OluÅŸturulma Tarihi: Eylül 28, 2005 00:00
Günümüzün ünlü şairi Cemal Safi, küçük bir çocukken bir avcının kucağında gördüğü ceylanın cansız bedeni ve donmuş bakışlarıyla yıllar sonra bir kez daha karşılaştı. Ama bu kez o ceylan bakışlar, genç ve narin bir kızın gözlerinde saklıydı. O gözler, rüyalarına girdiği Safi’ye ilham kaynağı oldu.Cumhuriyet tarihimizin yeni bir döneme girdiği 1950 yılının bir haziran günüydü. Bahar yaza dönmüş, dağlarda, ovalarda, yaylalarda ve tüm bahçelerde doğa allara, yeşillere, mor menekşelere bürünmüştü. Kuşluk vaktiydi, güneş dağların üzerinde bir mızrak boyu yükseklikten ortalığı ısıtıyordu. Üzeri ağaç kütükleriyle dolu bir kamyon, Vezirköprü yakınlarındaki kır kahvesinin önüne park ettiği an, pencere kenarında oturan baba, şefkatle saçlarını okşadığı çocuğa seslendi; ‘Cemal kalk oğlum, uyan! Mola veriyoruz, kahvaltı yapıp, kendimize gelelim!’Oğluna böyle seslenen adam, kamyonun sahibiydi. Chevrolet marka kamyonu şoför kullanıyordu. Kır kahvesinin bahçesinde, kendileri gibi kamyoncu birkaç kişi daha vardı. Onlar da odun kömürü yapan ocaklara dağdan kütük çeken şoförlerdi. NASIL KIYDIN BU CEYLANA Bir masaya oturdular, daha ilk çaylarını içiyorlardı ki, bahçeye yeni bir konuk girdi. Uzun boylu, başında bir kasket, sırtında ceket, omzunda namlusu aşağıya bakan ve kırma diye tabir edilen çifte tüfek olan bir adamdı. Kahvedekiler ona dönmüştü, hem kendisine, hem de kucağında tuttuğu ceylana bakıyorlardı. Çocuk babasının yanından kalktı, sessizce adamın önüne geldi. Gözleri önce küçük ceylan yavrusuna gitti. Yaralıydı yavru, böğründe koskocaman bir kan lekesi ve barut yanığı vardı. Ölmüştü ama, gözleri açık gitmişti adeta hayattan. Sürmeli gözlerinde anlatılamaz bir hüzün ve acı dolu bakış vardı. Ağlar gibiydi o sürmeli bakışlar, boynu büküktü. Zarif, ince bilekleri ise kıvrılmış kalmıştı. Çocuk şefkatle ceylan yavrusunun deve tüyü rengindeki tüylerine dokundu. Henüz sıcaktı, sonra parmaklarını yüzüne sürdü, okşadı, gözlerine baktı, elinde olmadan. Ceylan, donmuş bakışlarıyla avcısının gözlerine kilitlenmişti adeta. Cellatına ‘Neden beni vurdun, bana nasıl kıydın?’ der gibiydi. Ceylan artık ölüydü. Onun yerine çocuk sordu o avcıya: ‘Nasıl kıydın bu ceylana?’ dedi. Adam cevap vermedi ve kahvenin içine yürüdü.O CEYLANIN GÖZLERİ BUNLAR Aradan tam 28 yıl geçmişti. Takvimler 1978’i gösteriyordu, bu kez aylardan nisandı. Vezirköprü’deki çocuk, artık koskoca bir adamdır. Adı Cemal Safi’dir. Hem ticaretle uğraşmaktadır, hem şiirler yazmaktadır. Kitapları vardır, bestelenen şiirleri, güfteleri vardır. Henüz 12 yaşında iken bir gece, birden bire içinden gelen bir ilhamla kağıt üzerine ilk dörtlüğünü düşmüştür: Yazmakta epeyi olmuşum mahirYalan yanlış düzme beyit ve sairMuhitimde ehli yoktu ki zahirBen gibi cahili ettiler şair Cemal Safi, ticaret yapmakta, galeri ve bilardo salonu işletmektedir. O gün yine bilardo salonundadır. Bir masanın kenarındaki sandalyede oturmaktadır. Yanına genç, gerçekten çok güzel, çok zarif bir kız gelir. Şiiri çok sevdiğini, şiirler yazdığını, şiir okumaktan büyük keyif aldığını söyler. Cemal Safi 25’inde gösteren kızı dalgın dalgın dinlerken, cebinden bir sigara çıkarır ve yakar. Kızın da sigara içtiğini