Oluşturulma Tarihi: Mayıs 01, 2004 00:00
ABD’de çok satan ‘Şeytan Prada Giyer’ adlı roman, Türkçe’ye ‘Şeytan Marka Giyer’ adıyla çevrildi. Kitabı yazan Lauren Weisberger, moda dergisi Vogue’un meşhur genel yayın müdürü Anna Wintour’un sekreterliğini yapmıştı ve roman aynen ona benzeyen zalim bir patronu anlatıyordu. Kitap bir edebiyat şaheseri değil. Ama korkunç genel yayın yönetmeni Miranda Priestly’yi anlatan bölümleri, Truman Capote’un ‘Edebiyat dediğiniz, dedikodudur’ sözünü hatırlatıyor. Zaten, roman New York’ta epeyce dedikoduya neden oldu.Lauren Weisberger, 1977 doğumlu, iyi bir aileden gelen, eksiksiz bir Amerikalı genç kadındı. Cornell Üniversitesi’nde edebiyat okumuştu, yazarlık yapmak istiyordu, üstelik sarışındı, güzeldi. Üniversiteyi bitirince New York’a geldi ve en etkili moda dergisi Vogue’da genel yayın yönetmeni Anna Wintour’un sekreterleri arasına katıldı. Anna Wintour yılda 1 milyon dolar kazanan, ikide bir modanın en güçlü ilk 10 kişisi listesine giren bir basın ilahıydı. Kaprisleri, diktatörce tutumu ve hırsı meşhurdu.Lauren Weisberger bir yıl sonra işten çıktı, roman yazmaya başladı, kitap daha bitmeden Mayıs 2002’de 200 bin dolara Doubleday yayınevine sattı. ‘Şeytan Prada Giyer’ bir yıl sonra yayımlandı. Romanın konusu şöyleydi:Andrea Sachs adında, Cornell Üniversitesi’nden mezun, sarışın genç bir kadın, dünyanın en etkili moda dergisi Runway’in efsanevi genel yayın yönetmeni Miranda Priestly’nin asistanı olarak işe giriyordu. Patronunun her türlü kaprisine, en mantıksız isteklerine boyun eğiyor, köle hayatı sürüyor, ceviz kabuğunu doldurmayacak, sabun köpüğü kadar geçici moda dünyasının bütün saçmalıklarına tanık oluyor ve sonunda bir gün patlayarak işten ayrılıyordu.Kitabı okuyanlar, yazarın geçmişiyle roman kahramanının hayatı arasındaki birebir ilişkiyi fark etti tabii. Anna Wintour aleyhine dedikodular öyle çoktu ki, bu Buz Kraliçesi’yle, bu moda Hitler’iyle, en bilinen adıyla ‘Nükleer Wintour’la doyasıya alay eden bir roman okumak, herkesin pek hoşuna gitmişti.New York yayıncılık dünyasını da bir telaş aldı. Anna Wintour’un arkasından konuşmak güzeldi de, onu yerden yere vuran bir roman hakkında iyi bir eleştiri yazmak yürek isterdi. En fazla telaşlanan New York Times gazetesiydi. Kim bilir, gazete belki de Vogue dergisinin Batı medeniyetine hatırı sayılır katkılar yaptığına inanıyor ve Anna Wintour’la dalga geçen bir kitabın ciddi bir günah sayılacağını düşünüyordu. Gazete sonunda roman aleyhine bir değil, iki eleştiri yayımladı. Janet Maslin imzalı ilk yazıda, yazar kendi acılarını kusan biri olarak tarif edilmişti. İkinci yazıyı ise yine bir moda dergisi olan Harper’s Bazaar’ın eski genel yayın yönetmeni Kate Betts kaleme almıştı. Yazara fena saldırıyordu: ‘Lauren Weisberger, moda alanındaki en önemli yayınlardan birine girme şansını elde ettiği halde, patronunun zirvede yaşadığı yalnızlığı, maruz kaldığı baskıyı hiç anlamamış.’ Bu eleştiriyi yazan Kate Betts’in, vaktiyle Anna Wintour’un yanında çalıştığı ve kariyerini ona borçlu olduğunu bilen biliyordu. Başka yayınlarda, New York Times’taki eleştirilere karşı çıkan eleştiriler ve onlara karşı çıkan üçüncü eleştirilerle ‘Şeytan Prada Giyer’ aylarca insanları meşgul etti.Tartışmanın asıl tarafları ise konuşmadılar. Şu sırada Lauren Weisberger, bir dedikodu yazarını anlattığı ikinci romanını yazıyor. Anna Wintour’un başında başka bir dert var: Bill ve Hillary Clinton biyografisiyle tanınan Jerry Oppenheimer, bir Anna Wintour kitabı üzerinde çalışıyor. Onu durdurmayı başaramayan Anna Wintour, önümüzdeki sonbahar ‘Anna Wintour’un Soğuk Hayatı ve Sıcak Zamanları’ adındaki bu kitap çıktığında biraz sıkılacak.ROMANDA KORKUNÇ GENEL YAYIN YÖNETMENİ NELER YAPIYOR?Harry Potter’ın yeni kitabının çıkmasına birkaç gün kalmıştır. Bir moda şovu için Paris’te bulunan Miranda, sekreterlerine ‘Kızlarım kitabı arkadaşlarından önce okumak istiyor, iki tane buldurup özel jetle Paris’e yollayın’ diye emir verir. Emri tabii yerine getirilir. Miranda her sabah ofise geldiğinde kahvaltısını sıcak istemektedir. Ama ne zaman geleceği belli olmadığından, her sabah çeşitli aralarla aynı kahvaltı beş kere sipariş edilmekte, geç kalırsa soğuyan kahvaltılar atılmaktadır.Miranda Paris’ten New York’taki sekreterlerine telefon eder: ‘Şu anda Rivoli Caddesi’ndeyim ve şoförümü kaybettim! Hangi cehennemdeyse hemen bulun!’ New York’taki sekreterler, Paris’teki şoförü bulup patronlarının yanına yollarlar.Miranda bir gün sekreterine ‘Cassidy (kızlarından biri) bütün küçük kızların kullandığı o naylon çantalardan istiyor. Sevdiği renkte bir tane ısmarla onun için’ diyerek çekip gider. Ne çantayı ne de kızın sevdiği rengi bilen sekreter, kızın dadısına, çanta tasarımcılarına ve dükkanlara telefonlar ederek, mümkün olan bütün çantalardan aldırarak sorunu çözer.VOGUE’UN NÜKLEER KRALİÇESİAnna Wintour (54), İngiliz Evening Standard Gazetesi’nin genel yayın müdürü Charles Wintour’un kızı olarak dünyaya geldi. Babası yaşındaki Daily Mail’in dedikodu yazarı Nigel Dempster ilk sevgilisiydi. Moda dergilerinde çalışmaya başlayan Anna Wintour, İngiliz Vogue dergisini yönetirken ‘Nükleer Wintour’ takma adını kazandı. 1988’de Amerikan Vogue Dergisi’nin başına geldi. David Shaffer adlı bir çocuk psikiyatristiyle evli olan iki çocuk annesi Anna Wintour, Shelby Bryan adlı bir milyarderle ilişki kurdu ve kocasından ayrıldı. Anna Wintour her sabah 6’ya çeyrek kala kalkıyor, tenis oynuyor, kuaförü ve makyajcısının yardımıyla hazırlanıyor ve işe gidiyor. Akşamları da 22.00’den önce yatağa girmek için bir partide 10 dakikadan fazla kalmıyor.Anna Wintour, kürkü yeniden moda haline getirerek hayvan hakları savunucularını çok kızdırdı. Hatta bir gün New York’ta lokantada
yemek yerken, birisi gelip tabağına ölü bir rakun koyarak kaçtı. Hayvan hakları savunucusu PETA derneği, Wintour’un korkunç bir fotoğrafını bulup üstüne ‘Kürkü güzel hayvanlar ve çirkin insanlar giyer’ diye yazan bir afiş hazırladı. Diğer afişte Anna Wintour elinde Vogue’la kafiyeli Morg adlı bir dergi tutuyor, derginin kapağında ‘Eski kunduzumu ne yaptım-Anna Wintour yazıyor’ başlıklı bir
haber anonsu okunuyor.Â
button