Güncelleme Tarihi:
Şeker hastası olan kadınlarda depresyon ve yeme bozuklukları, erkeklerde ise cinsel işlev bozukluğu daha sık görülmektedir. Diyabetiklerde hastalıklarına eşlik eden depresyon, anksiyete bozukluğu ya da psikotik bozukluk gibi bir psikiyatrik hastalık da varsa sinirlilik olabilir. Aşırı çalışkan, kaygılı, beden sağlığına önem vermeyen kişilerde diyabet, kalp ve tansiyon sorunları diğer kişilere oranla daha fazla görülüyor. Ayrıca, kan şekerinin düşeceği korkusu, hastalığa uyum sorunları, kendine zarar verici gibi davranışlar görülebiliyor. Ergen yaşlarda başlayan diyabetiklerde büyüdükçe ve hastalığa dair bilgisi arttıkça gelecekten korkmaya başlar. Karşı cinsle yakınlaşmak, aile kurmaktan çekinir. Kendine olan güveni azalır. Şeker hastaları bunların dışında neler hisseder ve neler yaşarlar? Endişeleri korkuları nalardir? Hastalığın tedavisine uyumları hangi seviyededir gibi konuları Memory Center Nöropsikiyatri Merkezi'nden Psikiyatri Uzmanı Dr. Barış Önen Ünsalver ile konuştuk.
- Şeker hastalığı nedir?
Kan şekeri glukoz vücudun enerji kaynağıdır. Şekerin kullanılabilmesi ve fazlasının depolanabilmesi için insülin denilen hormona ihtiyaç vardır. İnsülin eksik ya da etkisi yetersiz olduğunda şeker hastalığı yani diyabet ortaya çıkar. Kan şekeri yüksek kalır ve böbreklerden atılır. Kan şekerinin uzun süre yüksek kalması damar yapısında bozulmaya neden olur.
-Tipleri de var sanırım. Bunları da alabilir miyiz?
 4 tip şeker hastalığı vardır. Tip 1 diyabet erken yaşta başlar ve insülin eksikliğin bağlıdır. Tip 2 diyabet, insülin direnci ya da insülinin görece yetersiz olmasına bağlıdır. Tip 2 diyabet en sık görülen tiptir ve kilo fazlalığı en önemli risk faktörüdür. Tip 3 insülin hormonunu üreten pankreas bezindeki hastalıklara bağlıdır ve tip 4 gebelik sırasında ortaya çıkan diyabettir.
- Şeker hastalığı kişiyi psikiyatrik sorunlarla nasıl yüz yüze getiriyor?
Şeker hastalığı, kişinin sürekli bedenine dikkatini ve disiplinli olmayı gerektirir. Hastalığın seyri, diyet, egzersiz, kilo verme, günlük kan şekeri ölçümü, ayak bakımı, düzenli ilaç kullanımı ya da düzenli insülin iğnesi yapmak gibi hastanın sorumluluk almasını gerektiren kişisel bakıma bağlıdır. Bunlar yapıldığı sürece hastalık çoğunlukla iyi huyludur. Ancak, bunlar aynı zamanda hayatın kısıtlanması demektir ve bu durum ömür boyu sürecektir. Bu nedenle kişi hastalık teşhisini öğrendiği andan itibaren bir uyum sürecine girmek durumundadır. İşte bu uyum süreci psikiyatrik sorunların ilk ortaya çıkışını tetikleyecektir.
- Ailenin ve çevrenin hastalığa yaklaşımı, tepkisi ile kişinin psikiyatrik sorunlara gidişinde bir paralellik var mıdır?
Aile desteği diyabette çok önemlidir. Aile ve çevredeki diğer kişiler lüzumlu lüzumsuz hastayı sürekli uyarır, sorumluluklarını sürekli hatırlatır ya da sorgularsa kişi kendi hayatı üzerindeki egemenliğini kaybettiği hissine kapılabilir. Böyle olunca tepkisel olarak hastalığıyla ilgili sorumluluklarını yerine getirmeyebilir. Çocuksulaşabilir. Yaşamını değiştirmek zorunda olduğunu kabullenmek zor olabilir. Çevrenin yaklaşımı psikiyatrik sorunların gidişiyle paralellik gösterebilir.
