Siesta miesta, yahut okur nasıl uyutulur

Güncelleme Tarihi:

Siesta miesta, yahut okur nasıl uyutulur
Oluşturulma Tarihi: Mart 29, 2007 22:43

Yaşla, insanın uyku ihtiyacı azalıyormuş. Yaşlıların yalancısıyım, ben yaşlanmıyorum çünkü. Yaşla uyku ihtiyacı azalırmış ama, etrafımdaki yaşlılara bakıyorum, sık sık ‘kestirme’ ihtiyacı duyuyorlar. (Şu anda, Astor Piazzola ve Gerry Mulligan’dan Close Your Eyes And Listen dinliyorum, gözlerim kapanıyor dinlerken…)

Haberin Devamı

Annanemin, koltukta uyukladığını ama haysiyet meselesi yapıp ‘Uyumuyordum, gözlerimi dinlendiriyordum’ dediğini hatırlıyorum.

Başarılı işadamlarının (Vehbi Bey’in mesela) mutlaka yemekten sonra biraz ‘dinlendiğini’ biliyorum.

Babam, İsmet Paşa’ya, Pembe Köşk’te bir görüşmeden ayrılırken, “Paşam maşallah zıpkın gibisiniz” deyince, ne yazık ki gençlerin bugün gözünün önene gelmeyecek tonton ihtiyar edasıyla “Sana bir şey söyleyeyim mi Devrim, şimdi siz gittikten sonra ben biraz soyunup yatacağım” dediğini anlatır mesela. O tarihte 85 yaşındaymış Paşa.

Babam daha o yaşta değil ama, öğleden sonra bazen, gazetede, gözlerinin kapandığını söylüyor. Hemen atlıyorum:

- Galiba bunun yaşla ilgisi yok, çalışma ortamı belki de, hani camları açılmayan iş kuleleri, kapalı devre havalandırma, suni aydınlatma… Çünkü ben de…

İnanır mısınız, bazen kuşluk vakti, ama genelde öğle yemeğinden sonra, benim de başımın düştüğü oluyor. Resmen gözlerimi açamıyorum. Bir beş on dadika, ayaklarımı uzatıp, başımı arkaya atıp, gözlerimi dinlendirmek ihtiyacı duyuyorum.

Ama bu sefer de… içim geçiyor. Uyku ne kelime, bayılacak gibi oluyorum.

Büyük Japon gazetelerinde, çalışanların gün içinde uzanıp yatabileceği, bir duş yapıp kendine gelebileceği odacıklar varmış… diye patronumun yanında bir iki kere anlattım ama duymazdan geldi. Israr etmedim. Hani ‘
Herif işyerinde uyumanın hesabını yapıyor’ demesin diye. Yoksa maksadım sadece daha verimli çalışmak ve gazeteme ve patronuma daha faydalı olmak. Kendim için bir şey istiyorsam ne olayım…

Haberin Devamı

Biraz kestiren borcunu öder’ diyor Le Monde’un Sağlık sayfasındaki haberin başlığı.

Doktorların ‘uyku borcu’ dediği açığı kapamak için, gün içinde yirmi dakika uyumaktan iyisi yok’ diyor spot.

Fransızlar demek ki buna ‘uyku borcu’ diyorlarmış. Biz Türkler borçtan hoşlanmadığımız için olmalı, aynı şeyin adına tam tersi ‘uyku alacağı’ demişiz. (Acaba doktorlar da ‘uyku alacağı’ mı diyorlar? Türkiye’nin en ciddi uyku uzmanı - Prof. Dr. Hakan Kaynak - benim okul arkadaşım. Rahatsız etmeyeyim diye açıp sormuyorum. Okumaz a, bu yazıdaki hatalarıma kimbilir ne kızacaktır yine…)

Haberin Devamı

Şimdi aklıma geldi.

/images/100/0x0/55eb5ec3f018fbb8f8bcb794

Asterix Korsika’da adlı macerada bir Korsikalı ‘aşiret reisi’ vardır. Adı, Korsikalı şarkıcı Tino Rossi’nin meşhur şarkısına göndermeyle - Ocatarinetabelatchitchix’tir. Romalı yüzbaşı, Galyalılar’ın şirretinden korkarak, elindeki bu çok kıymetli Korsikalı esiri salıvermek ister. Çadıra girer, uyumakta olan Ocaavesairenin zincirlerini çözer ve aralarında şöyle bir diyalog geçer:

Romalı yüzbaşı:
Git! Serbestsin…

Korsikalı asi: …

Romalı yüzbaşı:
Git! Serbestsin… dedim!

Korsikalı asi: …

Romalı yüzbaşı:
HOOOP! ALOO? KAYBOL, SERBESTSİN!

