Güncelleme Tarihi:
Bir portre: Faik Ardahan
Şiiri doruklara taşıyan şair
Şiiri, dağların doruklarına taşıyan Ardahan, ilk kitabını da, oğlu Doruk'a armağan etti 1988 yılında Kayseri'de başlattığı ‘‘Dolunay Şiir Geceleri’’ni, 1994 yılında Antalya'ya taşıyan Akdeniz Üniversitesi Sosyal Bilimler Meslek Yüksekokulu Öğretim Görevlisi Faik Ardahan, oğlu Doruk'a armağan ettiği ilk kitabının ön sözünde kendini şöyle anlatıyor:
‘‘Kitaptaki çalışmalarım, belirli bir dönemde yaşadıklarımın ve hissettiklerimin, yazım formundaki fotoğraflarıdır. Hiçbir zaman kendimi şair olarak görmedim, zannederim olamayacağım da.
DOLUNAY GECELERİ
Ben yalnızca şiiri seviyorum, duygusal bir insanım, duyarlıyım, birçokları gibi benim de yüreğimin derinliklerinde yaşadığım sevdaların anıları var.’’
Bir dönem, Toros Doğa Sporları Kulübü'nün başkanlığını da yapan Ardahan, 20 yıldır dağcılıkla uğraşıyor. Güzel havalarda, oğlunu da omuzuna attığı gibi dağların yolunu tutuyor şair.
Her ayın dolunay gecesinde, Konyaaltı Plajı'nda kumların üstünde yakılan ateşin çevresinde, şiirseverler biraraya geliyorlar.
Aşk şİİrleri
Yakamoz
Yakamoz konardı
Sığ gölgesi üzerine sokağın
Hançer gibi gövdesine saplanan
İnsan gölgeleriyle sarsıldı
bedeniO zaman
Yumardı gözlerini sonsuz
karanlığına
Araladığında gözlerini
Değişsin isterdi tüm benliği
Engin bir denizde dans
ettiğini düşlerdi
Uzanırdı eli dev dalgalarına sonsuzluğun
Bozardı düşlerini bir araba sesi
O yine aynı lamba kırığının
yakamozu
Bir ayaz çıkar keserdi
dar sokağını
Üşürdü biliyorum, titrerdi
Açlıkla savaşan bir insan
bedeni gibi
Tanyeli ufukta ilk izlerini bırakırken
Sarhoş olurdu yakamoz
Delicesine içtiği yağmur
damlalarıyla
Bir sevdiği var derdim
O zaman insanlaşır, acı çekerdi
Kimdi sevdalısı?
Dizlerini örttüğü kirli kaldırım mı?
Gecenin yapış yapış karanlığı mı?
Yoksa,
Her zaman düşlerini gördüğü sonsuzluğun ötesi
Ulaşılmaz maviliği miydi enginlerin?
Özlem DEĞİRMENCİ
Düş müydün
Yüzünü
Gaçmişin ellerine bırakan
hüzün,
Irmağını içine akıtan çocukluğum benim!
Sır gibi saklıyor musun gene,
Ürküntü veren kuytuların amansız
yanlızlığını yüreğinde!
Nerede kaldı benim
Uzun boylu, alımlı,
dönme dolaplı
Dört ayağı tırısa kalkan
zamanın
Yorgun taylarına çektirilen
faytonlu
Bayram sevinçlerim!
Belki de kış'tı ya da
Bahardı zamanla insanın içinde
Azalıp çoğalan coşku!...
nasıl diye
Soran eden var mıydı,
Anımsamıyorum!
Soluk yüzünü uzatan
geçmiş, hangi
Geleceğin yanlızlığını dokuyordu
Tarihin elleriyle ileri-geri
Kimse bilmiyordu...
Ayıplı bir yara gibi
yoksulluğu
Yüreğinde büyüten
çocukluğum
Düş müydün yoksa içimde!
Seni hiç ayıplamıyorum...
Mehmet Sadık KIRIMLI
Faksımıza düşenler
Ay Işığını Sevdim Gözlerinde
Sabahlar kılıfından çıkmaz
Akşamlar ise kol gezer benimle
Gün geçmiyor ki
Karanlık tünellerde boğduğun ben
Şimdi gölgeli aydınlıga nasıl
esir olayım.
Yine de vurayım fırtınalarına
dizgini bir bir
Mum yakayım gölgen üstüne
Bitsin amansız gelgitlerin
Ya da kibritimi çakayım
senli esaretimin üstüne
Söyle kırlangıçlar gibi gönül pencereme
Dalıp dalıp çıktığın sabahlar
yok muydu? Soluksuz sıcaklarımda bile seni yarattım Şimdi gölgeli aydınlığa nasıl esir olayım Geceleri yıldızları saydım senin için Bitmeyeceğini bile bile
Ay ışığını sevdim gözlerinde
Şimdi gölgeli aydınlığına
nasıl esir olayım...
Fatih BALİN
Ardahan’dan
Sen bir dağsın yiğidim
Başındaki dumanların kaynağı bağrındaki sevda
ateşidir.
Sensin yüceliği akıtan
Güneşin sevdası
Rüzgarın yol arkadaşı
Yıldızın imrenerek baktığı ışık
Bağrında nice yiğitlere sevda
yaşatan, yuva olan
sensin.
Sensin kekliğin sesini
türkü yapan
Yörüğün bebeğine isim, çadırına direk olan
Ovalara can veren
Ağaca yeşil olan sensin
Sen bir dağsın yiğidim
Sensin ırmağa yatak olan
Denize yastık
Buluta ninni olan
Kartala yuva olan sensin
Sen bir dağsın yiğidim
Aydınlığı ilk gören
Karanlığı en geç görecek olan
da sensin.
Dün gece
Soluğunu duyuyorum
Gelir dibinden sessizliğin
Anasına doğru koşan bir çocuğum
Ah o ellerin senin, Çiçek açmış ellerin.
Hünerli, sağlam, halk ellerin
Geçiyor evimizin önünden bir kamyon
Geçiyor ardından bir tamirci
Sonra bir el arabası onun ardından.
Bağırır bir adam Bir çocuk tırmanır ağaca,
Bir çocuk iner ağaçtan,
Kapıcı merdivenleri siliyor
Parmağım kapımızın zilinde.
A. KADİR