- Şeker hastalığı beyin işlevlerinde nasıl bir olumsuz etkiye sahiptir?
Kan şekeri sürekli yüksek olursa, beyin hücreleri ve beyine kan getiren damarlarda hasarlar oluşur. Bunun sonucu olarak da, unutkanlık, düşünme hızında yavaşlama, soyut düşüncede bozulma, kelime hafızasında azalma, düşüncenin esnekliğinde azalma olur.
- Diyabet hastalarının sinirli oluşları, çabuk parlamalarının altında yatan sebep nedir?
Az önce söylediğim gibi diyabete bağlı olarak kişide düşünce esnekliği azaldığından zorlayıcı bazı durumlara çözüm bulma güçlüğü ortaya çıkar, bu da kişinin öfkelenmesine neden olur. Bazı diyabet hastaları kan şekeri seviyesindeki düşme ya da yükselme gibi düzensizlikler nedeniyle ya da az önce bahsettiğimiz şeker hastalığı seyrinin bir parçası olan hayattaki kısıtlanmalara tahammül güçlüğü nedeniyle sinirli olup, çabuk parlayabilirler. Ayrıca diyabete eşlik eden depresyon, anksiyete bozukluğu ya da psikotik bozukluk gibi bir psikiyatrik hastalık da varsa sinirlilik olabilir.
- Bu durumda öfke kontrolü sorununu ciddi biçimde yaşıyor olmalılar değil mi?
Evet, çünkü diyabet hastalığı çoğu zaman çaresizlik hissi uyandırır ve kişiler genelde kendilerini çaresiz hissettiklerinde öfkelenirler.
- Diyabet yaşayanlar, aceleci, sabırsız, titiz kişiliklerden mi çıkıyor?
Diyabete neden olan özel bir kişilik yapısı yoktur. Ama, aşırı çalışkan, kaygılı, beden sağlığına önem vermeyen kişilerde diyabet, kalp ve tansiyon sorunları diğer kişilere oranla daha fazla görülmektedir.
- Şeker hastalığının ömür boyu kişiye eşlik etmesi psikiyatrik şikayetleri tetikliyor mu?
Kronik hastalıklara uyum sağlanamadığı zaman psikiyatrik şikayetler tetiklenir. Sadece diyabette değil, kronik gidişli birçok hastalıkta depresyon daha sık görülmektedir. Ayrıca kan şekeri yüksekliğinin sinir hücreleri üzerindeki zarar verici etkileri de psikiyatrik hastalıkların zeminini hazırlar.
- Şeker hastalarında hangi psikiyatrik hastalıklar görülüyor?
Depresyon, anksiyete bozuklukları ve özellikle iğne fobisi, yeme bozuklukları, psikotik bozukluklar, demans görülüyor. Ayrıca, kan şekerinin düşeceği korkusu, hastalığa uyum sorunları, kendine zarar verici davranışlarda görülebiliyor.
- Erken yaşta diyabet olan hastalarda da psikiyatrik sorunlar görülüyor mu?
Bilindiği gibi ergenlik zorlu bir dönemdir. Çocukluktan çıkıp bağımsız bir birey olmaya çabalayan kişi diyabetin gerektirdiği sorumlulukları yüklenmekten kaçınma eğiliminde olacaktır. Tanı ilk öğrenildiği dönemde ebeveyn de tanıyı kabullenmekte güçlük çektiği için gencin hastalığa uyum sağlaması zaman almaktadır. Çoğu ergen kendini arkadaşlarından farklı hisseder ve dışlanmaktan korkar. Büyüdükçe ve hastalığa dair bilgisi arttıkça gelecekten korkmaya başlar. Karşı cinsle yakınlaşmak, aile kurmaktan çekinir. Kendine olan güveni azalır. Bütün bunlar sonucu psikiyatrik sorunlar ortaya çıkar. Diyabeti çocukluk çağında başlamış kişilerin %20'sinde psikolojik sorunlar vardır.
