Güncelleme Tarihi:
Mısır Çarşısı’nın girişinde olağan bir gün: Turist kafileleri, çarşı esnafı, binbir çeşit insandan oluşan bir kalabalık... Ancak bir farkla, birazdan moda dünyasının en ünlü iki ismi, Mario Testino ve Kate Moss tarihi çarşıya gelecekler. Girişteki Pandelli lokantasının kapısında, elim ayağıma karışarak çekim arasındaki öğle yemeğinde ikiliyle buluşmayı bekliyorum. Ekipten birinden telefon geliyor: “Eminönü’ne yaklaştık, yürüyerek geliyoruz.” Beş dakika sonra, Moss ve Testino restoranın girişinde beliriyor. 38 yaşındaki top model, üzerinde siyah bir tulum ve parlak bir kırmızı rujla yaklaşıp, ağır İngiliz aksanıyla “Merhaba” diyor. Hayatımda gördüğüm en zayıf insan olduğunu düşünmeden edemiyorum. Küçük bir kız çocuğu gibi masaya yerleşip, heyecanla mönüyü inceliyor. Yaprak sarmayla başlarken, çekim sonrasında çıkacakları tekne turundan, Demet Müftüoğlu’nun evinde katılacakları ev partisinden bahsediyor. Garsonlar ellerinde tabaklarla üşüşüyor, Kate onları “Teşekkürler hayatım” diyerek sevinçle karşılıyor. Dolma gidiyor, hünkâr beğendi geliyor derken top model ard arda dört tabak yemeği kaşla göz arasında mideye indiriyor.
Amerikan Vogue’a özel 22 sayfalık çekim için İstanbul’a gelen ikiliye soracağım soruları sıralamaya hazırlanıyorum ki, acı darbe iniyor: Moss’un anlaşması gereği röportaj vermeyeceğini ve fotoğraf çektirmeyeceğini öğreniyorum. Neyse ki Perulu fotoğrafçı Mario Testino konuşmak için hevesli, kentin dinamiğinden bahsediyor: “Bir taraftan Avrupa’da gibisin, bazı yönleriyle Arabistan’da ya da Asya’da. Her şey bir arada. Enteresan tarafları var, mesela birkaç sene önce bir arkadaşımın Boğaz’daki evine partiye gitmiştim, bu kadar sarışın kadını bir arada görmemiştim hayatımda.” Prenses Diana’dan Angelina Jolie’ye, Elton John’a tüm yıldızları çeken Testino’ya ‘Fotoğrafın Tanrısı’ diye bahsettiklerine değiniyorum. Peki o kendini Tanrı olarak görüyor mu? Gülüyor: “Mert (Alaş) duymasın, öldürür beni. Şaka bir yana kendimi ‘Tanrı’ gibi görmüyorum. Hâlâ kuşkularım var kendimle ilgili. Yaratıcılığı beslemenin sırrı da bu.” Kariyerinde patlama yapan işlerden bahsediyor: “1985’te Versace için Madonna’yı çekmiştim. ‘Testino for Madonna’ydı çekimin adı. Bana ilk kez soyadımla hitap etmişlerdi. Eğer sana soyadınla hitap ediyorlarsa, anla ki ünlü olmuşsun. İkinci büyük zaferim, Vanity Fair için 1997’de yaptığım Prenses Diana çekimiydi. Carine Roitfeld ve Tom Ford’la yaptığım Gucci kampanyası da çok ses getirdi. Moda endüstrisindeki reklam kampanyalarında daha önce seks hiç kullanılmamıştı. Seksi işin içine biz soktuk.” Prenses Diana çekimi demişken, Prens William ve Düşes Kate’in nişan fotoğraflarını anımsıyorum. Aklımda Kraliyet Ailesi üyeleriyle ilgili dedikodu almak var. Onlarla çalışmak daha mı zor? “Zor değil ama değişik. Yüzyıllardır vazgeçmediği alışkanlıkları, belli kuralları var. Bunları bir günde değiştiremiyorsunuz. Diğer yandan kendi tarzınızla, yenilikçi bir bakış açısıyla çekmek istiyorsunuz. Bunu o dönem Diana’nın portresinde yakaladım. Ölmüştük gülmekten çekimlerde.” Peki Prens George’un ilk çekimini Kate Middleton’ın babası Michael’a kaptırdığı için üzgün mü? “Sonuçta hepimizin ilk fotoğraflarını aileden biri çekmez mi? Onun da dedesinin çekmesi gayet normal. Böylelikle ailenin önemini de vurguladılar. Zaten şu an benim için çok küçük.”
