Serdar abi, babamı ağlattımseni de ağlatacağım bugün!

Güncelleme Tarihi:

Serdar abi, babamı ağlattımseni de ağlatacağım bugün
Oluşturulma Tarihi: Aralık 28, 2004 18:27

Tiyatroda çok seçiciyimdir. Kötü bir oyun, öldürür beni. Niye yalan söyleyeyim, “Cumartesi akşamı tiyatroya gidiyoruz, Gökçe’nin yazdığı bir oyunu seyretmeye...” diye yüksek yerden emir gelince, içime bir korku düştü, “Yahu ben Şekispir’i beğenemiyorum, daha dünkü çocuk oyun mu yazarmış!...”

Ama Gökçe benim kızım, İbo bir sevgilim, koşa koşa gittik...

‘Sıkılırım’dan çok, ‘Çocuk becerememiştir bu işi, mahcup olur, üzülürüm’ endişesi...

Cumartesi akşamı, köprü bir dert, ayrıca “karşı tarafı” da bilmem ben (Bıraktın mı, Çamlıca Tepesi’nde bulurum kendimi), neredeymiş ulan bu Barış Manço Sahnesi?

Elimle koymuş gibi buldum. Girişteki resmine bakıp, “Kanlıca’daki evde bir yemek yapalım” sözünü bırakıp giden Barış Abi’ye de bir selam gönderdim.

Ama park edecek yer... Onun da çaresi var, burası Türkiye.

Tiyatronun bahçesine, tam kapıya çekersin arabanı, bekçiye de, en otoriter sesinle, “Bana bak, sen buradasın değil mi?” dersin ki adamcağız senin “birisi” olduğunu sanıp, “Buraya araba bırakılmaz” diyemez...

Eski komşuların, İbo’nla ve Melek’le kucaklaşırsın...

Meğer dramaturg Gökçe Yaşar, gazeteci Serdar Abisi’ni heyecanla beklermiş...

Haydi bakalım hayırlısı, amatör yazar, bizim dünkü çocuk, amatör oyuncular, neyse geldik artık bir kere...

Yanlış! Önyargılı olmayacaksın!

Çocuklar büyüyor Serdar...

Bizim kız bu işi becermiş.

*

Bir kanepede uyuyakalmış bir genç, ilk sahne, kapı yavaşça açılıyor, parkalı, kar maskeli biri giriyor içeri, delikanlının yalvarmalarına rağmen tek kurşunda bitiriyor işini. (Tiyatroda o kuru sıkı yerinden zıplatır insanı...)

Mayhoş bir müzik. İkinci sahne. Yakalarındaki fotoğrafa bakılırsa, cenazeden gelen babası ve kardeşi, babanın derdi, “Vurularak kariyerimi mahvetti, ele güne rezil etti beni...” Mayhoş bir müzik. Üçüncü sahne.

Böyle tempolu, nefes nefese bir oyun. Sadece kariyerini düşünen, dominant ve egoist babasını üzmek için serserilik eden ama girdiği kaygan zeminde tutunamayarak süratle yuvarlanan bir gencin... Evet, zor bir konu ama bizim kız becermiş bu işi.

Pisliğe bulaşan delikanlı rolündeki Erdem Atilla çok iyi. Kardeşi (Kendini, babasının yolundan gitmek istediğine inandıran, onun gözüne girmek için iyi evlat - iyi asistan - iyi öğrenci’yi oynayan) Tolga rolündeki Alp Yıldırım öyle. Erdem’in “pis işler” arkadaşı Alp rolündeki (anladığım kadarıyla ilk sahne denemesi, dekorla teknikle uğraşırken sahnede bulmuş kendini) Gökhan Karacık inandırıcı... Baba ‘Can’ rolündeki (Tiyatro Caniko’nun kurucusu, oyunun yönetmeni, her şeyi tiyatro olan) Can Murat Yaşar Şengel de parçalıyor kendini, rolünün hakkını vermek için...

*

Dedim ya, komşuyduk biz Akatlar’da. İbom çok erken yaşta çalışmaya başlamış, Melek çocuk yaşta evlenmiş. İstedikleri ve hak ettikleri kadar okuyamamışlar. Bu eksiği hisseden her Türk ana baba gibi, bütün hayatları çocukları, onları yetiştirmek, eğitmek, okutmak için katlanmayacakları eziyet, yapmayacakları fedakârlık yok... Özgür ta Amerikalar’da üniversite okudu. Gökçe kendini çok iyi yetiştirdi. Daha çocuklar küçücükken, İbom onları kitap okumaya, tiyatroya gitmeye, mümkünse bir amatör gruba katılmaya teşvik ederdi.

Onun için Gökçe’nin (on yılı aşmış tiyatroculuğui) bu ilk piyes denemesi çoook önemliydi.

“Serdar Abi, babamı ağlattım, seni de ağlatacağım, görürsün!..” demişti.

İbom giderek sulu gözlü oldu, duygulandı mı gözlerinden sicim gibi yaş iniyor kolay.

“Kızım, senin baban ihtiyarladı, Serdar abini öyle bir oyunla ağlatamazsın!..”

Erdem’i bir kaydırak gibi ölüme sürükleyen çaresizliğe, trajik (ve sürpriz) finale ağlamadım.

Hocası, oyunun yönetmeni, belli ki gönül adamı Şengel, oyunun sonunda seyirciyi selamlayıp:

- Şimdi sahneye Tiyatro Caniko’nun herşeyi, yönetmen yardımcım, asistanım, bu oyunun başarılı yazarı ve kızım Gökçe Yaşar’ı davet ediyorum...

... deyince, ipler koptu! İbom’la birbirimize sarılıp, hem bize sulugözlü ihtiyar muamelesi yapan eşlerimize anlayış gülücükleri yaptık, hem mutluluktan salya sümük ağladık.


- Serdar, galiba başardık bu işi.

- İbom, verdiğimiz meyvelere bakarsan, başardık!


Not: Tiyatro Caniko’nun son oyunu İÇİMDEKİ DÜŞMAN - LEKE’yi görün. Yazan Gökçe Yaşar. Yöneten Can Murat Yaşar Şengel. Yer? Aaah bu amatör tiyatroların bitmeyen çilesi... Yer belli değil daha, Rumeli yakasında bir sahne arıyorlar. Adresleri belli olur olmaz, haber veririm size.

Haberin Devamı

Haberle ilgili daha fazlası:

BAKMADAN GEÇME!