?

- Şarkıyı ilk haliyle dinlerken kulağımda zaten tek bir ses vardı. Bir başkasını hiç düşünmedim. Sonra Ebru Gündeş’e şarkıyı ulaştırdım. Çok beğendi ve sağ olsun söylemeyi kabul etti. Aradan iki ay geçti ve kayıt için sözleştik. Normalde uzun zaman geçtiği için şarkıya bir bakıp yeniden hatırlamak gerekir. “Dinleteyim mi?” diye sordum, “Gerek yok” dedi. Ben de “Herhalde gelmeden önce dinlemiş olmalı” diye düşündüm. İçeri girdi ve söylemeye başladı. 15 dakika sonra şarkı bitmişti. Ben ne diyeceğimi şaşırdım stüdyodan çıkınca. Çünkü şahane söylemişti! Söylerken zaten yakmıştı bizi. Çıkınca itiraf etti. Meğer şarkıyı gönderdiğimde dinleyebilmiş sadece. İki ay boyunca hiç dinlememiş. Şöyle dedi: “Ben bir şarkıyı seversem iki ay önce ya da bir yıl önce dinlesem bile aklımdan çıkmaz. Sevmezsem de asla aklımda kalmaz.”
    �
*  Sıla bu şarkının sözlerini senin için yazmış olabilir mi?

- Olabilir de olmayabilir de... Bunun yanıtını gerçekten bilmiyorum. Sıla’yla yaptığım tek şarkı bu değil, başka şarkılar da var. Mesela “Sevişmeden Uyumayalım”.
 Kim, hangi şarkıyı kime yazıyor bunu hiç sorgulamadım.
Sıla’ya sormak lazım. Şarkıyı yapalı sekiz ya da dokuz sene oluyor. Artık etrafımdaki herkes zaten şarkıyı biliyor ve seviyordu. Bir gün Sıla aradı, “Senin bir şarkın var ya, ona söz yazdım” diye. Sonra sözlerini söyledi. Şahane laflardı, kime söylediyse cidden şahane laflar.
Sıla giden bir sevgiliye edilebilecek en güzel sözleri söylemiş. Abla yazıyor hep!

SEZEN DAVUL SESİNİ DUYUNCA ŞAŞIRDI!

*  Müzik sektörünün en önemli müzisyenlerinden birisin. 90’lı yıllarla bugünleri karşılaştırırsan neler söylerdin? O zaman nasıldı Türkçe pop ortamı şimdi nasıl?

- O zaman basılı korsan vardı. En azından korsancı ve rakamı belliydi. Şimdi bir sürü şey var. Herkesin bildiği dijital korsancılık çok ağır bir darbe vuruyor müzik sektörüne. Herkes evinde neredeyse korsancı. Yapımcı para kazanmıyor, kazanamayınca yatırım yapmıyor. Ucuz insanlarla çalışıyor, ucuz aranjör ve beste arıyor. Her şeyi ucuza yaptırmaya çalışıyor.

*  Sezen Aksu’nun orkestrasında uzun süre çalıştın, unutamadığın bir anın var mı?

- O kadar çok anım var ki... Hem aranjör olarak hem de sahnede çok çok uzun yıllar geçirdik. İlk düzenlemem bir kere Sezen Aksu şarkısı olan “Hovarda”... Sonra sayesinde bir Onno Tunç bestesi olan “Her Gece”yi düzenledim. Henüz 22 yaşındaydım, heyecanımı düşünsene! Sahnede aynı şekilde yıllar geçti. Ama bir gece var ki, Sezen’in şaşkınlığını unutamıyorum. İki sene önce bir bayram işi için Kıbrıs’a gideceğiz. Öncesinde Harbiye konserleri var. Bu arada ben böbrek taşı düşürüyorum. Harbiye’yi iğnelerle atlattım, ancak Kıbrıs’a dört gün kala doktor “operasyon” dedi. Ne yapacağımı şaşırdım. Ekibi arayıp “Gelemiyorum” dedim. Yerime Aydın Karabulut gidecek ama gece beni uyku tutmadı, sabaha kadar dönüp durdum. Ve ilk uçağa atlayıp gittim! Hem kanamam var hem de tuvalet sorunu. Her an gitmem gerekebilir. Sahneye çıktık, Sezen Hanım’ın haberi yok, gelmedim sanıyor. Aydın kardeşim de arkamda duruyor, co-pilot misali. İlk şarkıya başladık, Sezen Hanım aniden arkasını döndü, davul sesini tanımış! Bir baktı oradayım, sonra bir baktı arkamda Aydın duruyor. İnanılmaz bir şeydi. Allah’a şükür bir kere bile sahneden inmem gerekmedi.