İLK GÖRDÜĞÜMDE KULİSTE AĞLIYORDU
Yemek faslı muhtelif tatlılarla sürer ve Moss onların hepsine büyük bir ilgi gösterirken keyifler yerinde. 20 yılı aşan süredir en yakın dost oldukları her hareketine sinmiş. Testino, Moss’la ilk tanıştıkları andan bahsediyor: “Onu ilk gördüğümde 14 yaşındaydı. İlk defilesine çıkmıştı, kuliste ağlıyordu. Yanına gidip “Sorun ne?” dedim. “Bana sadece bir elbise verdiler” dedi. “Bak Kate bazı insanlar kolonya gibidir, bolca sürersin ama kokusu uçar. Bazıları parfüm gibidir, bir damla bile sürsen kokusu kalır. Sen parfüm gibi kalıcı olacaksın” dedim, ağlamayı kesti. Aslında kalıcı olup olmadığı konusunda hiçbir fikrim yoktu, teselli için söyledim. 20 yıldır bir aradayız. Kariyerlerimiz paralel gelişti. Aynı sosyal çevredeydik, aynı partilere gidiyor, aynı insanlarla takılıyorduk. Zevklerimiz ve espri anlayışımız da aynı olduğu için, dostluğumuz çok uzun vadeli oldu.” Kate Moss’u bugüne kadar binden fazla kez fotoğraflamış, piyasaya çıkan 11 kitabından birini tamamem ona adamış olan Testino top modeli aynı zamanda ‘ideal yol arkadaşı’ olarak tanımlıyor: “Birlikte gitmediğimiz yer kalmadı dünyada. Çok eğleniyoruz beraber.” Peki Moss dışında en yakın dostları kimler? “Peru’dan çocukluk arkadaşlarımla hâlâ yakınım. Annem ve dört kardeşimle de. Carine (Roitfeld) 20 yıldır arkadaşız. Anna Wintour’la da 30 yıldır tanışıyoruz, mükemmel bir insandır.” Wintour’un söylenildiği kadar kaprisli ve zor olup olmadığını soruyorum: “Hiç de değil. Sadakate ve arkadaşlığa çok önem veren biri o da. Ne istediğini çok iyi bilir ve ‘dan’ diye söyler. İnsanlar korkar bu yüzden ondan. Ama ben seviyorum bu özelliğini.”
Kate Winslet’in “Çekimlerde Mario ne isterse yaparız” dediğini hatırlıyorum. Bunun sırrı ne? “Birine ‘Aşağıda ışık daha iyi, yokuş aşağı yürü’ dersen, yapmayabilir. Ama ben elinden tutup ona eşlik ederim. Oraya yürürse, daha güzel çıkacağını anlatırım. Eğer kapris yaparlarsa, aynı muameleyi fazlasıyla gösteririm. Saygısızlığa gelemem.”
Ama moda dünyası kaprisli isimlerle dolu. Mesela Naomi Campbell çıkardığı rezaletlerle ünlü. Kırıp dökmüyor mu seti? “Asla. Onu 16 yaşından beri tanıyorum, küçük kardeşim gibidir.”
GISELE’İ HARCATMADIM
Moss sigara içmek için aşağı inerken, aklıma Testino’nun şöhrete kavuşturduğu diğer isim Gisele Bündchen geliyor. 2000’li yılların başında burnu ve göğüsleri büyük olduğu için iş verilmeyen Bündchen’i şöhrete kavuşturan fotoğrafçı, “Gisele’in güzelliğini anlamadılar.” diyor: “Grunge dönemi daha yeni bitmişti. Bir modelin göğüslerinin büyük olması kâbus gibiydi tasarımcılar için. Gisele için ‘orası büyük şurası büyük’ diyorlardı. Ben de insanların algılarını zorlamayı sevdiğim için, inatla onunla çalıştım.” Çekime hazırlanırlarken, Moss ile birlikte yeniden İstanbul’a gelmeyi planladıklarını öğreniyorum: “Tarihi net değil ama Istanbul ’74 ile birlikte proje geliştiriyoruz. Demet’le (Müftüoğlu Eşeli) Istancool kapsamında iş yapmak istiyoruz” Caminin önüne doğru ilerliyoruz. Moss, giysisini değiştirmiş, Eminönü Meydanı’nda... Deminki haşarı kız hallerinden eser kalmamış, Testino’nun karşısında en kadınsı haliyle... Bu kadar kısa sürede böylesine değişmesinden dolayı şaşkınım. Bu da Testino’nun sihri olsa gerek.