“Sevmeyeni olmayan adam” doğum gününü halkla kutlayacak

Güncelleme Tarihi:

“Sevmeyeni olmayan adam” doğum gününü halkla kutlayacak
Oluşturulma Tarihi: Haziran 06, 2010 00:00

Siyasette belki de en çok o malzeme oldu karikatüristlere. Ama ne gazeteci Mustafa Ekmekçi’nin taktığı “Hint horozu” lakabı kızdırabildi onu, ne neredeyse sadece burundan ibaret çizilen karikatürleri. Asık yüzlü siyasetin sadece gülen yüzü değil, güldüren yüzü olarak da kaldı akıllarda.

Haberin Devamı

Zira “Ölürüm yoluna” diyen seçmene “Dur ölme, bir oy bir oydur” derken de güldürdü, sol parti liderleriyle gittiği restoranda ne yemek istediklerini soran garsona “Teşekkürler, biz birbirimizi yiyeceğiz” derken de. İki buçuk yıl önce aramızdan ayrılan “Paşa’nın Oğlu” 84 yaşına girdiği bugün de güldürecek. Eşi Sevinç İnönü’nün refakatinde toplanan Erdal İnönü karikatürleriyle. Sergi bugün açılacak ve siyasi rakibi Süleyman Demirel’in tabiriyle “sevmeyeni olmayan adamın” doğum günü bu kez halkla kutlanacak.

“Erdal hayattayken doğum gününü her yıl kutlardık. Bir arkadaş grubumuz var. Bazen bizim bahçede buluşur, bazen de gezmeye giderdik bir yerlere. İki yıldır da doğum günlerinde buluşup anıyoruz. Bu sene farklı olsun, herkes şahit olsun istedim. Bu fikir çıktı ortaya. Bu kez çok sevdiği halkıyla birlikte kutlayacağız.”
Sevinç İnönü, 50 yılını paylaştığı eşi Erdal İnönü’ye belki de en anlamlı doğum günü hediyesini vermeye hazırlanırken bu sözlerle başlıyor konuşmaya. Erdal İnönü’yü doğum gününde bir karikatür sergisiyle anma fikrini önce birlikte kurdukları vakfın (Sevinç-Erdal İnönü Vakfı) yönetim kuruluyla paylaşıyor. Yönetimden de destek alan fikir bir buçuk ay önce vücut bulmaya başlıyor. Karikatüristler aranıyor tek tek. Karikatürcüler Derneği’nin de katkısıyla Erdal İnönü ile ilgili tüm karikatürler toplanıyor. Yüzlerce karikatür arasından, mekan darlığı nedeniyle 170’i seçiliyor. Sergi bu akşam Beyoğlu’nda Bir Nokta Sanat Galerisi’nde 500’e yakın özel davetliyle açılacak. Davetliler arasında CHP’nin yeni genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da var. Zeki Alasya-Metin Akpınar ikilisinden Müjdat Gezen’e kadar sanatçı dostları da.

Haberin Devamı

ELEŞTİRİDEN HİÇ GOCUNMADI

“Erdal Bey yaşarken alsaydı bu hediyeyi hoşuna gider miydi” diye soruyoruz. Sevinç Hanım Erdal Bey’in pozitif bakışına vurgu yaparak yanıtlıyor: “Eminim çok hoşuna giderdi. Çünkü Erdal hiçbir zaman eleştiriden gocunmamıştır. Bazıları o kadar çirkin olduğu halde hiçbir karikatürüne kızmamıştır. Sabahları önce o bakardı gazetelere. Gülerek bana gösterirdi, ‘bak yine ne yapmışlar’ diye. Burnu büyük ya, acayip abartıyorlardı bazen. Mustafa Ekmekçi’nin yaptığı ‘Hint horozu’ benzetmesi bile hoşuna giderdi. Kendisiyle çok barışıktı. Karikatürler, fıkralar aslında siyasete hoş bir anbians katıyor. Günümüzde o kadar asık çehreli siyaset yapılıyor ki... Şimdiki politikacılar da dava açacaklarına biraz eğlenseler, daha iyi olacak.”
1987 genel seçimlerinde kullanılan “5 yıl daha limon gibi sıkılmak istemiyorsanız” kampanyasını hatırlatıp limon karikatürlerinin hatta limonun da Erdal Bey’le özdeşleştiğini söyleyince, bugüne kadar gözlerden kaçan küçük bir ayrıntıyı paylaşıyor bizimle.

