Güncelleme Tarihi:
Geçen yıl Paris’ten Los Angeles’e uçarken kabinde Oscar ödülünü favori olmasa da almaya giden bir ikona vardı. Mütevazı ama kendinden emin, güleç yüzlü ve kibar. Onu tanıyanlara tebessüm ederken şıklığı ile de dikkat çekiyordu. 11 bin metre irtifada “Good Luck” (Bol şans) dediğimde “I need it” (İhtiyacım var) yanıtını verdi. Sonrasında Hollywood’un Kodak Tiyatrosu’nda George Clooney’in “Michael Clayton” filmindeki rolü ile “En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu” dalında Oscar kazandı. Daha doğrusu aldı ve menajeri Brian Swardstrom’a armağan etti. Tilda Swinton ile Venedik Film Festivali’nde konuştuk.
O gün uçakta Los Angeles’a beraber uçtuk. Kazanma şansınızı ne kadar görüyordunuz?
- Gerçekten az. Diğer dört aday da benden daha iyi gibiydiler. Hele Cate Blanchett ve Amy Ryan... Konuşma bile hazırlamamıştım.
Ödül töreni konuşmasında söz verdiğiniz gibi heykelciği menajerinize verdiniz mi?
- Evet. Çünkü kazanacağımı hiç sanmıyordum. O beni teşvik ediyordu. Bana “Kazanırsan Oscar heykelciğini bana verir misin?” diye sordu “Evet” dedim ve verdim. Kuliste ona teslim ettim.
Aslında siz aristokrat bir aileden geliyorsunuz ve atalarınızın izini 9’uncu yüzyıla kadar sürdünüz.
-Şöyle diyeyim, benim ailem İngiliz burjuvazisinden geliyor. Toprak zengini ama nakit para fakiri. Tarih zengini ama güç fakiri. Yani biraz kapitalist kokan bir durum var ve kapitalizm her şeyin üstesinde bir durum ölümün bile. Ben güç oyunlarına karşın tarihi tercih edenlerdenim. Babam Kraliyet Ailesi’ne hizmet eden bir generaldi. İskoç karakterli bir general. Ben kendimi babam gibi görüyorum.
AŞK GÜÇ MÜCADELESİDİR
Hangi yönden?
- Mesela sette asker gibiyimdir. Disiplinli ve kusursuz olmayı yeğlerim. Sanatta laçkalığa yer yoktur.
Erkek rollerini de oynuyorsunuz. Mesela dünya sineması sizi Sally Potter’in Orlando’su ile tanıdı...
- Sahnede Mozart’ı da canlandırmıştım. Ama tiyatroyu hiç sevmiyorum. Bakın erkekler gibi uzunum. Göğüslerim tahta, makyaj yapmam, saçlarım kısa. Biliyor musunuz havalimanlarında güvenlik kontrolünden geçerken beni erkek güvenlikçiler kontrol eder. Güler geçerim.
Siz ayrıca tam yedi yıldır dünyada en iyi giyinen ilk 10 kadın arasındasınız.
- Uzun boylu ve ince olmamın yararlarını modacılar iyi değerlen-diriyor. Şık giyinmek ve bol aksesuvar takmak hoşuma gidiyor.
“Io Sono Amore” (Aşk Benim) adlı filmde aşka sonuna kadar yelken açmış bir aristokrat kadını oynuyorsunuz. Sizce aşk nedir?
- Ben de canlandırdığım karakter Emma gibi aşk yüzünden isyankarım diyebilirim. Bir kere aşk bence bir güç mücadelesi. Hem kendinle hem de sevdiğinle olan bir oyun. Hele aşık olduğun senden gençse bu önemli değildir yeter ki bedenlerin ve ruhların birleşiminde önyargı olmasın.
İkizleriniz var. Onları nasıl bir dünyaya hazırlıyorsunuz?
- Çocuklarım toplum yerine doğa ile haşır neşir oluyorlar. Çok şükür şimdilik dünya gerçeğinin esiri olmadılar. Umarım hiç olmazlar.