Şiir Dünyası

Güncelleme Tarihi:

Şiir Dünyası
Oluşturulma Tarihi: Mart 11, 2000 00:00

Haberin Devamı

Bir portre: Şair ve tiyatrocu Mustafa Yalçın

Tiyatro sevdalısı şair

BÜROMUZA geldiği zaman, bir sevinç kaplar yüreğimi. Çünkü, Mustafa Ağabey gelmiştir. O'nun olduğu dost meclislerinde şiir vardır, öykü vardır, edebiyat vardır ve de en çok anılar vardır.

Bu anılarda kimler mi vardır?

Cahit Irgat, Orhan Peker, Kuzgun Acar, Salim Şengil... Tiyatro, sinema ve edebiyat dünyasından bir çok güzel insan, şairimizin anıları içinde konuk olurlar çilingir soframıza.

Güneş, Beydağları'nın doruklarına doruklarına eğilmiş, yani rakı burcuna girmiştir artık. Mustafa Yalçın, şiirden hiç bir zaman vazgeçmeyen bir tiyatro sevdalısı. Antalya'nın ilk eğitimli tiyatro sanatçısı. 1937’de Antalya'da doğdu. İlk ve orta öğrenimini doğduğu kentte yaptıktan sonra, Ankara'da Devlet Konservatuvarı'nda tiyatro eğitimi gördü.

Yetenekli Antalya çocuklarının tiyatroya yönelmeleri için çaba harcadı, çoğunda başarılı oldu ve o gençleri yetiştirdi. Antalya Devlet Tiyatrosu'nun kurulması için yoğun çabalar harcadı ve bir süre müdürlük görevini üstlendi.

Mustafa Yalçın, hem tiyatro sanatçısı hem de şairdir. Cimri, haset, dedikoducu, çıkarcı insanları sevmez. Bir kez kızmaya görsün, aynı Can Yücel gibi küfreder.

KIZMAYA GÖRSÜN

Geçtiğimiz yıl, yaş sınırından emekli olarak, Antalya Devlet Tiyatrosu'ndan ayrıldı. Çok sevdiği Antalya'dan da koparak İzmir'e yerleşti. (O'nun bu kentten ayrılışında, geçtiğimiz yıllarda kaybettiği sevgili kardeşi Avukat Ali İhsan'ın da olmayışı, gidiş nedenlerinden biridir belki, kimbilir). Arada bir, yine Antalya'ya gelir, dostlarını görmeye.

Yalçın, bugünlerde oyun ve şiir yazıyor. Çünkü O, bir tiyatro ve şiir sevdalısı.

Yalçın’dan

Yol

Kökümüz kök idi

Aslımız asıl

Hep doğru yürüdük

Dünyanın yollarında

Yalınlık ustasıydı analarımız

Gül yaprağı saklardı

Kitap sayfalarında.

İlk sevgiler

Bizim orda, güneyde

Antalya'da

Geceleri ay çıkınca

Portakal bahçelerinde

Ateş çakardı.

Yakardı beni

Birden aşka tutulurdum

Kime...?

Sevda şiirleri

Firari

Sana çirkin dediler,

düşmanı oldum güzelin,

Sana kafir dediler,

diş biledim Hak'ka bile

Topladın saçtığı altınları

yüzlerce elin,

Kahpelendin de garaz

bağladın ahlaka bile.

Sana çirkin demedim ben, sana kafir demedim

Bence dilin gibi küfrün de

mukaddesti senin.

Yaşadın beş sene kalbimde, misafir demedim,

Bu firar aklına nerden,

ne zaman esti senin?

Zülfünün yay

gibi kuvvetli

çelik tellerine

Takılan gönlüm asırlarca

peşinden gidecek

Sen bir ahu gibi dağdan

dağa kaçsan da yine

Seni aşkım canavarlar

gibi takip edecek.

Faruk Nafiz ÇAMLIBEL

O ve Ben

Sana koşuyorum bir

vapurun içinden

Ölmemek, delirmemek için...

Yaşamak; bütün

adetlerden uzak

Yaşamak...

Hayır değil, değil sıcak;

Dudaklarının hatırası;

Değil saçlarının kokusu

Hiçbiri değil.

Dünyada büyük fırtınanın koptuğu böyle günlerde

Ben onsuz edemem.

Gözlerine bakmalıyım,

Seni işitmeliyim.

Beraber yemek yemeliyiz.

Ara sıra gülmeliyiz.

Yapamam, onsuz

edemem.

Bana su, bana ekmek,

bana zehir;

Bana tad, bana uyku

Gibi gelen çirkin kızım

Sensiz edemem.

Sait Faik ABASIYANIK

Söyle sevda içinde

Türkümüzü

Söyle sevda içinde türkümüzü

Aç bembeyaz bir yelken

Neden herkes güzel olmaz

Yaşamak bu

kadar güzelken

İnsan dallarla, bulutlarla bir,

Aynı maviliklerden geçmiştir

İnsan nasıl ölebilir

Yaşamak bu kadar

güzelken?

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA

Faksımıza düşenler

Ben Kadınım

Duygular taşırım yüreğimde

Canlar taşırım bedenimde

Renk renk, nakış nakış,

oya oya

Sevgi dokurum gönlümün

İncecik tellerinde.

Buram buram

Ekmek kokar ellerim

Kimi mis kokar Kimi toprak

Ekin de biçse kalem de tutsa

Bereket doludur avuçlarımda.

Ben açarım sabahın perdelerini

Ben örterim akşamın karanlığını

Ben beklerim sayrı gecelerin

sancılarını...

Ben taşırım

Yaşam suyunu güğüm güğüm

Bazı gün ağladığım,

bazı gün güldüğüm

Zamanın sonsuz denizinde

Ben yüzerim kulaç kulaç aydınlığa,

Emeği, aşı, onuru

Acıyı, sevinci, gururu

üleşebilmek için insanca.

Şule TÜREL

Yaşamadım

Baharı yaşayamadım

Uçsuz bucaksız eki tarlalarındayken Yazı yaşayamadım,

Toz duman köy

yollarındayken.

Sonbaharı yaşayamadım,

Sulu sepen yağışta okullara

koşarken.

Üçü beşi aramadım,

Param olsa da olmasada.

Uçarı delikanlılığı

yaşayamadım,

Tan ağarırken camlarda.

Ama

dolunayı aradım hep

Sen bendeyken.

Işık SÖNMEZ

Arzu

Bu ömrün çekilmez bir günü bile

Akşamları mey dolan

kadeh olmasa.

O aşık dilsizler gelir mi dile?

Boşalan bir kadeh tekrar dolmasa

Zevksiz bir hayatta, ne var insana

Bu ömür zevkiyle, kısa da yeter

Bu kadar neş'e yetmez insana

Her ömür daima bir ahla biter.

İsterim daima bir koca saray

Harcı da masrafı da neş'eden olsun

Bahçesinde bulunan her ağacının

Daima şakıyan bülbüller konsun.

Halil İbrahim DİŞEY

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!