- Yetişkin yaşta olan şeker hastalarının ne kadarının ruh sağlığı sorunları yaşadıklarına ilişkin elimizde veri var mı?
Bu hastaların %18'inde tedavi gerektiren psikiyatrik sorunlar yaşanmaktadır. Yani 5 diyabet hastasından birinin psikiyatrik desteğe ihtiyacı vardır, ancak bu hastaların sadece 10'da birinin psikiyatrik hastalığı tanınmaktadır.
- İlerlemiş diyabetlerde sürekli insülin kullanan kişilerin duygu durumları nasıl?
Diyabetle yaşamaya uyum sağlamış kişiler açısından insülin kullanımı duygusal soruna yol açmaz. Diyabet yanı sıra depresyon ya da anksiyete bozukluğu gibi bir psikiyatrik hastalığı olan kişiler ve diyabetin getirdiği diğer sorumluluklara uyum sağlayamamış kişiler insülin kullanmaktan hoşlanmayabilir. Belli aralıklarla enjeksiyon yapma zorunluluğu bıkkınlığa ve öfkeye neden olabilir. Başkalarından farklı olmak yetersizlik, eksiklik hissine neden olabilir.
- Şekerin cinselliği azaltması kişiyi nasıl etkiliyor? Bu sorunda kişide psikiyatrik problem oluşmasında etken midir?
Erkek hastaların 3'te birinde sertleşme sorunu ortaya çıkar ve ciddi düzeyde psikolojik sorunlara yol açar. Cinsel işlevin bozulması kan şekeri düzenlenmesinde sıkıntılar olduğunu gösterir ve daha çok hastalık ilerlediğinde ortaya çıkar. Dolayısıyla, hastalığının kötüye gittiğini ve sırayla tüm organlarında bozulmalar olacağını düşünerek kişinin morali bozulabilir. Cinsel işlev bozukluğu aynı zamanda hayat kalitesinin bozulduğu hissine de neden olur. Zamanla depresyon ya da eşinin kendini aldattığı yönünde şüpheci düşünceler gelişebilir.
- Psikiyatrik açıdan iyi noktada olan, moral düzeyini yüksek tutan diyabet hastalarının hastalıklarını daha iyi bir noktaya getirebileceğini varsayabilir miyiz?
Ruh sağlığı dengede olan kişi, sorumluluklarını yerine getirebilir ve yeni sorunlar ortaya çıktığında bunlara çözüm bulma güçlüğü çekmez, dolayısıyla diyabetin seyri de daha iyi olacaktır.
- Tetiklemede aktif olan taraf hangisidir? Diyabet mi, psikiyatrik sorunlar mı?
Aslında her ikisi de olabilir. Kronik gidişli bir hastalık olarak diyabet psikiyatrik sorunları tetikleyebilir. Öte yandan depresyonda ya da bazı psikotik tablolarda kişi kendine yeterince bakmadığı, beslenmesi bozulduğu ve hareketsiz kaldığı için diyabetin erken ortaya çıkışını tetikleyebilir. Ayrıca psikotik tablolarda kullanılan bazı ilaçlar da aşırı kilo alımına neden olarak diyabeti tetikleyebilir.
- Şeker hastalarında gelecek kaygısının yüksek olduğunu gözleniyor. Sizin bu konuda ne gibi tespitleriniz var?
Diyabete bağlı göz, sinir dokusu, böbrek, gibi organlarda hasar, cinsel fonksiyon bozukluğu, dolaşım bozukluğuna bağlı uzuvlarda kayıplar olabilir. Hekimler hastalarını bu konularda bilgilendirir. Kan şekeri kontrol edilemediğinde bu sorunların gelişeceğini biliyor olmak elbette gelecek kaygısını arttırmaktadır. Bu durumda hastalar bazen kendilerini tamamen bırakıp hastalıklarına karşı umursamaz olabilirler ve sonuçta kaygılandıkları şeyler gerçekten de başlarına gelebilir. Bazen de hastalar gelecek kaygısı nedeniyle tüm dikkatlerini sadece hastalıklarına yöneltirler, sık sık kan şekerini ölçer, yedikleri her şeyin kalorisini ölçebilir, ya da aşırı egzersiz yapabilirler.