Korsikalı asi:
Siesta’dan sonra. (Siesta = kestirme)

Romalı yüzbaşı:
ANLAMADIM? NASIL SİESTA’DAN SONRA?

Korsikalı asi:
Bak Romalı, saat iyice ilerledi. Şimdi siesta yapmazsam, uyku saatimden evvel kestirmeye vaktim olmayacak. Onun için, beni rahat bırak, tepem atmaya başlıyor…

Korsikalılar’ın tembellikleri meşhurdur ya… ‘Eğer öğleden sonra biraz kestiremezsem, akşam yatmadan evvel kestirmeye vaktim olmayacak’ der Ocaterineyse.

Sanki siesta yapmak Allah’ın emri.

Gülmediniz ama… büyük bir espridir.

Neyse! Habere dönelim…

“Modern toplumlarda, insanı uykusuz bırakmak için herşey var” diyor haber. “Yoğun çalışma hayatı, yolda kaybedilen zaman, geç saatlere kadar seyredilen televizyon… Halbuki, uykusuz kalmak, insanın ‘
uykudan alacaklı’ kalmasına (‘uyku alacağı’) bu da dikkatin dağılmasına sebep olur. Bu alacağa karşı en iyi çare, 20 dakikayı aşmayan kısa bir uykudur… Araştırmalar, siestanın gündüz uyku halini ortadan kaldırdığını ve zihinsel faaliyeti iyileştirdiğini göstermiştir.”

Haberin Devamı

Bilmem anlatabiliyor muyum Sayın Patroniçem? (Sayın demeye de korkar olduk!)

“30 dakikalık bir uykunun (veya bir fincan kahvenin) gece otomobil kullanırken dikkatsizlik ihtimalini üçte bire indirdiği hesaplanmıştır. Ayrıca, uyku … hormonlarını harekete geçirerek, insanın verimliliğini ve dikkatini artırmaktadır.”

Prof. Philip diyor ki “Uykunun üç bileşkeni vardır: Birincisi, uyku deposu. Uyuyunca dolar, gündüz boşalır. İkincisi, kronobiyolojik bileşken, yani uykuya daha çok veya az elverişli saat dilimleri. Üçüncüsü de insanın uyanıklık sistemi, uykumuz olmasına rağmen uyanık kalmamızı sağlayan sistem.”

Peki siesta, faydalı bir uyku mudur?

“Evet, diyor uzman. Çünkü kestirmek, uyku deposunu doldurur. Ama…”

Haberin Devamı

Ne aması?

“Ama, yirmi dakikalık bir uykunun sarnıcı ‘iyice doldurması’ için zamanının iyi seçilmesi gerekir. İdeal zaman öğle yemeği sonrası, 13 ila 14 saatleri arasıdır. Ama mesela 18 ila 20 saatleri arasında kestirmek hiç tavsiye edilmez. Birincisinde uykuya geçmek kolaydır, ikincisinde fizyolojik olarak çok zordur.”

Uygun saatte acucuk kestirmenin, uykusuzluk ve yorgunluk halini attığı gibi… kalp ve damar sağlığına da iyi geldiğini söylüyor uzman. Bir diğeri, Prof. Levy “Uyku eksikliğiyle metabolik riskler arasındaki ilişki ispat edilmiştir” diyor. “Uykusuz kalmak obeziteye ve şeker hastalığına zemin hazırlar.”

Buyrun bakalım, Sayın Patroniçem. Hem daha verimli çalışacağım (= kârlılık artışı), hem kalp krizi - şeker - obezite riskini azaltacağım (= grup sağlık sigortasından tasarruf), hem akşam eve dönerken TEM’de kamyon altına girmeyeceğim (= ne, bulamadım buna göre bir şey, vicdan azabı çekmeyeceksiniz diyelim)…

Haberin Devamı

Fransız Sağlık Bakanlığı ‘özellikle dikkat isteyen iş kollarında’ gönüllü şirketlerde bir ‘pilot çalışma’ başlatıyormuş.

Vallahi ya…

Burası Fransa değil, Hürriyet de Le Monde değil” diyorsanız, ona da cevabım var.

Dost ve kardeş Yunanistan’da (ne biçim geçirdik ama!) yapılan bir araştırma, öğleden sonra ½ saat kestiren ‘çalışan Yunanlı erkekler’de kalp ve damar hastalıklarından ölüm riski azalıyormuş.

Öldürüp de kurtulmak istiyorsanız açık açık söyleyin ya!

*

Not-1: Aklınıza bu sual gelmiş olabilir. Bilim insanları ‘yaz saati - kış saati’ uygulamasının olumsuz bir etkisi olmadığını düşünüyormuş.

Not-2: Sevgili okurlar, dün iyi bir şey yazamamış, size borçlu kalmıştım. Bu uyku konusunu bulduğum iyi oldu. Ne biçim uyuttum sizi ama! J

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!