SÄ°ESTA: BÄ°R KÄ°TAP, BÄ°R FÄ°LM, BÄ°R MÜZÄ°K‘’AÄŸlayan herkese ‘İşte buradayım! AÄŸlama’ diyeceksin. Fakat seni duymayacaklar ve sen ‘ÖlmüÅŸüm! Ne yapmalıyım?’

Güncelleme Tarihi:

SİESTA: BİR KİTAP, BİR FİLM, BİR MÜZİK‘’Ağlayan herkese ‘İşte buradayım Ağlama’ diyeceksin. Fakat seni duymayacaklar ve sen ‘Ölmüşüm Ne yapmalıyım’
OluÅŸturulma Tarihi: Mart 03, 2000 00:00

SÄ°ESTA: BÄ°R KÄ°TAP, BÄ°R FÄ°LM, BÄ°R MÃœZÄ°K‘’AÄŸlayan herkese ‘İşte buradayım! AÄŸlama’ diyeceksin. Fakat seni duymayacaklar ve sen ‘Ölmüşüm! Ne yapmalıyım?’ diye düşüneceksin.’’* Benim için siesta kelimesi Ä°spanyolların öğle sonralarında sıcak Akdeniz ikliminden kaçış yolu olarak yaptıkları ÅŸekerlemeden çok daha farklı anlamlara sahip. Bunda biraz olayları mistifiye etme huyumun da etkisi var kuÅŸkusuz. Uzun süre arayıp sanki birtakım güçlerin beni filmi seyretmekten menettiÄŸinden tutun, ölümü çarpıcı bir ÅŸekilde anlatan filmin bazı odaklarca(!) kitlelerin bu etkiden uzak tutulması için kısa sürede vizyondan kaldırıldığına dek bir sürü saçma olasılığı düşünmüşümdür yıllardır! Bir roman, bu romandan aktarılan ve bir çok sıradışı oyuncunun rol aldığı bir film ve bu filmin müziÄŸini yapan iki büyük müzisyen var iÅŸin içinde. Aslında pek de baÅŸarılı bir film deÄŸil ‘’Siesta’’, kitaba büyük ölçüde baÄŸlı kalınmış olsa da, kitabın vuruculuÄŸunu ve sarsıcı etkisini perdeye taşımak kolay olmadığından dönemin eleÅŸtirmenlerince pek beÄŸenilmemiÅŸ ve ticari baÅŸarı saÄŸlayamamış. Ãœlkemizde GüneÅŸ Yayınları tarafından Gülten Suveren’in çevirisiyle Ocak 1989’da basılan kitapta yazar Patrice Chaplin hakkında verilen bilgiye göre kendisi (doÄŸum yeri Kentisch Town, Ä°ngiltere; tarih belirtilmemiÅŸ), gençkızlığında okulu bırakıp otostopla Avrupa’yı dolaÅŸarak dağınık bir dönem geçirdikten sonra Kraliyet Tiyatro Akademisi’nde eÄŸitim görmüş. Oyunculuk ve fotomodellik yapmış, 1965’te evlenip çoluk çocuÄŸa karışmış ve yazarlığa baÅŸlamış. Voltaire’in Candide’ini anımsatan bir yaÅŸam. Siesta’nın küçük bir Ä°spanyol kasabasında geçtiÄŸini düşününce, kendisi hakkında verilen küçük bir bilgi daha da anlam kazanıyor: Seyahati ve özellikle Ä°spanya’nın Gerona kentini çok sevmesi. Bir çırpıda okunan ve insanı ÅŸaşırtan garip bir gerilim romanıdır Siesta. Yukarıdaki alıntı, kitabın başındaki alıntı olup Guru Rinpoche tarafından yazılan ve 1925 yılında Ä°ngilizce’ye çevrilen '‘Tibetan Book of Dead'’ kitabındandır. Bu kitap yeterince anlaşılamadığı için daha sonra Sogyal Rinpoche tarafından "Tibetan Book of Living and Dying" adıyla baÅŸka bir yorumla yeniden yazılmış ve özellikle batının mistik arayış içerisindeki bireylerinin baÅŸucu kitabı olmuÅŸtur. Siesta’da da tema ölümdür.Film,1987 yılında ülkemizde de gösterime girip yanılmıyorsam bir ya da iki hafta oynatılmıştı. Ellen Barkin, Gabriel Byrne, Julian Sands, Isabella Rosselini, Martin Sheen, Grace Jones, Jodie Foster gibi son derece renkli ve sıradışı oyuncuların rol aldığı filmin yönetmeni, Madonna’nın bazı kliplerine de imza atam Mary Lambert. Filmin yapımcıları arasında 9,5 Hafta, VahÅŸi Orkide, Venüs Deltası gibi ayrıksı erotik filmlerin yönetmeni Zalman King’e de rastlıyoruz.Filmin müziÄŸi Miles Davis ve Marcus Miller’ın ortak çalışması. Albüm yine filmin adıyla piyasaya sürülmüş. Ama iÅŸin tuhaf yanı, Miles Davis’in otobiyografisinde belirtildiÄŸi üzere müzisyenler filmi izleyememiÅŸler, çünkü film ABD’de de kısa bir süre oynayıp vizyondan kaldırılmış. (Ben de 87’de kaçırdığım bu filmi çok aramış ancak uzun yıllar sonra seyredebilmiÅŸtim, geçenlerde nitelikli filmlerin gösterimini saÄŸlayan KanalE’de altyazılı olarak yeniden seyretme ÅŸansını buldum).Olayları mistifiye etme huyum bazen abartılı bir hal alsa da, Siesta gerçekten, benim için hala sırlarla dolu: Yazarın izine Ä°nternette rastlanmıyor, hakkındaki tek bilgi, kitabın giriÅŸindeki bir paragraflık yazı sadece. Bu yazıdan da filmdeki karakterler ve kurulan underground atmosferle örtüşen bazı imgelere ulaÅŸmak kalıyor bize. Miles Davis ve Marcus Miller’ın filmin müziÄŸinin sipariÅŸini alıp, hikayeyle inanılmaz bir uyumla bestelemeleri ve gerçekten de müziÄŸin filmi aÅŸmış olması da bence ÅŸaşırtıcı. Tüyler ürpertici bir yanı var müziÄŸin –sonuçta ölümü anlatıyor- ama aynı zamanda garip bir kabulleniÅŸ, belki de ölümden korkmanın gereksiz olduÄŸu hissini de veriyor, kimbilir, kısa bir öğleden sonra uykusuna dalmak gibi usulca yaÅŸayabiliriz onu.(*) Tibet Ölüler Kitabı’ndan Åžeref EBRU - 3 Mart 2000, Cuma Â
Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!