Güncelleme Tarihi:
Türk Diyabet Vakfı’nın geleneksel yaz kampında birbirleriyle kaynaştılar
Türk Diyabet Vakfı'nın geleneksel hale gelen yaz kampının ilkinde sınıf atlandı(!) demek yanlış olmaz. Şeker çocukları, beş yıldızlı tatil beldesi, 'Magic Life Marmaris Resort' ağırladı. Çok hoştu.
Diyabetle Güzel Yaşam Kampı için çifte imkan sağlanınca, hem daha fazla çocuk bu olanaktan yararlandı, hem de şeker çocukların başkalarından hiç farkı olmadığı, yerli yabancı turistlerle birlikte yaşanarak kanıtlandı.
Türk Diyabet Vakfı'nın geleneksel hale gelen yaz kampının ilkinde sınıf atlandı(!) demek yanlış olmaz. Şeker çocukları, beş yıldızlı tatil beldesi, 'Magic Life Marmaris Resort' ağırladı. Çok hoştu.
Doğa doyumsuzdu. Yeşilin maviye tutkuyla sarıldığı koyda, şeker çocuklar önce utangaçtı, ürkekti. Biribirlerine uzak duruyorlardı.
Baktılar ki, onlar da herkes gibi... Ve en önemlisi de, yalnız değiller.
Önce arkadaş oldular. Arkadaşlıklar dostluklara dönüştü. Her biri diğerinin dert ortağı, can yoldaşı gibiydi. Giderek, biribirlerini kardeş hissettiklerini söylemeye başladılar. Kaynaştılar.
Kapma ilk girişimde, beni gören yeniler kaçıştı. Bakışlarından, 'Kim bu?' sorusu okunuyordu. Tanıyanlar çığlığı bastı:
- Aaaa, İsmet Amca gelmiiişş...
Koştular, bacaklarıma sarıldılar, özlemle kucakladılar. Ortalık karnaval yerini andırıyordu. Yabancı turistler, bu kadar çocukla sarmaş dolaş olan adama, bana bakıyorlardı.
Yaz kampında, şekerciklerle yine coşmuştuk...
NEDEN BEN?
Türkiye Diyabet Vakfı'nın yaz kamplarına, Tip-1 Diyabetli çocuklar katılıyor; 0-18 yaş arasında şeker hastası olan, pankreasları bir anda devreden çıkan; bu nedenle vücudun gereksinimi olan ensülini her yemek öncesi, kendi kendilerine yaptıkları iğneyle enjekte eden çocuklar...
Bu çocuklar, günde iki, üç, hatta gerektiğinde dört kez derilerinin hemen altına batırdıkları iğneyle bu işi yaşamlarının parçası sayıyorlar.
Beş yıl önceki ilk kamp yazısında bunlara, 'şeker çocuklar' demiştim.
O gün bugündür, 'şeker çocuklar' aşağı, 'şeker çocuklar' yukarı... Deyim her yerde benimsendi. Yani isim babaları sayılırım. Ve her şeker çocuğu gördüğümde, hep aynı şeyi tavsiye ediyorum:
- Bu hastalıktan korkmadan, ne yapılacağını öğrenmeniz gerekiyor. Gerisi kolay. Çünkü, diyabet sizin hayat arkadaşınız!
Benim bunu söylemem yetmiyor. Doktorların söyledikleri bile yetmiyor.
Küçük yaşta, ilk şeker komasına giren ya da komaya girmese bile diyabet tanısı konan çocuklarda bunalım kaçınılmaz oluyor.
Bu bunalım, aileyi de sarıyor. Bir korku başlıyor. Bir öfke, bir inat, bir de panik... Giderek, 'Neden?' soruları artıyor ve yanıtsız kalıyor:
- Neden ben? Neden?
Ancak, ilk bunalım, korku ve panik atlatıldıktan sonra, sürekli eğitim sayesinde şeker, bu çocukların kabullendiği bir hayat arkadaşı oluyor.
