Güncelleme Tarihi:
Nazım Hikmet
KARIMA MEKTUP
Bir tanem!
Son mektubunda :
"Başım sızlıyor
yüreğim sersem!"
diyorsun.
"Seni asarlarsa
seni kaybedersem;"
diyorsun;
"yaşıyamam!"
Yaşarsın karıcığım,
kara bir duman gibi dağılır hatıram rüzgârda;
yaşarsın, kalbimin kızıl saçlı bacısı
en fazla bir yıl sürer
yirminci asırlılarda
ölüm acısı.
Ölüm
bir ipte sallanan bir ölü.
Bu ölüme bir türlü
razı olmuyor gönlüm.
Fakat
emin ol ki sevgili;
zavallı bir çingenenin
kıllı, siyah bir örümceğe benzeyen eli
geçirecekse eğer
ipi boğazıma,
mavi gözlerimde korkuyu görmek için
boşuna bakacaklar
Nâzıma!
Ben,
alacakaranlığında son sabahımın
dostlarımı ve seni göreceğim,
ve yalnız
yarı kalmış bir şarkının acısını
toprağa götüreceğim...
Karım benim!
İyi yürekli,
altın renkli,
gözleri baldan tatlı arım benim;
ne diye yazdım sana
istendiğini idamımın,
daha dâva ilk adımında
ve bir şalgam gibi koparmıyorlar
kellesini adamın.
Haydi bunlara boş ver.
Bunlar uzak bir ihtimal.
Paran varsa eğer
bana fanile bir don al,
tuttu bacağımın siyatik ağrısı.
Ve unutma ki
daima iyi şeyler düşünmeli
bir mahpusun karısı.
Biliyorum artik iyice biliyorum
bu garda tirenden bir daha inişimde
ne gözlerini göreceğim bacım
akları sütmavi kara gözlerini
ne de parıtıyı büyük kapının dışında
taşlar ağaçlar camlar
insanların yüzü
sönmüş olacak
gözlerin şehrin aydınlığını toprağın altina götürüp
mezarlıkta çoktan çürümüştür.
Biliyorum artık iyice biliyorum
biliyorum
hiçbir şey bildiğim yok
belki ben çok daha önce
bir daha hiçbir garda hiçbir tirenden inmeyeceğim
bilmiyorum
sıra hangimizin bacım
seninki kanser
benimki yürek infarko
bilmiyorum bilmiyorum
ama yine de öyle geliyor ki bana
bu garda bir daha inişimde tirenden...
Bir gün fazla yaşamak
hatta senden
Bağışla alçaklığımı bacım.
29 Temmuz 1959
****
Bütün kapıları kapalı üstüme
bütün perdeleri inik
ne bir mendil mavilik
ne bir avuç yıldız.
Bizi burda mı bastıracak ölüm
biz bu şehirden gülüm
çıkamıyacak mıyız?
3 Ağustos 1959, Laypzig