Güncelleme Tarihi:
Bir portre: Şair ve tiyatrocu Mustafa Yalçın
Tiyatro sevdalısı şair
BÜROMUZA geldiği zaman, bir sevinç kaplar yüreğimi. Çünkü, Mustafa Ağabey gelmiştir. O'nun olduğu dost meclislerinde şiir vardır, öykü vardır, edebiyat vardır ve de en çok anılar vardır.
Bu anılarda kimler mi vardır?
Cahit Irgat, Orhan Peker, Kuzgun Acar, Salim Şengil... Tiyatro, sinema ve edebiyat dünyasından bir çok güzel insan, şairimizin anıları içinde konuk olurlar çilingir soframıza.
Güneş, Beydağları'nın doruklarına doruklarına eğilmiş, yani rakı burcuna girmiştir artık. Mustafa Yalçın, şiirden hiç bir zaman vazgeçmeyen bir tiyatro sevdalısı. Antalya'nın ilk eğitimli tiyatro sanatçısı. 1937’de Antalya'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu kentte yaptıktan sonra, Ankara'da Devlet Konservatuvarı'nda tiyatro eğitimi gördü.
Yetenekli Antalya çocuklarının tiyatroya yönelmeleri için çaba harcadı, çoğunda başarılı oldu ve o gençleri yetiştirdi. Antalya Devlet Tiyatrosu'nun kurulması için yoğun çabalar harcadı ve bir süre müdürlük görevini üstlendi.
Mustafa Yalçın, hem tiyatro sanatçısı hem de şairdir. Cimri, haset, dedikoducu, çıkarcı insanları sevmez. Bir kez kızmaya görsün, aynı Can Yücel gibi küfreder.
KIZMAYA GÖRSÜN
Geçtiğimiz yıl, yaş sınırından emekli olarak, Antalya Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldı. Çok sevdiği Antalya'dan da koparak İzmir'e yerleşti. (O'nun bu kentten ayrılışında, geçtiğimiz yıllarda kaybettiği sevgili kardeşi Avukat Ali İhsan'ın da olmayışı, gidiş nedenlerinden biridir belki, kimbilir). Arada bir, yine Antalya'ya gelir, dostlarını görmeye.
Yalçın, bugünlerde oyun ve şiir yazıyor. Çünkü O, bir tiyatro ve şiir sevdalısı.
Yalçın’dan
Yol
Kökümüz kök idi
Aslımız asıl
Hep doğru yürüdük
Dünyanın yollarında
Yalınlık ustasıydı analarımız
Gül yaprağı saklardı
Kitap sayfalarında.
İlk sevgiler
Bizim orda, güneyde
Antalya'da
Geceleri ay çıkınca
Portakal bahçelerinde
Ateş çakardı.
Yakardı beni
Birden aşka tutulurdum
Kime...?
Sevda şiirleri
Firari
Sana çirkin dediler,
düşmanı oldum güzelin,
Sana kafir dediler,
diş biledim Hak'ka bile
Topladın saçtığı altınları
yüzlerce elin,
Kahpelendin de garaz
bağladın ahlaka bile.
Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim
Bence dilin gibi küfrün de
mukaddesti senin.
Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,
Bu firar aklına nerden,
ne zaman esti senin?
Zülfünün yay
gibi kuvvetli
çelik tellerine
Takılan gönlüm asırlarca
peşinden gidecek
Sen bir ahu gibi dağdan
dağa kaçsan da yine
Seni aşkım canavarlar
gibi takip edecek.
Faruk Nafiz ÇAMLIBEL
O ve Ben
Sana koşuyorum bir
vapurun içinden
Ölmemek, delirmemek için...
Yaşamak; bütün
adetlerden uzak
Yaşamak...
Hayır değil, değil sıcak;
Dudaklarının hatırası;
Değil saçlarının kokusu
Hiçbiri değil.
Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde
Ben onsuz edemem.
Gözlerine bakmalıyım,
Seni işitmeliyim.
Beraber yemek yemeliyiz.
Ara sıra gülmeliyiz.
Yapamam, onsuz
edemem.
Bana su, bana ekmek,
bana zehir;
Bana tad, bana uyku
Gibi gelen çirkin kızım
Sensiz edemem.
Sait Faik ABASIYANIK
Söyle sevda içinde
Türkümüzü
Söyle sevda içinde türkümüzü
Aç bembeyaz bir yelken
Neden herkes güzel olmaz
Yaşamak bu
kadar güzelken
İnsan dallarla, bulutlarla bir,
Aynı maviliklerden geçmiştir
İnsan nasıl ölebilir
Yaşamak bu kadar
güzelken?
Fazıl Hüsnü DAĞLARCA
Faksımıza düşenler
Ben Kadınım
Duygular taşırım yüreğimde
Canlar taşırım bedenimde
Renk renk, nakış nakış,
oya oya
Sevgi dokurum gönlümün
İncecik tellerinde.
Buram buram
Ekmek kokar ellerim
Kimi mis kokar Kimi toprak
Ekin de biçse kalem de tutsa
Bereket doludur avuçlarımda.
Ben açarım sabahın perdelerini
Ben örterim akşamın karanlığını
Ben beklerim sayrı gecelerin
sancılarını...
Ben taşırım
Yaşam suyunu güğüm güğüm
Bazı gün ağladığım,
bazı gün güldüğüm
Zamanın sonsuz denizinde
Ben yüzerim kulaç kulaç aydınlığa,
Emeği, aşı, onuru
Acıyı, sevinci, gururu
üleşebilmek için insanca.
Şule TÜREL
Yaşamadım
Baharı yaşayamadım
Uçsuz bucaksız eki tarlalarındayken Yazı yaşayamadım,
Toz duman köy
yollarındayken.
Sonbaharı yaşayamadım,
Sulu sepen yağışta okullara
koşarken.
Üçü beşi aramadım,
Param olsa da olmasada.
Uçarı delikanlılığı
yaşayamadım,
Tan ağarırken camlarda.
Ama
dolunayı aradım hep
Sen bendeyken.
Işık SÖNMEZ
Arzu
Bu ömrün çekilmez bir günü bile
Akşamları mey dolan
kadeh olmasa.
O aşık dilsizler gelir mi dile?
Boşalan bir kadeh tekrar dolmasa
Zevksiz bir hayatta, ne var insana
Bu ömür zevkiyle, kısa da yeter
Bu kadar neş'e yetmez insana
Her ömür daima bir ahla biter.
İsterim daima bir koca saray
Harcı da masrafı da neş'eden olsun
Bahçesinde bulunan her ağacının
Daima şakıyan bülbüller konsun.
Halil İbrahim DİŞEY