GÖZLÜK KULLANMAK GİBİ
Bu işi iyi bilen doktor ekipleri tarafından izlenen çocuklar, hayata adeta yeniden başlıyor:
- Yakını veya uzağı iyi göremeyen birine nasıl ki, gözlük veriliyorsa, diyabetlinin durumu da buna benzer. Ensülini yetmiyor, bu ihtiyacı iğneyle vücuda verenlerin başka insanlardan hiçbir farkı olmuyor.
Ensülin miktarı, yaşı ve kilosuna göre tam ayarlanırsa, verilen diyete de harfiyen uyulursa, o çocuk için yaşam sınırı diğer insanlardan çok daha fazla oluyor. Aileler sık sık soruyor:
- Arada kaçamak olmuyor mu? Ay, bizim kız yine fazla kaçırdı ekmeğini!
Prof. Temel Yılmaz ve ekibi ile diyetisyen Emel Özer ve arkadaşlarının bu konudaki yöntem ve açılımları sevgi ve güvene dayanıyor:
- El insaf... Çocuk bu. İnsanoğlunun, hele de çocuk yaşta birinin canı tatlı çekmez mi? Sıkmayın çocukları. Sıkmayın, ama öğretin; her şeyin bir bedeli vardır. Bir öğünde biraz tatlı mı yediler? Kızmayın, asla bağırmayın. Sakın üstüne gitmeyin. Tahrik etmeyin. Karşılığında neyin nasıl yapılacağının en iyisini yine onlar bilir. Sadece bunu hatırlatın, yeter.
Benim de gözlemim bu... Bir şeker çocuğu en çok sıkan şey, sürekli baskı ve gözetim altında tutulmasıdır.
'Aman çocuğunuza dikkat edin, herşeyi ölçerek yedirin' diye öğüt veren tıpadamları varsa, bilmelisiniz ki, bu yöntem eskimiştir ve en az 20-30 yıl öncesinin uygulamasıdır. Yani tarihin tozlu sayfalarında kalmıştır.
Devir değişti... Şeker çocukların, sizden bizden hiç farkları kalmadı. Yaz kampları, çocuklara tam anlamıyla işte bu bedeli öğretiyor. Beş yıldan beri bu kampları izliyorum.. Her kamp sonunda koşarak boynuma sarılan, bacaklarıma dolanan şekerciklerin sözleri, yıl boyu kulaklarımda çınlıyor:
- Allah razı olsun bu kampları açanlara, buraya bizi çağıranlara...
GÖREVLİ EKİP
Bu dualar her şeye bedel... Bunu, her yıl tadıyorum. Bir de bu hizmeti çocuklara taşıyan doktorları ve hemşire ekiplerini düşünün,
Magic Life Marmaris Resort'ta görevli ekip gecesini gündüze kattı:
Prof. Dr. Temel Yılmaz başkanlığında üç uzman doktorumuz vardı; Serpil Salman, Ahmet Şengül ve Fatih Salman...
Her kampın odak noktasında, uyku dinek bilmeyen diyetisyen doktor Emel Özer çırpınıyordu. Yardımcı doçent doktor Emine Akal, hemşire Selda Gedik ve psikolog Gülden Umurtak kadroyu tamamlıyordu. Ekibi, Türkiye Diyabet Vakfı Sosyal Komitesi'nden Ayşegül Sezmiş tamamlıyordu.
27 şeker çocuk, ilk kez böyle bir kampa katılıyordu. 18 çocuk ise daha önceki kamplara da katılmışlar ve deneyimli sayılırlardı. 45 çocuktan 15'i 10-14 yaş grubunda, 30 çocuk ise 14-20 yaş arasındaydı.
ÜÇER KİŞİLİK ODALAR
Şeker çocuklar 15 kişilik gruplara ayrıldı... Her grubun sorumlusu bir doktor görevlendirildi. Odalarda üçer kişi kalıyordu. Yaşı büyük ve daha önce bu kamplara kim katıldıysa, oda sorumlusu yapıldı.