Haberin Devamı

İNÖNÜ’LERİN VAZGEÇİLMEZİ LİMONMUŞ

“Hiç unutmam. Yorum Ajans’tan arkadaşlar bu ‘seçimde limonu kullanalım’ diye geldiklerinde Erdal ‘çok ayıp’ diyerek sert bulmuştu. Bense harika bulmuştum. Sonra Erdal da kabul etti. Mitinglere gidiyorduk. Millet kasa kasa limonlarla gelmiş. Herkes limonları kesiyor, sıkıyor... Eğleniyorduk. Bizim aile Karadenizli, ondan mı bilmiyorum baba evinde limon çok kullanılmazdı. Ama İnönüler her yemeğe limon sıkarlar. Sebze yemekleri, bütün zeytinyağlı yemeklerde masaya muhakkak limon konulur. Babamlarda yemekteyken balık olduğunda zavallı Erdal kıvranır, kimseyi rahatsız etmemek için de istemezdi. Yemeğe yakıştırdıkları için sıkarlardı herhalde. Ben de alıştım zamanla. Hamsi dışında tüm balıklara limon sıkarım.”

Haberin Devamı

POLİTİKAYA DÜZEY GETİRDİ

6 Haziran’ın SODEP’in de doğum günü olduğuna işaret edip Erdal Bey ile aralarına giren tek kara kediye, siyasete giriş macerasına dikkat çekiyoruz. Sevinç Hanım, biraz hüzün, biraz gururla yadediyor o günleri:
“Bizde siyaset çok düzeysiz yapılıyor. Onun da bilim adamı kimliği ağır basıyor. Başında karşıydım siyasete girmesine. O da beni ikna etmeye uğraşmadı. Ankara’ya gitti, telefonla bildirdi politikaya girdiğini. O dönem Ecevit, Demirel yasaklı. Demirel kendi ekibine sahip çıkmıştı, kurdurdu partisini. ‘Sol dağılacak, ancak siz toparlarsınız’ diye geldiler. Erdal önce ‘peki’ dedi, sonra vazgeçti; belki başkaları çıkar diye bekledi. Ama üniversitelerdeki huzursuzluk da artınca ve de başka biri çıkmayınca ‘Bu benim sorumluluğum’ deyip girdi politikaya. İyi de yaptı, bence politikaya belli bir düzey getirdi. Gerçi araştırmaya devam etse bilimde çok daha iyi bir yerde olurdu ama dekanlık, rektörlük görevleri de aldı zamanını. İdealist olduğu için kendini geri çekip gençlere ortam hazırladı. Bir sürü genç bilim adamı yetişti, şimdi onlar başkalarını yetiştiriyor.”

