Güncelleme Tarihi:
Ve herkes tarafından oyuncu olarak tanınıyor. Ama sanatla ilgisi bununla sınırlı değil; o aynı zamanda başarılı bir çellist... Özder, her iki işi de benzer bir tutkuyla yaptığını söylüyor.
Bildiğim kadarıyla “Sen Kimsin” ikinci sinema filminiz. Alıştınız mı beyazperdeye?
- Ben bu işlere başlayalı iki sene oldu. Sinema filmi istiyordum ama olayların bu kadar hızlı gelişeceğini hiç tahmin etmiyordum. İlk filmim için “İyi ki oldu, müthiş bir işti” derken “Sen Kimsin” çıktı.
İlk filminiz dramaydı, bu ise komedi... Bundan sonrası için planlar, hayaller var mı? Hangi tür ilginizi daha çok çekiyor?
- Biyografi seyretmeyi çok severim, öyle bir projede yer almak harika olurdu. Gerçi çekildi ama çellist Jacqueline du Pre’nin hayatını oynamayı çok isterdim mesela... Gerçekten dramatik bir hayatı olmuş.
Siz de Bilkent Üniversitesi Viyolonsel Bölümü’nden mezunsunuz, hatta yüksek lisans da yapmışsınız. Bunları bir kenara bırakıp oyunculuğu mu seçtiğiniz, yoksa müziğe devam ediyor musunuz?
- Yok, müziği bir kenara bırakmadım, hâlâ çalıyorum. İstesem de bırakamam zaten müziği. Hatta birkaç ay önce Tekfen Filarmoni’yle konsere çıktım. Oyunculuğa ise sadece bir deneme olarak başladım, sonrasında sevdiğime karar verip devam ettim. İkisi bir arada gidiyor. Zaten tüm sanat dallarının birbirleriyle bağlantılı olduklarını düşünüyorum.
ARKADAŞ ISRARI
BENİ OYUNCU YAPTI
Oyunculuğa ne zaman merak sardınız da dur bir deneyeyim dediniz?
- Eskiden beri merakım vardı. Lisede tiyatro kursuna gittim. “Ferhunde Hanım ve Kızları” dizisi bizim evde çekildiğinden sete de yabancı değildim. Ama asıl başlangıç bir ısrar üzerine oldu.
Kimin ısrarı sonucu oldu ?
- Gaye Sökmen’e bağlı çalışan bir arkadaşım ısrar etti, ben de sonunda “tamam” dedim.
Aradan iki sene geçti, bu süre içinde oyunculuk adına ne kadar yol aldınız sizce?
- Artık kamera önünde daha rahatım. Ayrıca beden dilimi ve sesimi daha iyi kullanmayı öğrendim. O zamanlar dikkatsizdim, şimdi gözlem yapıyorum. Tabii ki var bir gelişme. Her sette, her yeni projede biraz daha pişiyorum.
Daha önce verdiğiniz bir röportajda “Müzik benim için bir tutku” demişsiniz. Peki ya oyunculuk?
- O da tutku haline geliyor sanırım. Oyunculuk -özellikle dizi projeleri açısından baktığınızda- çalışma koşulları çok ağır bir iş aslında. O şartları kaldırmak için tutku olması şart, aksi mümkün değil. Üşüyorsunuz, çalışma gününüz belli değil, uykusuz kalıyorsunuz... Yani sevmeden yapılacak iş değil.
SENARYOYU OKUMADAN
TEKLİFİ KABUL ETTİM
Peki, gelelim yeni filminiz “Sen Kimsin?”e... Nasıl geldi teklif ve size “evet” dedirten neydi?
- Çok peşimden koştular dermişim (gülüyor)... Şaka tabii... Görüşmeye çağırdılar, gittiğimde Tolga Çevik de oradaydı. Zaten Tolga’yı öncesinde de beğeniyle izlerdim. Senaryoyu bile okumadan kabul ettim, sadece audition sahnesini görmek yetti. O da sonradan “İlk merhaba deyişinde kendini gösterdin” dedi.
Siz filmde Pelin’i canlandırıyorsunuz. Role senaryo dışında neler kattınız?
- Pelin’e ben bir şeyler kattım ama Pelin de bana çok şey kattı. Bugüne kadar daha naif, zarif rollerdeydim. Pelin sayesinde ters ve sert bir kız da olabildiğimi gördüm.
Gerçekten çok naif görünüyorsunuz. Hep böyle sakin misinizdir?
- Evet. Benim bağırmam, sesimi yükseltmem çok zordur. Kavga sevmem, kimseyle küs kalamam, sert çıkışlar yapamam. Ama bunları çıkartabildiğimi Pelin rolünde görmüş oldum.
İKİ İŞ DE CİDDİ BİR
DİSİPLİN GEREKTİRİYOR
Hiç müzik okumak yerine oyunculuk eğitimi alsaydım dediğiniz oldu mu?
- Hayır, müzik okuduğum için çok mutluyum. Beni ben yapan şey müzik okumuş olmam. Sanat okumak çok farklı. Ama belki oyunculuk yetimin daha erken farkına varmış olsaydım, onun için de daha uzun süreli bir eğitim alırdım diyorum. Şimdi müzik eğitiminin kazandırdıklarını oyunculukta kullanıyorum.
Ne gibi benzerlikleri var ki?
- İkisi de ciddi disiplin gerektiriyor. İkisinde de ezber var. Orkestrada şef var, sette ise yönetmen. Duygular var... Ortak noktaları çok yani... Bu yüzden müzik okuduğum için mutluyum.
Oyunculuk ve müzik dışında neler yaparsınız peki?
- Yemek yapmayı çok severim, sürekli yeni tarifler denerim. Çok gezer misin dersen, yok derim. Gece çıkmayı çok sevmem, daha çok konserlere ve sinemaya giderim.
ŞARKICILIĞA
MERAKIM YOK
Siz müziğe nasıl başlamıştınız?
- Gözümü açtım ve başladım...
Nasıl yani?
- Sekiz yaşında babamın piyanosunu çalmaya başladım, sonra annem bana ders aldırttı. Ortaokulda koroya girdim, hocam “Güzel Sanatlar Lisesi yetenek sınavına girer misin?” dedi. Tabii ki 2evet” dedim. Okulda piyano zorunluydu, ek olarak da çello seçtim.
Sesiniz nasıl bu arada, albüm yapmak gibi bir düşünceniz var mı?
- Sesim kötü değil, yine de albüm çıkarmayı düşünmüyorum. Şan eğitimi de aldık, koroda da söyledik ama benim o işe merakım yok.