Güncelleme Tarihi:
Sigaranın belki de en iyi bilinen etkilerinden biri de kalp sağlığı üzerine yaptığı olumsuz etkilerdir.
Epidemiyolojik çalışmalar sonucunda, sigara ile kalp-damar hastalıkları arasındaki ilişki ilk olarak ortaya konduğu dönemde, altta yatan biyolojik mekanizmalar hakkında pek fazla bir şey söylenemiyordu. Oysa artık hem moleküler düzeyde yapılan çalışmalar, hem hayvan deneyleri, hem de klinik çalışmalar sonucunda bu konuda doyurucu bilgilere sahip olunduğu söylenebilir.
Koroner damar hastalıkları, felç ve çevresel damar hastalıklarını içeren kalp-damar hastalıklarının altında yatan ana patofizyolojik sürecin atreoskleroz olduğu anlaşılmıştır. Bu sürece yol açan ana etkenlerden biri ise damarların iç yüzeyini oluşturan hücre tabakası olan endotel hücrelerinin yapısında bozukluk görülmesidir. Bu endotel hücrelerindeki bozukluk ve yıkım, dolaşımda bulunan monosit ve T hücresi gibi savunma hücrelerinin endotel hücrelerine daha fazla yapışmasına ve sonrasında damar çeperinin daha iç kısımlarına ilerlemesine yol açar. Bu hücreler, kötü kolesterol olarak bilinen LDL-kolesterol ile birleşerek “köpük hücre” denen hücreleri oluşturur ve damarların iç tabakalarında birikir. Bu yapıya “aterom plağı” denir. İşte bu olay “aterogenez” denen, atreosklerozis oluşum sürecinin başlangıcıdır. Ve işte sigara bütün bu sürecin başlangıç noktası olan endotel hücrelerinin yıkımını başlatan ana etkenlerden biridir.
Cerrahi olarak çıkarılmış olan plakların patolojik incelemeleri sonucunda, sigara içenlerde bu plakların trombotik olaylarla çok daha fazla komplike hale geldiği görülmüştür. Yani sigara içenlerde, bu plak oluşumuna bağlı damar tıkanıklığı olaylarının daha sık görüldüğü fark edilmiştir.
Bunun yanı sıra, sigara trombositler, trombositlerin damar duvarına yapışması ve birikimi üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir. Bu durum, sigaranın pıhtılaşma ve pıhtıların erime sistemi arasındaki düzenli dengeyi bozmakta ve kritik bir süreci başlatmaktadır. Ve eldeki veriler, sigaranın, atreorosklerozun ortaya çıkış sürecindeki bu tromboz-oluşumu-öncesindeki etkilerinin çok önemli olduğunu ve büyük olasılıkla sigara ile ani kardiyak ölümler arasındaki en önemli etken olduğunu düşündürmektedir. Çünkü sigara bir taraftan bu tromboz öncesi sürece etki etmekte hem de pıhtılaşma-pıhtı tıkımı sistemini bozmakta ve sonuçta damar duvarında plak oluşumuna neden olmaktadır.
Sigaranın damar hastalıklarına yol açan mekanizmaları bunlarla bitmemektedir. Sigara tütünündeki katkı maddeleri, vücutta inflamasyon (iltihaplanma) denen bir süreci başlatır. Bu süreçte, vücudun savunma sistemini oluşturan lökositler ve lenfositler, o bölgede birikir. Hücrelerden CRP, interlökin gibi çok çeşitli sinyaller, salgılar ve ajanlar salgılanır. Ve o bölgede hemen yerel bir savaş başlar. Bu süreç, kalp damarlarının duvarında gerçekleştiği durumda, damardaki tromboz oluşumunun ve tıkanıklığın artmasına neden olur.
Sigara diğer bir yandan, henüz altta yatan mekanizması tam olarak anlaşılamamış olsa bile, yağ metabolizmasını da ciddi şekilde etkilemekte ve kötü kolesterol denen LDL-kolesterolün metabolizmasını bozmaktadır. Buna bağlı olarak, yüksek kolesterol kan dolaşımındayken, yapısı bozulmuş olan damar duvarına yapışmakta ve plak oluşumuna hız vermektedir.
Ayrıca, sigara katekolamin denen epinefrin ve norepinefrin gibi maddelerin salınımını artırmaktadır. Bu maddeler kalbin daha fazla çarpmasına neden olmakta ve dolayısıyla kalbin oksijen ihtiyacını artırmaktadır. Ama, sigara dumanı oksijenden ziyade karbonmonoksit gibi zararlı bileşikler de salmaktadır. Dolayısıyla hem oksijen ihtiyacını artırmakta, yetmezmiş gibi alınan oksijen miktarını da azaltmaktadır. Kalp bu oksijen ihtiyacını karşılayabilecek kadar güçlü, zinde değilse, bu durumda ortaya ritim bozukluğu ve hatta kalp krizi gibi ölümcül olabilecek durumlar ortaya çıkmaktadır.
Sigaranın bütün bu yıkıcı etkileri, yani dolaşımda plaklar oluşturması ve oksijen ihtiyacını artırması, bir araya getirilince, net olarak şu durum ortaya çıkmaktadır: kalbin oksijen ihtiyacı artmakta ama dokular damar duvarları harap olduğu için yeterli oksijen miktarını alamayacak durumda bulunmaktadır. Bu durumda, miyokard denen kalp kaslarının düzgün çalışmaması ve kalp krizi, anjina veya ani ölüm demektir.
Sonuç olarak, sigara ile ateroskleroz oluşumu ve koroner kalp hastalığı arasındaki ilişkiyi, altta yatan mekanizmaların büyük çoğunluğu da dâhil olmak üzere, gün ışığına çıkaran çok sayıda veri bulunmaktadır. Bize düşen ise bu verilere kulak vermemizdir.
Kaynaklar:
Surgeon General 2004 Raporu