Hakan GENCE
Oluşturulma Tarihi: Haziran 05, 2011 00:00
‘Behzat Ç.’ dizisinin savcısı Esra’yı canlandıran Canan Ergüder (34), ekrandan yansıdığının aksine son derece eğlenceli ve bir o kadar cana yakın bir kadın. Son dönemde televizyon izleyicisinin en beklediği kavuşma ve öpüşme sahnesine imza attıktan sonra onunla ‘Behzat Ç.’nin sırrını, erkek egemen bir sette yaşadıklarını konuşmak için biraraya geldik
‘Behzat Ç.’ dizisindeki Esra rolünde size ne cazip geldi?- ‘Binbir Gece’den sonra hep kötü karakter teklifleri geldi. Bu yüzden bir buçuk sene bana bir şeyler ifade edecek senaryoyu bekledim. Teklif alınca ne olursa olsun bu dizide olmak istedim. Çünkü Esra kitapta olmayan bir karakter ki bu da bana senaristlerle istediğimi yapma özgürlüğü verecekti. Ayrıca dizide insanların günlük hayatta konuştukları gibi konuşmaları da beni çekti. İzleyiciler bu tür şeylere aç, özgün işlerin sayısı az. Olmayan dünyalarda, hepsi birbirine benzeyen hikayeler ekrana yansıtılıyor.
Argosu fazla olan bir dizi. Kadın olarak size rahatsızlık verdi mi?- Yok ben de rahat konuşan bir insanım. İnsanlar “Çok küfür var” dediklerinde “Siz hangi dünyada yaşıyorsunuz?” diyorum. ‘Lan’ kelimesini günde kaç kere duyuyoruz. Bunlar bizim içimizde var.
Dizide çom içki içildiğine dair yapılan eleştirilere ne diyeceksiniz?- Afedersiniz ama içki içen bir toplumumuz var... Olmayan şeyleri mi, olan şeyleri mi görmek istiyorsunuz. Yeteri kadar gerçek olmayan şeyleri görmedik mi zaten?
Zorunluluğu olmadığı halde gündemdeki konular ve siyaseti de işliyorsunuz...- Gündemde olan şeyleri işliyoruz. Neden devamlı zengin insanların yaşamları izlensin. Hatta, öyle hayatlar var mı merak ediyorum. Artık biraz gerçeklik izleyelim.
Role hazırlanırken hukuk stajı görmüşsünüz...- Türkiye’nin hukuk sistemi nasıl işler bilmiyordum. Çekimler başlamadan önce hukuk danışmanımızdan ders aldım. Sonra Bakırköy Adliye’ye gittim. 110 savcıdan biri kadındı ve o savcıyla konuşma fırsatım oldu. Savcı, “Bu işi yaparken asla kadınlığımı unutmadım, polislerle sistem gereği emir kipiyle konuşuyorum ama evimde bir anneyim” dedi. Bu benim için önemli bir ders oldu. Üç cinayet ve bir tecavüz davasına katıldım. Gerçek stajyerle yanyana oturdum. Bütün ortamı gözlemledim.
Kadınlar kibar erkek istediklerini söyler. Bu dizide aslında yumruğunu masaya vuran erkeklerin beğenileceğini gösterdiniz diyebilir miyiz?- Gerçek bir ilişkiyi gösterdik. Tabii Behzat Ç. ile yaşanan bir ilişki benim için kabul edilemeyen bir ilişki tarzı olurdu.
Sizce Behzat’ın kadınlara çekici gelen yönü ne?- Kaba saba bir adam olsa da savcıya narin ve hiçbir erkeğin göstermediği kadar ince davranabiliyor. Kadınlara gizemli geliyor. Hiçbir zaman elde edilemeyecek bir adam.
Erkek ağırlıklı bir sette kadın olmakla nasıl başa çıkıyorsunuz?- Son 10 aydır erkek dünyası içinde yaşıyorum. Bana kadın haklarını savunduğum için “Mor Çatı Canan” diyorlar. Onlar benim kankam. Aile gibi olduk artık.
Aynı meslekte altınızda çalışan birine aşıksınız. Aynı iş ortamında iş ve aşk yürür mü?- İş ve aşk yürür. Ama sınırları belirlemek gerekir. Ben savcıyla başkomser ilişkisinin olmayacağını düşünürdüm ama araştırdım ve olduğunu gördüm.
Bir de çok konuşulan öpüşme sahneniz var. Neden sizin öpüşme sahneniniz bu kadar beklendi?