Haberin Devamı

ERDAL İLKTİ HAYATIMDA

İsmet Paşa’nın Heybeliada’daki evinde kardeşi Rıza Bey otururdu. Ben onun kızıyla arkadaştım, kendilerini tanımazdım. Babam (Ali Sohtorik) partinin İstanbul il başkanı olduğu için onlar görüşürlerdi. Biz gazetelerde görürdük İsmet Paşa’nın oğulları diye. 1956’da geldiler adaya. Birkaç ay kaldılar. Erdal’a da kız arıyorlarmış. ABD’ye gitmeden evlendirelim, oradan Amerikalı bir kızla dönmesin diye... Dünya Gazetesi yazarı Bedii Faik babamın kiracısıydı. Rivayete göre ‘Paşa’nın oğluna kız arıyorlar’ denince Bedii Faik, “yanınızda oturuyor, komşunuz” demiş. Erdal da bizim evin önünden geçerdi. Biz tekneden denize girerdik o da yüzerek gelir “merhaba” derdi. Çok kısa sürdü ahbaplığımız. Flört etmedik. Süratli bir şekilde evlendik. Ben aslında kavgacı bir tipim ama Erdal o kadar pozitifti ki, hiç kavga etmedik. Erdal ilkti hayatımda. Zaten ailem çok mutaasıptı. Dame de Sion’a gittiğim için dört duvar arasında katı disiplin altında yetiştim. Bırakın erkek arkadaşı, kız arkadaşlarıma gitmeme bile müsaade edilmezdi.

Haberin Devamı

PAŞA SAÇLARIMI ÇEKERDİ

Paşa’yı tarih kitaplarında okumuştum, ailenin içine girince tanıdım. İnanılmaz zeki ve dikkatliydi. Çok iyi gözlemciydi. Girdiği anda bir bakışta kim mutsuz, kim keyifsiz sezinlerdi. Disiplinliydi, herşey zamanında yapılsın isterdi, geç kalınmasından hoşlanmazdı. Benimle diyaloğu da çok iyiydi. Uzun saçlarım vardı o zaman, at kuyruğu yapardım. Onu çekmekten çok hoşlanırdı. Çok iyi briç oynardı, babam da iyi oyuncuydu. Ama maalesef yenerdi Paşa’yı. Paşa, hiç hoşlanmazdı yenilmekten. Onun için ‘Ali Bey hadi bir el daha oynayalım’ derdi, rövanş ertesi güne kalırdı. Bezik modaydı o zaman. Paşa bayılırdı bezik oynamaya. Kayınvalideme ‘Hanımefendi gel’ derdi, her akşam bezik oynarlardı. Biz de Erdal’la oynardık. Kayınvalidemle de çok iyiydik. Çok müstesna olgun, sevecen, hoş bir insandı. Köşk’te yaşamadık ama sıksık gider gelirdik. Erdal’ın Mebusevleri Ayten Sokak’taki evinde yaşadık.

HERGÜNÜM ERDAL’LA KONUŞARAK GEÇİYOR

Erdal’la o kadar çok anımız var ki. Evlenip Amerika’ya gittik. Princeton Üniversitesi’nde Erdal araştırmacı profesör olmuştu. Bir çatı katına yerleştik. Feza Gürsey’in oğlu Yusuf 3-4 yaşlarındaydı. Birgün bize gelmişti. Aksanlı da konuşurdu. Tuvaletten çıkınca ‘Sevinç burada fare var’ dedi. İnanmadım tabii ama kapıyı açar açmaz gördüm onu. “Erdal fare” diye seslendim. “Kedi miyim ben” yanıtı geldi. Çok gülmüştük. Hiçbir şeyi atmazdı. Çok eski cüzdan ve çantalarında eski makbuzlar bile buldum. Hep aynı model çanta alırdı. Herşeyi not ederdi. Ne de olsa Paşa’nın oğlu. Rahmetli Paşa da öyleydi. Hayrandım. Küçük defterleri vardı ve sürekli not tutardı. Anılarının 4. cildi yarım kaldı. El yazısını çözmeye çalışıyoruz şimdi. Çok arıyorum O’nu. Sabahtan akşama kadar her günüm onunla konuşarak geçiyor. Ona dert yanıyorum.

YENİ CHP’DEN BEN DE UMUTLUYUM

CHP’nin kimlik değiştirmesi gerekiyordu. Sol parti, sosyal demokrat parti olmaktan çıkmıştı. Üstelik kanımca iyi muhalefet de yapamıyordu. Değişiklikten herkes çok umutlu. Ben de umutluyum. İyi oldu, yeni bir hava esti.

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!