Yurdun dört yanından; Hatay, Adana, Balıkesir, Çorum, Yalova, Antalya, Samsun, Eskişehir, Adapazarı, Isparta ve İstanbul'dan çocuklar gelmişti.
En önemlisi de, deprem bölgesinden gelen çocukların ürkekliği idi.
Depremin, diyabet oranını artırdığı bile ortaya çıktı.
AÇIK BÜFE YEMEK
Açık büfe yemek düzenini ben bile merak ediyordum. Çocuk bunlar, hazır yemeği görünce ne yapacaklardı? Biraz fazla, biraz daha. Oysa, her birine her öğün için belli kaloriler saptanmıştı. Ya kaçamak yaparlarsa? Ya şeker dengeleri altüst olursa?
Korkulan başa gelmedi. Çünkü, diyetisyenler hemen her çocuğu kontrol ediyordu ve yüzde 99'u ne denmişse o miktardan fazlasını almıyordu.
Başarı, zaten burada başlıyordu.
Günde dört kez şeker ölçümü yapıldı. Ensülin enjeksiyonu uygulamaları, hemşire ve doktor kontrolünde gözetim altında düzenlendi. Yanlış uygulayana uzun uzun nasıl yapacağı tatbikatla öğretildi.
Hataylı Gönül, sürekli aynı yere ensülin yaptığı için, iki dizinin yan taraflarında yumru yumru şişlikler vardı. Ciltteki yağ dokuları bozulmuştu. Yani tıp dilinde Lipodistrofi denen rahatsızlık.. İki üç kez, değişik yere iğne yapılınca, bu şişlik indi.
BAZILARI TOP CAMBAZI
Çocuklardan 10'u, çok yoksuldu... Bunlara destek sağlandı. Birinin ise tüm ihtiyaçları vakıf tarafından karşılandı.
İki kızkardeş dikkatimi çekti. Dilek, geçen yıl da kamptaydı. İki yıllık diyabetli... Kardeşi Duygu ise iki aylık diyabetli idi... Abla, kardeşinin artık öğretmeniydi.
İlk gün öğleden sonra, çocuklar alete binip kilolarını tartıyordu:
- 27 kilo... 44 kilo...
İrfan, dördüncü kez kampa katılıyordu:
- 70 kiloyum, rekor yine bende!
Bir grup havuzda yüzerken, futbol takımı yeşil sahaya çıkıyordu.
Seyrettim. İnanın, harika top oynuyorlardı. Bazıları top cambazıydı.
Kampta iki gün kalıp ayrıldım. Kulaklarımda çocukların coşkulu sesleri ve Ayşegül Hanım'ın sevecen yaklaşımı çınlıyor:
- Ay, şu çocuklara bayılıyorum.
Ve Doktor Serpil Salman, sanki hala havuzda yüzen eşi Doktor Fatih'i yarı şaka yarı ciddi uyarıyor:
- Haydi görev başına, havuz vakti bitti!
SPONSORLAR
Hürriyet'in Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, benim bu ilgime en büyük destek verenlerin başında geliyor ve ‘‘Bu kamplara katkı sağlayan sponsorları da yaz’’ diyor. Haklı, çünkü bu işler kolay olmuyor. Destek veren herkese bu çocukların duaları yeter. İşte bu yılın sponsorları:
Marmaris Magic Life işletmeleri sahibi Dr. Atilla Kınay, çocuklarımızı bir telefonumuzla kampa gönderen Ulusoy ile dönüşlerini sağlayan Lider Turizm İşletmeleri, Novo Nordisk, Lilly, Roche Diagnostik, Abbott, Biobak, FMD Medikal, Yorsan, Becton Dickinson, Kenan Özer, Simra Tigrel, Bilim İlaç, Panda Dondurma, Fatoş Oyuncakları...
Teşekkürler, çok teşekkürler...