Arzu AKBAŞ
Oluşturulma Tarihi: Eylül 17, 2004 00:53
Seren Serengil’in eşi Cengiz İmren, özgür kaldığı ilk gün Kelebek’le buluştu. 9 ayı hücrede olmak üzere 11 ay cezaevinde yatan İmren, boşanmayı kendisinin istediğini söylerken ‘Seren’e soyadımı emanet etmiştim. Oysa yaşadığımız her şeyi ertesi gün tüm Türkiye öğrendi. Seren emanetime iyi bakmalıydı’ dedi.
Evlenmeyi Seren istedi
Hapisteyken, dostumu düşmanımı yeniden gördüm. Hücre olmasa da herkesin cezaevine girip çıkması gerekiyor. Ben cezaevinde böyle bir evliliğin olacağını, rüyamda görsem inanmazdım.
Evliliğimiz onun isteğiyle oldu. Biz aslında ayrılmıştık. Beraberliğimiz süresi içerisinde çok mutlu ve çok üzüntülü günler de yaşadık. Onun sevgisi ‘Ya ben seni vururum öldürürüm, ya sen beni vurursun öldürürürsün’ gibisinden bir şey. Deli dolu bir insan.
Hep özüyle kalabilse çok iyi bir insan. Fakat yıllardır yanında beraber gezdiği insanların dolduruşuna geliyor.
Ona, soyadımı taşımasının ötesinde bir dostu olarak da kızıyorum. Ben her dostumun, her zaman yücelmesini isterim. O hep söyler ‘Cengiz’in bana sahip çıktığı kadar kimse sahip çıkmamıştır’ diye. Biz onu ailecek sahiplendik. Belki de kültürlerimiz gerçekten çok farklı. Belki inançlarımız, hayata bakış açımız çok farklı...
İyiliklerini unutamam
Seren, yıllarca kardeş bildiğim, dost bildiğim, baba bildiğim, ağabey bildiğim insanlardan 10 adım öne çıktı kadın başıyla. Peşimden koşturdu, geldi, gitti, fakat kırgınlığım, yaptığı her şeyi basınla paylaşmasıdır. Gazeteleri açmaktan korkuyordum hücremde, bugün ne çıkacak diye!
Boşanmayı kim istemiş, Seren mi? Gülmemi sağladınız! Hiçbir kadın beni bırakamaz. Bırakırsam, ben bırakırım. Zaten basına gerekli mesajları vermiş, boşanıyoruz diye! Bırakın o benden boşanıyor olsun! Ben onun yaptığı hapishaneye gidip-gelmelerini, beni ziyaret etmesini asla unutmam. Ama gerek ailem, gerek benim hakkımda yaptığı açıklamaları tasvip etmedim.
Benim evimi baraka olarak gösterdi televizyonlarda. Burası baraka değil, ayrıca baraka bile olsa bu barakayla gurur duyuyorum. Bu barakaya hangi ünlüler geldi, kimler gitti. Keşke benim kümesimi villa gibi gösterselerdi. Benim için huzur bulduğum yer, dünyanın en güzel yeridir. Onların villaları var da niye mutlu değiller?
Ben içerdeyim, bir bakıyorum her gün bir
haber çıkıyor ve o haberin ana merkezi de benim! Ailem hakkında yaptığı konuşmaları hiç tasvip etmiyorum, o konuda ona hep sitem ettim. Çünkü ben onun annesinin hakkında hiç konuşmadım, saygı duydum. Ağzımı bir açarsam, toplayamam.
Cezaevi kapısında olmalıydı
Ben Batman’da yetiştim, 19 yaşından sonra yurtdışına gittim. Modernize edilmiş bir Güneydoğuluyum. Benden izin istedi o programa katılmak için. Benim tasvip etmediğim bir şey bu! Ben bırakmam ama onun o programa ihtiyacı olmuş olabilir!
Oraya gitmiş hayatı öğrenecekmiş! Hayatı burada öğrensin. Her kadın çorap yıkamayı bilir, bulaşık yıkamasını bilir. Orada kendiniz olacaksınız. Herkes oraya bir şekilde kendisini göstermeye gitmiş, yapılan reklam. Benim bu konuşmalarım reklam için değil. Benim kasetim çıkmıyor ihtiyacım yok. Ama isterdim ki beni dost olarak da olsa cezaevinin önünde karşılasın! Ki hala resmi nikahlı karım ve soyadım ismim var kendisinde. Seren emanetime iyi bakmalıydı. O benim onurumdur.
Dün akşam bana mektup yazmış, ağlamış televizyonların karşısında. Eşim olarak görüyorsa kendisini, benim en önemli günümde, cezaevinden çıkarken niye beni karşılamadı, çiftlikte ne işi vardı? Ben kendisini seyretmek istemiyorum, daha önce de seyretmiyordum.
O oraya bir ceza çekmeye gitmemiş ki! Ben hayatımın yarısını cezaevinde bıraktım çıktım. O oradan bir şeyler alıp çıkacak, ben bırakıp çıktım. Başıma gelen olaylardan dolayı kendi adıma üzgünüm ve beni sevenlere karşı çok mahçup ve üzgün hissediyorum kendimi.
Ailemi çok üzdüm. Çünkü beni çok seviyorlar, işte sevgi budur! Sevginin alternatifi yoktur.
Ağlarsam rahatlayacağımŞu anda buram buram hapis kokuyorum. O stresi atamadım üzerimden. Adalete güvendim, kulağım her an kapı tıkırtısındaydı, biri gelecek, ‘Yanlışlıkla düştün sen buraya gel, bitti artık’ diyecek diye. Olay şöyle oldu. Firmam İstanbul Plak’la sorunlarım vardı, bu da piyasada duyuldu. Yardımcılığımı yapan eniştem aracılığıyla beni istediklerini söyleyenler oluyordu. Bu firmalardan biri de demek ki çete lideri olarak tanınan ama benim tanımadığım Fırat Delibaş’ın tanıdıklarından biriymiş.
Buraya gelen insanın alnında sabıka kaydı yok ki, sabıkalı olduğunu bileyim? Bir gün evimi polis bastı. ‘Onlarla bir an önce ilişkini kes’ diye beni uyardılar. Öyle de yaptım, sonra da Hollanda’ya gittim. Dönüşümde tutuklandım. Ve kendimi bir anda Bayrampaşa Cezaevi’nde buldum. Ardından Kocaeli 2 nolu F tipi cezaevine gönderildim. 9 ay, tek başıma insanlardan uzak bir hücrede yaşadım.
Şu anda özgürlük heyecanımı anlatamıyorum, ağlayamıyorum. Ağladığımda rahatlayacağım. Kolay değil bir hücrede dokuz ay yalnız başına yaşamak!