Güncelleme Tarihi:
Jermyn Street, Londra’nın erkeklere özel bir caddesi! Adını pek duymamış olabilirsiniz ama Hawes and Curtis, Dunhill, Herbie Frogg gibi pek çok ünlü erkek giyim markası, tanınmış terzi ve ayakkabıcısı bu caddede sıra sıra dizilmiş durumda. Benim dağarcığımda ise “Kitapçım Waterstones’un arka kapısının açıldığı cadde” olarak geçiyor.
Jermyn’den bahsetme nedenim reklamını yapmak değil, sadece Jermyn’de yürürken erkek modasının, erkeklerin vücut kıvrımlarıyla bir zoru olmadığını fark etmemden dolayı!
Bilmiyorum siz hiç dikkat ettiniz mi, erkeklerin pantolon paçaları darlaşabiliyor, bollaşabiliyor, seneden seneye ceket yakaları genişleyip bazen yok bile olabiliyor... Ama kimse, hiçbir modacı bir erkeğe senenin erkek giyim modasından dolayı ‘bedeniyle ilgili’ bir baskı yapmıyor.
Dayatmıyor.
Oysa biz kadınlar ya senenin modasının mini etek- kısa ceket- diz üstü çizme olmaması için dua etmek zorunda kalıyoruz ya da bu üçlüyü giyebilmek için olabilecek en ince hatlara sahip olmak için çabalıyoruz.
İşte modacıların bize yaptığı bu!
Tarzını bulmuş, modayı sadece bu tarzı renklendirmekte kullanan sağlıklı kadınlara değil sözüm.. Geçtiğimiz hafta Anoreksiya Nervoza’dan ölen manken Ana Carolina Reston ve türevlerine. (Affet Ana Carolina!)
Yeme Bozukluğu Hastalıkları olarak geçen Anoreksiya Nervoza ve Bulimiya ile ilgili bir araştırma dizim, bir iki de röportajım olmuştu geçmişte. Bu yüzden sadece genç kızları değil, yaşını başını almış kadınları da etkilediğini bildiğim bu hastalığın yayılma hızı beni yıllardır ürkütür.
Anoreksiya neredeyse hiç yemek yemeyenlerin, Bulimiya ise yiyip yiyip çıkaranların hastalığı. Kökeninde ise estetik kaygıdan daha derin sebepler var.
“Sen yeterli değilsin!” mesajı var.
Çünkü reklamlar ve moda dünyası aracılığıyla “Güzel olmak istiyorsan şu ince kadının kullandığı kremi kullanacaksın... Kullanmıyor musun o halde sen çirkinsin” ya da “Reklamdaki gibi mutlu bir kadın olmak mı istiyorsun, o halde onun parfümünü süreceksin. Sürmedin mi o zaman sen mutsuzsun... ” gibi peş peşe gelen dayatmalar var.
Bu dayatmalar sonucunda bastırılmış problemler de açığa çıkıyor tabii. Sonra da bu problemler, hayattaki tatminsizlikler, insanın kendini ağız kanalıyla cezalandırmasına ve sonuçta hasta olmasına neden oluyor.
Jermyn vitrinlerinde erkekler için teşhir edilen kaşmir kazaklara, kaşe pantolonlara, yün atkılara ve konforlu boğazlı ayakkabılara gözüm takılıyor bir an.
Düşünüyorum da...
Bütün kış göbekleri ve göğüsleri açık gezdiği için bronşit olan genç kızları, dar kotlara (skinny jean) sığabilmek için aç kalıp kaslarını eriten genç kadınları, sivri burunlu ayakkabılar yüzünden ortopedi sorunu yaşayan diğer kadınları....
Hep kadınlar... Hep kadınlar.
Ne dersiniz, yukarılarda bir yerde bizi sevmeyen, aracılar vasıtasıyla cezalandırmak isteyen birileri olabilir mi?
Yoksa yoksa... Sakın kendini sevmeyenler biz olmayalım!
Not: Müzisyen ve yazar arkadaşım Aydilge Sarp’ın Bulimiya Sokağı adlı kitabı bu konuda yazılmış en etkileyici romanlardan biri. Çevrenizdeki genç kızlara daha iyi bir armağan düşünemiyorum.