DENİZ’LE 20 YIL ÖNCE TANIŞTIK, SEVGİLİ OLDUK

*  Deniz Seki... Uzun süre beraber çalıştınız. Sonra yollarınız ayrıldı. Deniz Seki’li dönemini nasıl anlatırsın?

- Deniz Seki’li iki dönem var aslında. İlk dönem hepimizin Deniz’i hatırlamak istediği hali. Deniz’le biz 20 sene önce tanıştık, sevgili olduk. O sırada Kenan’a vokal yapıyordu. Albüm yapmaya karar verdik. İnsanlardan şarkılar aldık.

Neyse yaptık albümü, ama meğer Deniz’in besteleri varmış. Söylemeye çekiniyormuş. Sonunda söylemeye başladı. Bir bir baktım bir cevher! Zaman içinde kendini geliştirdi, içinde olanı çıkardı. İkinci albümle beraber neredeyse tüm şarkıları onun veya bizim ortak bestemizdi. Maalesef Deniz’in ikinci dönemi hepimizi üzen bir dönem. Deniz’in her şekilde kendine zarar verdiği dönem. Hepimiz çok nasihat ettik. Ama olmadı, konuştuğumuz her şey uzaya gitti. O albümlerle yaptığı muhteşem çıkışı maalesef bu hale geldi. Umarım toparlanır ve kaldığı yerden çıkışına devam eder. Çok istiyorum bunu çok.

GÜNDÜZ ÇOK AYDINLIK DİYE ÇALIŞAMAM

Çalışma sistemim mesai saatlerinin tam tersi! Akşam 8, sabah 6! Farkında olmadan 35 senenin getirdiği bir alışkanlık oluştu. Dokuz yaşında çalışmaya başladım. Dolayısıyla ilkokul üçüncü sınıftan beri 365 gün böyle yaşıyorum. Sabah 3’ten, 4’ten önce uyuyamam. Gece gündüz karıştı tabii öyle olunca. Gece çalışmayı seviyorum. Gündüzü çok aydınlık diye sevmiyorum. Hele saatler ileri alınınca karalar bağlıyorum! Çünkü gündüz çok uzun oluyor.

İBO’YU DA MADONNA’YI DA PEŞİ SIRA ÇALIYORUZ

Eskiden kulüplerin belli bir tarzı vardı. Mesela Korukent Jazz Bar’a sadece caz dinlemek için gidilirdi. Şimdi ise öyle değil, her tarzı bir arada dinlemek istiyor insanlar.

“90-60-90” projesi de bu beklentiden doğdu. Bu yüzden İbrahim Tatlıses ile Madonna’yı arka arkaya çalabiliyoruz. Çünkü insanlar eğlenmek istiyor.

İLK KONSER JOLLY JOKER’DE

Murat Yeter’in “Asya” albümünde Ebru Gündeş, Halil Sezai, Niran Ünsal, Sirel ve Yonca Lodi vokalleriyle, Göksun Çavdar, Hüsnü Şenlendirici, İsmail Tunçbilek enstrümanlarıyla, Halil Sezai, Neslihan Demirtaş, Sıla ve Sirel sözleriyle eşlik ediyor. Yeter, albümün ilk konserini 18 Nisan Perşembe gecesi Jolly Joker sahnesinde sürpriz isimlerle beraber verecek.

                                                      