- Diyabet hastalığı kişilik gruplarına göre ne gibi farklılıklar gösteriyor?
Titiz, mükemmeliyetçi, kiÅŸiler sürekli hastalıkla meÅŸgul olurlar, tüm hayat tarzlarını katı bir biçimde deÄŸiÅŸtirebilirler, sürekli kan ÅŸekerini ölçebilirler, ve bunun sonucu bir süre sonra tükenip depresyona girebilirler. Kendini fazla beÄŸenen ve herkesten önemli gören kiÅŸiler diyabeti kendilerine yönelik bir saldırı gibi algılayabilir, hastalığı kabullenmekte direnebilirler, hatta ağır depresif tablolar ortaya çıkabilir.Â
- Bu hastalarda özgüven problemlerine de rastlıyor musunuz?
Beden sağlığının "mükemmelliğini" kaybetmiş olması ve gelişebilecek komplikasyonların bilinmesi özellikle de önceden kişilik bozukluğu olan hastalarda özgüven sorunlarına yol açar. Hasta olmuş olmak sanki bir başarısızlık gibi algılanabilir.
- Bazı şeker hastalarının dahiliye uzmanlarının yönlendirmesine rağmen psikiyatri uzmanına gitmekte gösterdikleri direnci nasıl açıklıyorsunuz?
Dahiliye uzmanları genellikle diyabeti kabullenme güçlüğü yaşayan hastaları psikiyatra yönlendirir, dolayısıyla diyabeti reddeden hastaların psikiyatriye gitmeyi reddetmeleri de beklenen bir durumdur.
- Normal kişilerin depresyona girmesi ile diyabetiklerde daha mı fazla?
Diyabet hastalarının hiçbir tıbbi hastalığı olmayan kişilere oranla 2-3 kat daha fazla depresyona girdikleri görülmektedir.
- İki disiplin de tedavide yardımlaşmalı mıdır?
Röportaj boyunca konuştuğumuz diyabeti kabullenme ve sorumlulukları yerine getirme güçlüklerinin aşılabilmesi için psikiyatrik destek gereklidir. Ayrıca, hastalığın ilerleyen dönemlerinde gelişen komplikasyonlarla başa çıkmada psikiyatriyle işbirliğine ihtiyaç olacaktır.
- Şeker hastalarının hayata bağlılıklarında zaman zaman ciddi kopmalar görülür mü?
Özellikle erken yaşta başlayan tip 1 diyabette karamsarlık, umutsuzluk, gelecek beklentilerinin azalması nedeniyle hayata bağlılıkta ciddi kopmalar olup, diyete dikkat etmeme ya da uygunsuz insülin kullanımı gibi ölüme sürükleyici davranış bozuklukları gelişebilir.
- Diyabet hastalarının psikiyatrik sorunlar yaşamalarında kadın erkek farkı var mıdır?
Kadınlarda depresyon ve yeme bozuklukları, erkeklerde ise cinsel işlev bozukluğu daha sık görülmektedir.
- Diyabet hastalarının psikiyatrik tedaviye uyumları ne sevidedir?
Eğer hasta diyabet tedavisine uyum sağlamadığı için yönlendirilmişse psikiyatrik tedaviye de uyum sağlamayacaktır. Ancak, ruhsal sıkıntıların diyabetin seyrini kötüleştirdiğini fark edebilen hastalar psikiyatrik tedaviye uyum sağlayabilirler
- İlaç tedavisi ile beraber diyabet hastalarının terapiye de ihtiyaçları var mı?
Bence psikoterapi diyabet tedavisinin en önemli parçalarından biridir. Böylece hastanın uyumu kolaylaştırılıp diyabete bağlı komplikasyonların gelişimi geciktirilebilir. Stresli durumlarla başa çıkma stratejileri geliştirilerek strese bağlı kan şekeri düzensizlikleri azaltılabilir.