Güncelleme Tarihi:
Filmde En İyi Erkek Oyuncu ödüllerini toplayan Jean Dujardin kadar ona eşlik eden Jack Russell cinsi Uggie de ön planda. Sinemalardaki renk ve efekt cümbüşünün ortasında siyah beyaz ve sessiz bir film nasıl olur da bu kadar öne çıkar diye soranlara denecek tek bir söz var; izleyin ve görün.
ARTİST
THE ARTIST
Yön: Michel Hazanavicius
Oyn: Jean Dujardin, Berenice Bejo, John Goodman, James Cromwell
Tür: Dram
Siyah beyaz, sessiz, modası geçmiş, eski demeyin.
Bu sezona bu sıfatların hepsini de barındıran Artist (The Artist) adlı film damgasını vurdu, vurmaya da devam ediyor.
Önce Cannes’da gösterildi Artist.
Başrol oyuncusu Jean Dujardin’e En İyi Erkek Oyuncu dalında Altın Palmiye getirdi.
Belki büyük ödüle ulaşamadı ama festivalin en çok konuşulan filmi oldu.
BU YIL SİNEMAYA SAYGI DURUŞU YAPAN FİLMLER MODA
Artist’i, daha çok James Bond filmlerinin Fransız usulü parodisi olan ‘OSS 117’ serisi ile duyuran Michel Hazanavicius yönetiyor.
Filmin başrolünde Jean Dujardin ile birlikte yönetmenin oyuncu eşi Berenice Bejo var.
Ve bir de 8 yaşındaki terrier cinsi Uggie.
Bu yıl sinemanın doğuşuna ve geçmişine saygı duruşunda bulunan filmler ön planda diyebiliriz.
Martin Scorsese, Hugo ile George Melies’ye kadar uzanmış ve sinemanın ilk zamanlarını perdeye getirmişti.
Hazanavicius da sessiz sinema dönemine saygı duruşunda bulunuyor.
Açılış sahnesinde bir sinema salonundayız. Perdede ‘A Russian Affair’ adlı filmin galası var.
Siyah beyaz ve sessiz film için orkestra çalıyor. Gerek film boyunca gerekse de sonunda seyircinin müthiş tezahüratı var.
Bu filmin başrolündeki George Valentin, Hollywood’un yıldız oyuncularından biri.
İnce bıyıkları, karizmatik bakışları, güzel gülüşü ve akıllı köpeği Uggie ile birlikte çevirdiği macera filmleri ile döneminin ilahlarından biri haline gelmiş durumda.
Nereye gitse, kiminle görüntülense olay oluyor.
Valentin, A Russian Affair’in gala çıkışında hayranlarından biri olan Peppy Miller ile yan yana geliyor ve fotografları çekiliyor.
Hem de Peppy onu yanağından öperken.
Ve tabii gelsin manşetler.
YENİLİKLERE VE DEVRE AYAK UYDURAMAZSAN BİTERSİN
Bu fotoğrafın gazetelere taşınması Valentin’in evinde krize neden olsa da Peppy’nin şöhrete giden yolunu açıyor.
Önce küçük rollerle başlıyor Peppy, ismi en altlarda yazıyor.
Sonrasında hayranı olduğu Valentin ile aynı filmde rol almayı bile başarıyor.
Sessiz filmler dönemi kapanıp, yerini seslilere bırakmaya başladığında yeni bir yüz olan Peppy’nin yükselişi sürüyor ancak zaman Valentin için tersine işliyor.
Artist, bir devrin kapanışı kadar, o devirle birlikte geride kalan, kendini yenileyemeyen bir oyuncunun da çöküşünü perdeye getiriyor.
Şöhretin zirvesine ulaşmış insanların devrinin geçmesi tam bir travma.
Sistem eskiyi öğütüp yerine yeniyi, tazeyi bir anda koyuveriyor.
Hayatın bu acı gerçeğini de birkaç sahnesinde tattırıyor izleyenlere Artist.
TAP DANSI SAHNELERİNDE KELLEY VE ROGERS HATIRLATMASI
Yönetmen Michel Hazanavicius’un idealist tavrı, ortaya çıkan ürün iyi olunca olumlu sonuç vermiş.
Tamamı Los Angeles’ta çekilen Artist, 21. yüzyılda sessiz film mi izlenir diyenlere öyle müthiş bir deneyim sunuyor ki, Artist’i izledikten sonra insanın sessiz film külliyatını şöyle bir deviresi geliyor.