tahmin ederek, ona da ikram eder. Tam ateşi yaktığı anda kızın gözlerine bakar birden! Bakar ve kendini bir yerlerde bulur. Kızın bakışları buğuludur, ağlar gibidir, ışıltılar vardır, sürekli değişen... ‘Bu bakışlar, bu ağlayan gözler, bu ışıltılar, bana hiç yabancı değil. Yıllardan beri, çocukluğumdan beri hayallerimden gitmeyen sürmeli kirpiklerin çevrelediği gözlerden süzülen ceylan bakışlar, o ceylan yavrusunun bakışları değil mi?’ der, birden kendine!Cemal Safi, bakışlarını genç kızın gözlerinden, ince biçimli vücuduna, bacaklarına ve ayak bileklerine kaydırır. Bileklerinde takılır bakışları. Bilekler, tıpkı o yıllar önceki ceylan yavrusunun ince zarif bileklerini anımsatır. Birden kibriti tutan elinin titrediğini hisseder o duygular arasında!Yeniden gözlerine bakar o saniyelerde, genç kızın bakışları ne kadar saf ve temizdir! O bakışlarda sevginin, saygının yanında masumiyet vardır. Kız biraz kalır salonda, daha sonra çıkar gider. Aralarındaki konuşma da kısadır. Cemal Safi imzalı şiirlere olağanüstü hayranlığını ifade etmiştir. RÜYALARDA DERTLEŞTİK Ve sene 2005, yer Akçay, Ağustos’un 28’i. Cemal Safi ile Akçay’ın, gurup vakti gönülleri mest eden bir akşam güzelliğini yudumluyoruz. Öykünün sonunu dinliyorum:‘Sevgili Akçaylı, inanır mısın çok az konuştuk daha sonra. Sevgiye, dostluğa, güzel bir arkadaşlığa dayalı görüşmelerdi bunlar. Gönül bahçesi sulanmazsa ilgi ve sevgiyle, bahçe kuruyor. Bahçe sevgi ve ilgi denen gıdasını almazsa bozulup, tükeniyor. Bir gün burcumu sordu, benim Terazi, onunki Akrep’ti. Ona ‘Seninle burcumuz tutsaydı keşke. Terazi bir başka, akrep bir başka’ dedim gülerek.Ben ona o ceylan bakışlarından dolayı ‘Ceylan’ adını vermiştim. Sonra birden kayboldu. Gelmiyordu, ortaya çıkmıyordu. Ama yaşamımda, gecelerimde ve uykularımda mucizevi bir şey oldu. Ceylan, gözlerimi kapadığım, uykulara daldığım an rüyalarımda yerini alıyordu. Konuşuyorduk, dertleşiyorduk, bazen sevgi, bazen sitem dolu sözler ediyordu. Bazen derdime ortak oluyor, derdimi paylaşıyordu. Hatta randevu veriyor, ama ümitle beklediğim halde gerçek yaşamda randevularına gelmiyordu, ben gelecek sanıyordum, o gelmiyordu. Bir akşam, Ankara’da bir müzikholde idik. Rahmetli şair dostum, ağabeyim, nice şarkılara hayat veren Halil Soyuer ağabeyim, TRT’den bestekar hoca Metin Everes, sanıyorum Bilge Özgen üstad ve yine TRT ses sanatçısı ve bestekar Zekai Tunca vardı. Zekai, ‘Cemal abi dedi, bana özlemi anlatan bir şiir versene, hani özlediğini ancak rüyalarda gördüğün, ulaşamadığın bir sevgiliye yazılan dizeleri içeren bir şiir olsun’ dedi.Doluydum, o gece de Ceylan ile rüyalarımda buluştum, sabah o duygu yoğunluğuyla şiiri yazdım.Bu güzel şarkının öyküsünü bestekarı Zekai Tunca ile yaptığım kısa söyleşi ile tamamladım. Şiiri aldıktan iki gün sonra besteyi tamamladı o. Şarkı bittikten sonra TRT’ye gönderdi. Ama jüri yarışmadan ‘Rezil bir şarkıydı, reddettik’ diyerek, çıkardı bu şarkıyı. İşte o şarkı piyasada müthiş sükse yapar. Halk, tüm kesimleriyle kucaklar şarkıyı. TRT mensubu kişinin rezil diye nitelediği şarkı, milyonlar satar, Hürriyet-Kelebek ve Milliyet gazetelerinin
Altın Kelebek ve Yılın En Sevilen Åžarkı ödülleri dahil olmak üzere almadık birincilik bırakmaz. Â
button