Güncelleme Tarihi:
Sophie Fontanel, 50’sini devirmiş başarılı bir kariyer kadını. Metropol kadının hayal ettiği her şeye sahip: Yakışıklı sevgililer, pahalı kıyafetler, şık bir daire, renkli bir sosyal çevre, VIP partiler, ihtişamlı davetler... Gazeteci olarak başladığı meslek yaşamını uzun yıllar kadın moda ve yaşam dergisi ELLE’in Fransız edisyonunda Genel Yayın Yönetmenliği olarak devam ettiriyor. Yıllar içinde aşk, ilişki ve kadınlar üzerine çıkardığı kitaplar onu Fransa’nın ‘Carrie Bradshaw’ı mertebesine yükseltmiş. Kariyerindeki büyük sıçramayı ise geçen ay çıkan 12’nci kitabı, ‘The Art Of Sleeping Alone’ (Yalnız Uyuma Sanatı) ile yaşıyor. Kitabın Fransa’da 7 günde 150 bin satmasında kitabın adının yanına iliştirilmiş şu sorunun etkisi var: Fransız bir kadın neden seksten vazgeçti?
49 yaşına bastığı gün aktif seks yaşantısının aslında hazdan çok stres yaşattığını fark ediyor. Seks olmadan sürdüğü hayat bir deneyim ya da test üzerine kurulu değil. Kurmaca yok, gerçeklik var. Uzun yıllar karşısına onu heyecanlandıracak bir adam çıkmamasıyla başlıyor her şey. “Kötü bir deneyim, tatsız bir ilişki yaşayacaksam hiç yaşamayayım daha iyi” mantalitesi onu yıllar boyunca yalnız uyumaya itmiş. “Öncesi de pek şahane sayılmazdı aslında. Cinsel yaşamın ilk 10 yılını hayal kırıklıklarıyla geçirdim. Seks her zaman mekanik bir eylem gibi geldi bana. En zevk aldığım anlarda bile. Fakat sorun bu değil. Merak etmeyin, gözüm arkada kalmayacak kadar aktif bir cinsel yaşamım oldu” diyor. Cinselliğe karşı sıfırlandığını hissedince hayıflanmak, depresyona sürüklenmek yerine durumdan keyif almaya başlıyor. “İlk birkaç yıl zorlanıyorsun. Özgüvenin parçalanıyor, kendine küsüyorsun. Başlarda kendimi kötü hissettim, çekindim, kırıldım. Arkadaşlarıma kaç aydır seks yapmadığımı söylemeye utanıyordum mesela. Fakat sonra...”
ERKEKLERİN KİTABA VERDİĞİ TEPKİ
Sophie’ye göre sonrasında ufak bir aydınlanma evresi geliyor. Sophie dergide görevi gereği sürekli seyahat ediyor, sosyalleşiyor. Tek başına davetlere, yemeklere, tatillere gittikçe, yalnız ruhların nasıl da bir geceliğine uyumamak için çabaladığını gördükçe şunun farkına varıyor: “Seks, dünyanın en abartılmış mevzuu.”
Fondatel’in yaptığı şey, biraz da krizi fırsata dönüştürmek. İnsanin hayatında seks olmadan nasıl yaşadığını, neler hissettiğini yazmaya başlıyor tek tek. Farklı bir hayatı, mutluluğu keşfederken çevresindeki erkekler demediğini bırakmamış: “Frijit, nevrotik, hasta ruhlu... Hatta lezbiyen diyen bile oldu!” Kitap sayesinde epey düşman erkek de toplamış kendine. “Nasıl böyle bir kitap yazarsın? Ya karım da kitabını okur, senin gibi düşünmeye başlar ve benimle sevişmeyi bırakırsa?’ diye çıkışan erkeklerin sayısı arttıkça Sophie kitabın anafikrinin ne kadar da doğru olduğunu fark etmiş: “Seks tuhaf bir şekilde zamanla gereğinden fazla düşünülmüş, konuşulmuş, gereksiz enerji harcanmış bir meseleye dönüştü. İnsanların üzerindeki performans ve mutlu bir cinsel yaşam baskısının yarattığı tahribatı anca seksten vazgeçince görebiliyorsunuz.” Tepki gösteren kadar teşekkür eden erkekler olduğunu söylerken hafif bir gurur duyuyor üstlendiği rolden: “Çoğu erkek performans stresi yüzünden kendi karakterini karşısındakine yansıtamıyor, adamakıllı bir ilişki yaşayamıyor. ‘Nihayet bir kadının çıkıp da seksin bir zorunluluk olmadığını, cinsellik dozu gereğinden yüksek bir toplumda yaşadığımızı söyledi’ diyen erkek çok.”
Kitabın yarattığı etki büyüdükçe Sophie’nin üzerine yapışacak etiketten rahatsız değil. Aksine ‘aşırı seks’ furyasının altını çizmekten dolayı gururlu, mutlu: “12 yıl sürdü. Daha ne kadar devam eder bilmiyorum ama her gün sevişen kadınlardan çok daha mutlu bir 12 yıl geçirdiğimi söyleyebilirim.”