Michel Hazanavicius, filmin çekimlerine hazırlanırken Alman, Fransız, İngiliz ve Rus sinemasından pek çok sessiz film örneği izlemiş. Ama en çok etkilendiklerinin Amerikan sessiz filmleri olduğunu söylüyor. Filmdeki Hollywood göndermelerine şaşmamak gerek. Bunların en öne çıkanı Gene Kelly ve Ginger Rogers’ı hatırlatan tap dansı sahneleri.
OSCAR GECESİ ARTİST RÜZGARI ESEBİLİR
Artist’in başarısında pek çok ödüle aday olmuş, bir kısmını da almış olan başrol oyuncusu Jean Dujardin’in rolü büyük. Dujardin, sessiz filmlerin en önemli gereklerinden biri olan vücut dilini kullanma konusunda büyük bir ustalık gösteriyor.
Bu filmle alakalı olarak en çok konuşulan unsurlardan biri de Uggie adlı köpek.
8 yaşındaki terrier’in Oscar’a aday gösterilip gösterilmeyeceği uzun süre gündemi meşgul etti.
Neyse ki böyle bir saçmalık olmadan adaylar açıklandı.
Komedi-müzikal kategorisinde en iyi film, erkek oyuncu (Jean Dujardin) ve müzik Altın Kürelerini evine götüren The Artist’in Cannes’da gördüğü ilgiyi ve Jean Dujardin’e burada verilen en iyi erkek oyuncu ödülünü de hesaba katarsak muhtemel Oscar galiplerinden birisiyle karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz.
Siyah-beyaz ve bir cümle dışında hiçbir diyalog barındırmayan ama buna rağmen renkli ve çok sesli rakiplerinin arasından sıyrılmayı başaran müthiş bir film var karşınızda.
Bu sıra dışı deneyimi kaçırmayın derim.
KÖPEK OYUNCU ÖDÜL ALIR MI
‘The Artist’ filminin küçük köpeği Uggie, Hollywood’da ilk kez dağıtılacak ‘Altın Tasma’ ödülüne iki kez aday gösterildi. Amerikan Dog News Daily dergisi tarafından organize edilen Altın Tasma ödüllerine aday köpeklerin listesi Hollywood’daki Egipcio sinemasında açıklandı. The Artist ve Water for Elephants filmlerindeki katkısı dolayısıyla iki kez ‘en iyi köpek’ ödülüne aday gösterilen Uggie, kemik biçimindeki Oscar heykelciği için Cosmo (Beginners), Denver (50/50) et Hummer (Young Adult) ile yarışıyor. Los Angeles’ta 13 Şubat’ta açıklanacak ödülleri kazanan köpekler ayrıca, ‘yabancı filmlerdeki en iyi köpek’ ve ‘televizyon dizilerindeki en iyi köpek’ dallarında da değerlendirilecek.
Ve bu konuda bir başka girişim daha: CIAK, 2011’de vizyona giren filmler arasında oyuncu köpeklerin ön plana çıktığına dikkat çekerek ‘En İyi Köpek Oyuncu’ dalının da ödüllere eklenmesini istedi. Dergi, The Artist filminde oynayan Terrier cinsi ‘Uggie’, Hugo Cabret’te muhteşem bir oyun çıkartan Doberman cinsi ‘Blackie’, Young Adult’taki tilkicik cinsi ‘Hummer’ ve Beginners’ta Ewan McGregor’u gölgede bırakan fino cinsi ‘Cosmo’ ile Le Havre’de üstün rol yeteneğini gösteren Labrador cinsi ‘Laika’nın ‘Dört Ayaklılar’ dalında Oscar’a aday gösterilmesi gerektiğini öne sürdü. Özellikle Uggie’nin Oscar’ı hakettiği İngiliz basınında da ön plana çıkarılıyor. 1929 yılında Rin Tin Tin’i oynayan köpeğin Akademi’de en çok oyu aldığı, fakat en iyi aktörün Emil Jannings’in seçildiği yıllardır konuşulan bir dedikoduydu. O günden beri en iyi ‘non-human’ (insan dışı) performans ödülünün mevcut dallara eklenmesi gerektiği konuşuluyor.
Ve finalde geleyim benim fikrime: Bana kalsa filmlerde hiç hayvan olmasın, hepsi animasyon olsun isterim. Çünkü insanların bile binbir şikayetle çalıştığı setlerde zorlandıklarını düşünüyorum. Kendi özgür iradesi dışında sette yer alan bir canlının da ödüllendirilmesi söz konusu olmamalı.