Güncelleme Tarihi:
Ömür GEDİK
Sinan Tuzcu’nun Atatürk’ü canlandırdığı filmde Zübeyde Hanım’ı Dolunay Soysert oynuyor. Latife Hanım rolünde Ezgi Mola, Fikriye Hanım rolünde ise Özde Özpirinçci var. Galiba her Atatürk filmi bizde aynı etkiyi yaratacak.
Bir şeylerin eksik olduğunu göreceğiz ve Atamız için üzüleceğiz. “Biz Atatürk filmi çekemiyoruz” diyeceğiz ve yine Hollywood’dan medet umma noktasına geleceğiz.
Veda’yı izledikten sonra işte ben aynen bu hislere kapıldım.
KRONOLOJİK ANLATIM ANLAMSIZ
Bir kere şunu kabul etmek gerekir ki, Atatürk’ün hayatının tümünü tek bir filme sığdırmak neredeyse imkânsız. Özel hayatını öne çıkarsanız kumandanlığı, liderliği; savaş alanındaki başarılarını öne çıkarsanız insan olarak nasıl biri olduğu arada kaynıyor, kayboluyor.
Hele hele hikâyeyi kronolojik bir sıralamayla anlatmaya kalkarsanız, bu iyice çuvallamanız demek.
Çünkü çocukluğundan başlarsanız o dolu hayatı bir filme sığdıramazsınız.
Veda, Atatürk’ün çocukluk yıllarına gereğinden fazla sahne ayırmış. Bir de ölüm döşeğine. Hayatın başı ve sonu bu kadar uzatılınca diğer olaylar aralara serpiştirilmiş gibi duruyor.
Atatürk’ün kahramanlıklarının ve kumandanlığının geri planda bırakılmış olması eminim Veda’da izleyicileri en çok rahatsız eden şey olacaktır.
Annesi, Fikriye ve Latife ile olan ilişkileri ön plana çıkarılan büyük önderin, askeri önderliğinin geri planda kalmasına bozulanların olacağını tahmin etmek hiç de güç değil.
Kendi adıma konuşmam gerekirse Atatürk’ü, karargâhta savaş planı yaparken, kritik kararlar alırken, devrimleri yapıp, halkla buluşurken ve Meclis’te görmeyi çok isterdim.
Devrimlerle ilgili tartışmaların bu kadar es geçildiği bir Atatürk filmi olabilir mi sizce?
Devrimleri birer cümleye sığdırmak bu ülkeye, günümüze, korumak zorunda olduğumuz değerlere yapılan bir haksızlık değil de nedir?
Dahası ben bir Atatürk filminde tüylerimi diken diken edecek, hatta gözlerimi dolduracak kahramanlık sahnelerini izlemek isterdim.
Atatürk’ü yatağından kalkamayan, kahvaltısını yatakta alırken bile Latife’nin iğneli konuşmalarına maruz kalan, askerlerle konuştuğu için azar işiten biri olarak değil, kararlarıyla ülkenin kaderini değiştiren bir lider olarak görmeyi tercih ederdim.
Veda’da savaş sahneleri, göç sahneleri (Çanakkale Savaşı, Balkan göçü, göçmenlerin sefaleti perdeye iyi aktarılmış) dekorlar, kostümler ve oyunculuklar iyi olabilir, iyi de zaten.
Ama film keşke çocukluğumuzun ve günümüzün kahramanı Atatürk’ün asker yönünü biraz daha ortaya çıkarsaydı.
Kronolojik bir sıralamayla kitaplarda okuyacağımız bilgileri bize aktaracağına, içi dolu, sinemasal yanı kuvvetli, görkemli bir kahramanlık, bir kurtuluş hikâyesi anlatsaydı. Aksiyonu bol bir savaş filmi olsaydı.
Kısmet belki de bir Hollwyood filmine…
1200 KİLO MAKYAJ MALZEMESİ KULLANILDI
Senaryosunu Zülfü Livaneli’nin yazdığı ve yönettiği filmin görüntü yönetmenliğini Peter Steguer yaptı. Müzikler yine Zülfü Livaneli’ye ait. Çekimlerine 27 Ekim’de başlanan filmin senaryo çalışması 3 yıl sürdü ve çekimler 7 haftada tamamlandı. İtalya’dan ekipleriyle gelen Aldo Signoretti ve Vittorio Sodano saç ve makyajı yaptı. Veda için Türkiye’ye 1200 kg makyaj malzemesi geldi. Bu proje için 150 adet gerçek saçtan peruk yapıldı. Makyaj ve saç ekibi için 2 mobil kuaför ve makyaj salonu ve 1 adet makyaj laboratuvarı özel olarak tasarlandı ve üretildi.