- O sahnenin cılkı çıkartılmadı. Sade oyunculuk izlediniz. Öncesinde çok çalıştım. Matematiğini çözdüm. Karşımda ailesini tanıyıp sevdiğim bir insan vardı. Ona bir arkadaş olarakta güvendim. Erdal’la sevgilim Tardu da arkadaş; bunlar güveni getirdi.
Peki arada yastık var söylentileri...
- Böyle şeylere girmek bana ucuz geliyor. Biz işimizi ciddiye alıyor, cıvımıyoruz.
SARAH JESSİCA PARKER’A NEW YORK’TA DA BENZETİRLERDİ
Neden arka arkaya kötü kadın karakterleri size geldi?- Bu sektörde her şey aceleye geliyor. Yapımcılar oyunlara gidip yeni oyuncuları tanıyamıyor. Ya da sizi bir projede görüyor, “Kötü kadını süper oynuyor. İlla bu işte kötü olacak, hemen gelsin” diye düşünüyorlar. Ama böyle olmamalı.
Gerçekten kötü olduğunuza inananlar oldu mu?- Tabii. Hatta ‘Binbir Gece’ döneminde “Seni öldürmek lazım” diyenler bile oldu.
O roller yüzünden soğuk bir kadın olarak da algılandınız...- Genel olarak öyle bir algı oldu. Şimdi de öyle algılanıyorum. Aslında hiç öyle biri değilim. Son derece samimi ve içtenim. Doğruları söylerim.
Sarah Jessica Parker’a çok benziyorsunuz. Bunu başkalarından da duydunuz mu?- Evet evet. Benzeten çok oluyor. New York’ta yolda yürürken dönüp tekrar bakan ve hatta o zannedenler bile oluyordu. Tavrını sevdiğim bir kadın olduğu için sorun yok ama ben Canan’ım!
Tardu en büyük değerim
Tardu Flordun’la ilişkimiz süper gidiyor. O benim canım, hayatımın en büyük değeri, çok seviyorum. İyi ki ‘Binbir Gece’de tanıştık. Dışarıya pek çıkmıyoruz, ev kuşuyuz. Birlikte PlayStation oynuyoruz. İstanbul’un gece hayatını dejenere buluyorum. Yılların taksi durakları bile paparazzilerle çalışıyor. Dışarıya ne zaman çıkarsam mutsuz ve eğlenmeden dönüyorum.
ABD’de dört yıl garsonluk yaptımCanan Ergüder, doğma büyüme İstanbullu. Babası siyasi bilimler profesörü ve Boğaziçi Üniversitesi eski rektörlerinden Üstün Ergüder. Daha küçük yaşlarda yeteneği olduğu için ailesinin yönlendirmesiyle baleye başladı. Uzun süre balerin olacağımı düşündü ama vücudu çabuk gelişince baleden vazgeçti. Bu sırada lisede Don Kişot müzikalinin seçmelerine katıldı, müzikalleri o kadar sevdi ki konservatuvara gitmeyi kafaya koydu ama ailesi tarafından ciddiye alınmadı. Baktı ailesini ikna edemeyecek, İstanbul Üniversitesi İngilizce bölümünü kazandı. Bir sene sonra da ABD’ye gitti ve dört sene sosyoloji ve tiyatro eğitimi gördü. Artık hayatını ABD’de kurmaya karar vermişti. Mezun olduktan sonra oyunculuk üzerine master yaptı ardından garsonluk işine girdi. Çalışma izni olmadığı için oyunculuk konusunda zorlanıyordu. 26 yaşında ABD’de evlendi ve çalışma iznini aldıktan sonra uzun sene para kazanmadığı tiyatro oyunları ve filmlerde oynadı. Bir yandan da garsonluğa devam etti. Artık hayatında mesleki olarak kesin bir karar vermesi gerektiğini düşünürken bir müşteriyle yaşadığı problem yüzünden dört senelik işini bıraktı. Bu arada ablası Türkiye’de fotoğrafını Ömer Faruk Sorak’a vermişti ve bir sene sonra bir telefon aldı: “Ömer Faruk Sorak da bir ajansa iletmiş fotoğraflarımı. Türkiye’ye geldiğim dönemde ‘Bıçak Sırtı’ dizisi için görüşmelere çağırıldım. Proje oyuncu kadrosu ve yönetmeniyle çok çekici geldi. Artık İstanbul’daydım. Bunu ‘Binbir Gece’ takip etti. Türkiye’ye gelmeyi düşünmezden birden burada da hayat olduğunu gördüm. ABD’den kopmaya başladım. Evliliğimi bitirdim. Dizi bittikten sonra Berkun Oya’dan ‘Bayrak’ oyunu için teklif aldım. Bu oyun bana Afife Jale ödülünü kazandırdı. Ve sonra ‘Behzat Ç.’ geldi.”