Güncelleme Tarihi:
“Sevişmeden Uyumayalım iyi bir çıkış yaptı. Dijital satıştan alınan bilgilere göre de bu şarkı oldukça seviliyor.”
Ben küçükken de çok 'kokoş' tum
Sıla, “ımza” adlı yeni albümü ve bu albüme özel yeni imajıyla hayranlarının karşısında... Bu kez eskisine oranla daha femme fatale bir tarz deneyen şarkıcı süse ve gösterişe olan merakının çocukluk yıllarına dayandığını söylüyor: “Ben üç yaşında da çok kokoştum, kolye falan takıyordum. Beş yaşındayken annemle kuaföre gittik. Bacak kadar ben, kuaförün aklını çelip zar zor uzayan saçlarımı kestirdim. Annem beni gördüğünde neredeyse düşüp bayılacaktı!”
Sizden aile albümlerinizdeki eski fotoğrafları istedik, sadece iki tane getirdiniz. Başka yok mu?
- Annemden arakladığım eski bir albümden bu fotoğraflar. Annem vermiyor, “kaybedersin” diyor.
Kaç yaşındasınız bu fotoğrafta?
- Üç yaşındaki halim bu. O zamanlar da çok kokoştum, kolye falan takıyordum. Saçlarım da çok kısaydı. Kel doğmuşum zaten ve üç yaşına kadar ancak bu fotoğraftaki kadar uzamış.
Çocukların saçını uzasın diye kazıtırlar. Size yapmamışlar mı öyle bir şey?
- Yok, yapmamışlar. Saçlarım çok geç uzamış. Beş yaşındayken ancak omuzlarıma gelmiş. O yaştayken annemle birlikte kuaföre gitmişiz. Annem saçlarını yaptıracakmış ama bacak kadar ben, o yaşta kuaförün aklını çelip zar zor uzayan saçlarımı kestirmişim. Annem beni gördüğünde neredeyse düşüp bayılacakmış!
Diğer fotoğrafta da anneanneniz var. Daha önce onun yanına taşınmanız için “hayatımın dönüm noktası” demiştiniz. şimdi görüşebiliyor musunuz? O takip edebiliyor mu sizi?
- Şu an yurtdışında anneannem. Arjantin’e gezmeye gitti, bu yüzden çok görüşemiyoruz. Ama kuzenlerim aracılığıyla bana mail atmış. Düşünebiliyor musunuz, “Albümü çok beğendim, klip de çok güzel olmuş. Seninle gurur duyuyorum” diye anneannemden mail aldım!
Yeni albümünüz “ımza”nın satışları nasıl gidiyor? Memnun musunuz?
- Çok iyi gidiyor. “Sevişmeden Uyumayalım” iyi bir çıkış yaptı. Dijital satıştan alınan bilgilere göre de oldukça seviliyor şarkı. Albüm çıkmadan şarkılar internete düştü. Böyle olunca da hemen dijital satışa sunduk. Çok emek harcadık ve çok da güvendiğimiz bir yerde duruyordu. Böyle bir haksızlık nasıl oldu, anlamış değiliz...
Artık dijital pazarda da hayat var değil mi?
- Var gibi görünüyor. Korsan MP3’leri de durdurmanın en etkili yolu şimdilik bu. Ama tam olarak “çözüm oldu” diyemiyoruz hâlâ. Dinleyicilerin bir kısmı çok şuursuz davranıyor. Kendi dinleyici kitlemden biliyorum, internetten albüm indirenler bir şey olmayacak sanıyor ama bu müzik sektörü için ciddi bir tehlike.
Avrupa’da müzik sektöründe haklar çok iyi korunuyor. Devasa müzik marketleri var, buralarda Amy Winehouse gibi birçok ünlü ismin CD’leri, plakları satılıyor...
- Evet, çok başarılılar. Ben de bir gün özel olarak plak çıkarmayı düşünüyorum. Zaten benim düşkün olduğum bir koleksiyon sahası. Küçüklüğümden beri severek takip ettiğim bir alan. Evde Tina Turner’dan Zeki Müren’e uzanan sağlam bir koleksiyonum var. Tek sorun, pikabımın iğnesinin kırılmış olması. Bu yüzden dinleyemiyorum şu sıralar.
Bu sağlam koleksiyonu kendiniz mi oluşturdunuz?
- Biraz babamın arşivinden, biraz teyzemin arşivinden... Bir de pasajlardan plak topluyorum. Sesi ve havası çok farklı plakların. Son derece nostaljik ve romantik... Pürüzlü sesi seviyorum ben. Evde gramofonum da var mesela. Seviyorum bu işleri.
SAHNEDE OLMAK İBADET ETMEK GİBİ
Dişiliğinizin ön planda olduğu yeni imajınız nasıl bulundu? Hayranlarınız ve çevreniz ne tepki verdi bu değişikliğe?
- Çok beğenildi. ılk albümde görsel olarak öne çıkmak istememiştim. şimdiyse herkes “Bu imajınız çok güzel olmuş, hem göze hem de kulağa hitap ediyorsunuz” gibi yorumlar yapıyor. Yeni fotoğraflar da çok aydınlık. Mehmet Turgut’un çok farklı bir gözü var. Onunla böyle havada beyaz tüylerin uçuştuğu bir konuya karar verdik. Bu arada 2 bin adet albümün içine klipte kullanılan tüylerden konuldu. Albümü alanlar bu tüylerle karşılaşabilir.
Konserlere ne zaman başlayacaksınız?
- İlk konser 4 Mayıs’ta. Üniversitelerle başlıyoruz, sonra da yaz konserleriyle devam edeceğiz. Sahne bizi ayakta tutan ve kendimizi tam anlamıyla müzisyen hissettiğimiz tek yer. Bir tür ibadet gibi, ruhlarımız aklanıyor orada.